Hazzopulo: Dolambaçlı yollardan yeni model bir gasp hikâyesi

Beyoğlu’nun tarihi mekânlarından Hazzopulo Pasajı’nda, belediyeden ruhsat alamayan işletmelerin kapatılacağı belirtiliyor. Altı yıldır kayyum tarafından yönetildiği için belirsizliğin hakim olduğu ve ruhsat işlemlerinin çözümsüz bırakıldığı pasajda zabıta, esnafa dükkânları boşaltmak için baskı yapıyor. Hazzopulo Pasajı, İstiklal Caddesi’nin ortasında yer almasına rağmen tarihi hakkında fazla bilginin olmadığı bir yer. Yurtdışında yaşayan Dominico Ettore Serra’nın avukatı Emine Anıl Akçay, müvekkilinin, pasajın varisi olduğunu söylüyor. Domenico Ettore Serra’nın, zincirleme vasiyetnameler yoluyla hanın mirasçısı olduğunu ve mirasçılık belgesi verilmesine dair davanın devam ettiğini belirten Akçay’la Hazzopulo Pasajı’nda yaşanan son hukuki ve idari tuhaflıkları konuştuk.

Pasaj hangi tarihten bu yana kayyumla yönetiliyor?

Domenico Ettore Serra 8 Aralık 2006’da dava açarak pasaj için kayyum tayin edilmesini istedi. Böylece kimin miras yoluyla hak sahibi olduğu kesinleşene kadar kira gelirlerinin birikmesi ve pasajın yönetim ve idaresi sağlanacaktı. O tarihten bu yana pasaj, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin re’sen atadığı kayyumlar vasıtasıyla yönetiliyor.

İlk kayyum pasajın idaresi konusunda görevini yerine getirmiyordu. Mahkeme şikâyetimizi haklı bularak, 2. derece tarihi eser olan taşınmazdaki izinsiz onarım ve tadilatlara engel olmadığı ve yapanlar hakkında yasal yollara müracaat etmediği gerekçesiyle kayyumun görevine son verip halihazırda görevde bulunan kayyumun atanmasına karar verdi. İlk kayyum Çarşı’da düzeni ve güvenliği sağlayamamış, kiraların çok düşük olmasına ve müteaddit kereler kiracılara davalar açacağını beyanla Çarşı hesabından avanslar almasına rağmen kiracılar hakkında kira tespiti davaları açmamış, kısacası görevini yeterince yerine getirememişti.

Yeni kayyum atandıktan bir süre sonra dosyamızda hakim değişikliği de oldu. Maalesef yeni atanan hakimin pasajdaki izinsiz tamirat/tadilat ve kaçak uygulamalarla ilgili talep ve şikâyetlerimize kayıtsız kaldığını gördük. Bu arada yeni kayyum, pasajın restore edilmesi veya aslına uygun olarak yıkılıp yapılması konusunda ısrarla Mahkeme’den karar almaya çalışıyordu, bunun için bilirkişi raporu aldırttı. Biz bu rapora itiraz ettik. Pasaj zaten Mahkeme kararı ile üç yıl önce tadilat geçirmişti, ihtiyaç yoktu. Pasajda biriken para, yapılması istenen bu işler için yeterli değildi, Kayyum’un Kültür Bakanlığı’ndan veya UNESCO’dan kredi temini hayali de sonuçsuz kalmış olacak ki, bu plan üzerinde çok durmadılar.

Ardından daha ilginç bir sürece girildiği görülüyor…

Evet aynen böyle. İtirazlarımızın meyvesini verdiğini düşünürken, kayyum bu defa daha ileri giderek ‘yap- işlet-devret modeli’ teklifini ortaya attı. Hatta çoktan iki şirketten fiyat teklifi aldıkları da raporlarında yazıyordu. Kayyumun bu raporunu, Mahkeme bize tebliğ bile etmedi. Ancak biz dosyayı sürekli takip ettiğimiz için gelen evraklardan öğrendik ve hemen itiraz ettik. Kayyumun değiştirilmesi talebinde bulunduk. Hakim dilekçemiz hakkında yazılı bir karar vermedi, duruşmada değerlendireceğini söylediği halde dosyanın tarafları olarak bizleri duruşmaya çağırmadan, sadece iki iş günü sonra yokluğumuzda duruşma yaparak kayyumun bu teklifini değerlendirmek üzere bilirkişi atanmasına karar verdi. Hadi bizi es geçti, peki sıradan bir vatandaş bile tarihi esere izinsiz çivi çakılamayacağını bilirken, nasıl olur da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüşünün alınması bile hiç akla gelmedi?

Gelen tekliflerin içeriklerinden de bahsedebilir misiniz?

