Her biri yüzyıldan daha uzun geçmişe sahip olan ve önemli bir geleneği temsil eden İstanbul’daki 16 Ermeni okulu içerisinde Getronagan’ın özgün bir yeri var. O, Erzurum’daki Sanasaryan Okulu’nun devamı olarak pek çok aydının, sanatçının, edebiyatçının ve bilim insanının yetiştiği eğitim yuvası olarak tanınır.
Getronagan günümüzde de bu geleneği sürdürmeye çalışan bir kurum. Ancak meyve veren ağacın taşlanması misali, kimileri özellikle bu eğitim kurumuyla uğraşmayı iş edinmiş haldeler. Daha geçenlerde bir baş rahip hiç de ilgisi olmayan bir konu üzerinden okulu ateist yetiştirmekle suçlamıştı. Bu iddiasının gerçeği yansıtması şüphesiz ki bu satırların yazarını hiç de rahatsız etmezdi. Ama işin aslı öyle değil, bunu pek çok deneyimle biliyorum. Bir başka ortamda da bizzat okulun yöneticisi olan bir şahıs, son yıllarda tıp fakültesine hiç öğrenci gönderememekle suçlanmıştı kendi kurumunu. Okulların başarı kriterini üniversiteye öğrenci göndermekle sınırlı gören anlayış ardından da hangi üniversiteye, hangi bölüme öğrenci soktuğuyla değerlendiriyor dört yıllık eğitimi.
İşin arka planında okulun elde ettiği başarıların itici gücünü oluşturan eğitim kadrosuna yönelik başka hesaplar olması da muhtemel. Son yıllarda vakıf yönetim kurullarının ellerinde orak, müdür ve öğretmen biçtiği, yerlerine eş, dost, ahbap taifesinden insanlar getirdiklerine de tanık oluyoruz.
Bu tespiti yaparken geçen yıllar içerisinde bizzatihi müdürün ve öğretmenlerin yol açtığı haksızlıkları, adaletsizlikleri veya hataları inkar etmek niyetinde değiliz. Sonuçta malzemesi insan olan bütün ortamlarda karşılaşılması muhtemel sıkıntılı durumlar Getronagan için de söz konusu olabilir. Ancak bizim kast ettiğimiz bir genelleme olarak Getronagan’ın eğitim ve bilim konularında olduğu kadar toplumsal konularda da duyarlılık üreten bir kurum oluşu.
İşte tam da bu duyarlılıktan ötürü Türkiye’nin köklü bir geçmişe sahip 150’den fazla lisesinde birbirinin ardı sıra dile getirilen demokratik eğitim talepleri, Getronagan öğrencilerinin duyarsız kalamayacağı bir konuydu. İlk kez Türkiye’nin önemli okullarından kabul edilen İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerinin mezuniyet töreninde bakanlığın atadığı müdürün konuşmasını sırtlarını dönerek protesto etmeleri kısa sürede diğer okullar tarafından da benimsendi. Hükümetin dindar nesil yetiştirme siyasetine lise düzeyinde gösterilen bir tepkiydi bu. Ancak 150’den fazla lisenin yöneticileri arasında sadece Getronagan Vakfı öğrencilerinin bu çıkışından rahatsızlık duydu ve bunu da karşı bir bildiriyle kamuoyuna yansıttı.
“Getronagan adına açıklamada bulunma yetkisi sadece vakıf yönetimimizle ve yönetimimizin izin vermesi halinde okul müdüriyetine aittir” denilen açıklama belli ki öğrencileri, öğretmenleri, öğrenci velillerini ve okulun eski öğrencilerini yok sayan bir zihniyetle kaleme alınmıştır. Eğer öğrenciler okul adına İSKİ ile, İGDAŞ ile veya BEDAŞ ile sözleşme imzalamaya kalksalar yöneticilerin itirazı haklı olabilir. Ama onlar sadece “Getronagan Lisesi Öğrencileri” ifadesiyle kendi iradelerini açıklamışlardır. Bu açıklama için sınıf arkadaşları dışında hiç kimseden icazet almaları beklenemez.
Anlaşılan Getronagan’ın özgün yerini liseli gençler idrak etmişler ama yöneticiler henüz o aşamaya gelmemiş. Aksi takdirde karşıt açıklama yayınlamaktansa iradelerini özgürce ifade eden öğrencilerle gurur duyarlardı.