Şirketlerce sunulan teklif özetlerini incelediğimizde ise tarihi pasajı otel, ofis, ticari alan olarak işletmek üzere restore ederek 2024’te aylık 125 bin TL kira vermekle başlayıp 2039’da aylık 300 bin TL’ye ulaşan kira ödeyerek 2040’ta devredeceğini taahhüt ettiklerinden bahsediliyor. Teklifin kabul edilmesi, en az 20 yılı aşkın süreyle taşınmaza el konulması anlamına gelir. Dolayısıyla birçok itiraz gerekçemiz var. Miras davaları sonuçlandığında bile, malikin malı üzerinde tasarrufta bulunamaması sonucunu doğuracaktır. Tarihî pasajın geriye dönülmeyecek şekilde tamamının, iç ve dış yapısının tarihî dokusunun değiştirilmesi anlamına gelecektir.

Teklifi değerlendirecek kadar ciddiye almamakla birlikte, teklifte bulunan şirketlerin ileriki yıllar için ödemeyi taahhüt ettikleri kira bedellerinin düşük tutulması da dikkat çekici. Taşınmazın bugün dahi resmiyette aylık 100 bin TL gibi düşük bir kira getirisi var. Piyasa rayicinin çok altında olan kira bedellerinin arttırılması yönünde yıllardır süren taleplerimize rağmen Mahkeme ve kayyum hiçbir yasal yola başvurmadı, bu da teklif veren şirketlerin tekliflerini düşük tutmasına neden oldu. Kasıt ve kötü niyet aşikâr.

Kayyum olağan yönetim görevlerinin sınırlarını aşan yapı işlerine girişmek istiyor. Mahkeme, Kayyum üzerinde denetim yetkisini kullanmıyor. Trilyonlarca liralık paha biçilemez tarihi eser-kültür varlığı niteliğindeki pasaj, kötü niyetli kişilerin otel ve ticari işletme yapma arzusuna maruz bırakılmış. Biz bu Mahkeme ile bu sürecin yönetilemeyeceğini anlayarak hem hakimi hem kayyumu ilgili mercilere şikayet ettik.

Şu an mahkeme süreci ne durumda?

Hakimin reddi, HSYK şikâyeti ve kayyumun savcılığa şikâyet edilmesi sürecinden sonra nihayet Mahkeme’nin dikkatini çekebilmeyi başardık. Ancak halen Mahkeme’ye ve kayyuma karşı güvensizliğimiz devam ettiği için dosyamızı sıkı takip ediyoruz. Bir an önce değiştirilmeleri için ilgili mercilerden karar bekliyoruz.

İşin diğer bir ilginç tarafı da, mirasçı olduğu iddiasında bulunan karşı taraf, hiçbir surette bu yapılanlara itiraz etmedi. Örneğin, ‘yap-işlet-devret modeli’ teklifine bir satır bile itiraz yazmadılar. Siz bir mal sahibinin, ileride tasarruf hakkını kısıtlayacak böyle bir teklife kayıtsız kalmasını izah edebilir misiniz?

Pasajdaki dükkânlardan elde edilen kira gelirlerinin durumu nedir?

Kira gelirleri pasaj adına açılan bir hesapta biriktiriliyor. Yalnızca Mahkeme’nin izin kararı doğrultusunda kayyum tarafından harcama yapılabiliyor. Müvekkilim, ileride mirasçılık sıfatı kesinleştiğinde bu gelirin de sahibi olacak.

Ancak burada şöyle bir sorun var. Halen 10-20 yıl önceki kira sözleşmeleri güncellenerek kullanılıyor. Resmi kira bedelleri, olması gerekenin çok altında. Bunu tespit eden bilirkişi raporları aldırdık. Resmiyette düşük kira gösterilmesi, bize gayriresmi yoldan başka paralar ödendiğini düşündürüyor. Hatta ilk kayyum zamanında, kira paraları Mahkeme kararına aykırı olarak halen diğer miras iddiasında bulunan şahsın özel hesabına yatırılıyordu. Biz buna engel olduk.

Hazzopulo’nun Milli Emlak’a, Hazine’ye veya Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devri konusunda herhangi bir girişimde bulunuldu mu?

Önceki hükümetler döneminde pasaj bu dönemde olduğu kadar ilgi çekmiyordu diye düşünüyorum. Ancak Hazine, pasajın mirasçısı olmadığı, son mirasçı olarak devlete kaldığı iddiasıyla dava açmıştı. Bu davalar hâlâ sürüyor.

Bizim elimizde hem vasiyetname asılları hem de bu vasiyetnameleri teyit eden mektuplar var. Bu belgelerin asılları yurtdışı noterlik arşivlerinde muhafaza ediliyor. Biz Mahkeme’ye onaylı suretlerini sunduk. Mahkemelerde çok sık hakim değişiyor, bu nedenle de davalar uzuyor. Birbirinin sonucunu bekleyen davalar var. Bunlardan birini geçtiğimiz ay biz kazandık. Tabii, Yargıtay süreci olacak.

Hanın içindeki dükkânların boşaltılmasına ilişkin bir karar alındığı söyleniyor. Bununla ilgili son durum nedir? Karar verildiyse, kim tarafından neye dayanarak verildi?

Pasajdaki dükkân kiracılarının bazıları ruhsatta yazılı olan faaliyet konusuna aykırı kullanımda bulunuyorlar. Örneğin kitapçı dükkânının, izinsiz olarak restauranta çevrilmesi gibi... İmara, projeye ve tarihî eser niteliğine aykırı iç ve dış tadilatlar var. Bu tadilatlar genelde geceleri yapılıyor. Mahkeme ilgilenmeyince kayyumun yapması gereken işi bizzat yaptık ve aykırı kullanımda bulunan kiracıları Savcılık’a ve Belediye’ye şikâyet ettik.

Derken bir anda 23 dükkân için ruhsatı yok, tahliye edilecek diye bir yazı geldi ve tüm gözler pasaja dikildi. Bizim şikâyetimiz devam eden tadilatların durdurulmasıyla ilgiliydi ve o an için iki-üç dükkân hakkındaydı. Yıllardır harekete geçirmeye zorladığımız belediye, emniyet bir anda ve çok hızlı bir şekilde ve kiracılarınkine benzer bir hukuk tanımazlıkla bu işe el atıyor! Üstelik aynı dönemde miras dosyalarıyla ilgili Hazine’de de hummalı bir teftiş başladığını öğreniyoruz. Bunlar tesadüf olamaz. Birtakım yandaş firmalar, engellediğimiz yap-işlet-devret modeli vs. tekliflerle bu işi yapamayacağını anlayınca bu girişimlerde bulundular. Sonra bir anda çekildiler.

Bu pasaj, sahipli bir taşınmaz. Sadece Mahkeme sürecinin sonuçlanmasını bekliyoruz. Dolayısıyla hükümetlerin ve yandaşların gözleri pasajda olsa dahi, özel mülkiyet hakkı var olduğu sürece, keyfî müdahalede bulunamayacaklar. Bizim dayandığımız vasiyetnamenin iptal edilmesi için dava açan ve miras hakkı sahibi olduğunu iddia eden diğer tarafın davası reddedildi. Bu da Bay Serra’nın haklı olduğunu gösteriyor.

Sulh Mahkemesi’nden isteğimiz, mirasçılık sıfatı kesinleşene kadar, iyi niyetli olmayan mevcut kayyumun değiştirilmesi ve pasajın idaresini sağlayacak, kira gelirlerini rayice uygun toplayacak, tarihi eser niteliğine aykırı ve kaçak tadilatlara engel olacak bir kayyum heyetini ataması. Bu kayyum heyetinin bu defa bir kişiden değil, biri hukukçu, biri tarihi eser uzmanı, biri hesap uzmanı olmak üzere üç kişilik heyetten oluşmasını talep ediyoruz. Böylece keyfî kararlar alınmasının önüne geçilebilecek ve denetime elverişli olacak.

‘Avludaki dükkânlar kaçak’ 

Hazzopulo Pasajı’nın tarihî ve mimarî yapısı ile teknik özelliklerini, mimar ve akademisyen Hasan Kuruyazıcı, Agos’a değerlendirdi.

“Hazzopulo, İstanbul’da üç kapısı bulunan az sayıdaki pasajlardan biri. Bir diğer örnek de yine Beyoğlu Tünel’deki Suriye Pasajı. Avlusunun tabanı yuvarlak çakıl taşları ile kaplı. Bu Akdeniz yöresinde görülen ve ta Antik Yunan’dan beri uygulanan bir taban kaplaması tekniği, adına ‘koine’ deniyor. İstanbul’da Boğaz yalılarının ve Prens Adaları’nda köşklerin bahçelerinde çok vardı. Şimdi tabii pek çoğu yok, tahrip edildiler ya da üzerleri karo ile kaplandı. Pasajın zeminin de epey bozulmuş olması bunu kanıtlar nitelikte. Sırf bu taban kaplamasının korunabilmesi için bile bina ve avlusu tescil edilebilir. 

Yan sokaklardaki alçak tabureli ucuz çaycılar, pasajın avlusuna da yayıldılar. Sonra bazı dükkânları kiralayıp avluya kaçak gölgelikler yaptılar. Artık avluyu bir bütün olarak görebilmek mümkün değil. Bunların hepsi kaçak ve gayrıyasal.”


Kategoriler

Güncel Yaşam

Etiketler

Hazzopulo Pasajı


Yazar Hakkında

1990 İstanbul doğumlu. Kültür sanat, müzik, insan hakları ve güncel politika haberleri yapıyor.