1 Temmuz’dan itibaren kademeli olarak yürürlüğe girecek yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) hakkında görüştüğümüz deneyimli mali müşavir Masis Yontan, henüz kamuoyunda bilinmeyen yeni bir yasal düzenlemeye dikkat çekiyor. Vakıfların işleyişinde meydana gelen bazı hileli uygulamaları ortaya çıkarmaya yönelike yeni bir yasanın hazırlıkları tamamlanmak üzere. Buna göre hile denetçileri vakıf ve dernekleri denetlemeye başlayacaklar.
Yeni Türk Ticaret Kanunu 1 Temmuz’dan itibaren kademeli olarak yürürlüğe girmeyi beklerken, vakıfların ve derneklerin denetimi ve takibiyle ilgili yeni bir yasanın hazırlıklarının sürdüğü ortaya çıktı. Yeminli Mali Müşavir Masis Yontan’ın verdiği bilgiye göre, Maliye Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yetkilileri, vakıfları ve dernekleri kapsayan bir denetim yasası üstünde çalışıyor. ‘Terörün mali kaynaklarını kurutma stratejisi’ çerçevesinde hazırlıklarına başlanan özel denetim ve hile denetimi konulu yasa, şirketlerin yanı sıra vakıflar, dernekler, siyasi partiler ve sendikaları da kapsayacak. Zira yetkililer bu kurumlarda hileli işlemlerin çok sık ve çok yoğun biçimde yapıldığını düşünüyor. Yeni yasayla denetçiler bu kurumların hesaplarına girerek hileli işlem arayacaklar. Muhasebe ve mali denetim dünyasının önemli isimlerinden Masis Yontan, “Bu, Ermeni vakıfları da dahil tüm vakıf ve dernekleri yakından ilgilendiriyor. Vakıf yönetimi olarak ne kadar dürüst de olsanız yaptığınız işlemlerde hatalar olabilir. Hile denetçisi de işlemleri hileli olarak değerlendirebilir. Bu da vakıfları çok zor durumda bırakır. Vakıflar ve dernekler kendilerini acilen yenilemek zorunda” diyor. Vakıfların ve derneklerin şeffaflık ve hesap verebilirlik sorunları yıllardır Türkiye Ermeni toplumunun gündeminin en ön sıralarında yer alıyor. Toplumdan gelen taleplere kulaklarını tıkayan bazı vakıf ve dernek yöneticileri, umarız bu yeni yasa hazırlığından gerekli dersleri çıkarırlar. Aksi takdirde bu kurumların şeffaf ve hesap verebilir hale gelmesinin maliyeti çok ağır olacak. AGOS |
Masis Yontan 8 yıldır TURMOB (Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği) Denetleme Kurulu Başkanlığı’nı sürdürüyor. 1970’lerden bu yana muhasebeci ve mali müşavirler dünyasının içinde olan Yontan, 15 yıldır Yeminli Mali Müşavir olarak görev yapıyor. 1 Temmuz’dan itibaren kademeli olarak yürürlüğe girecek olan yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) hakkında görüştüğümüz Yontan, henüz kamuoyunda bilinmeyen yeni bir yasal düzenlemeye dikkat çekti. Vakıfların işleyişinde meydana gelen hileli uygulamaları ortaya çıkarmaya yönelik yeni tür denetçilikle ilgili bir yasa için hazırlıklar sürüyor. Hile denetçileri önümüzdeki dönemde vakıf ve dernekleri denetlemeye başlayacaklar.
Röportaj: FERDA BALANCAR / Fotoğraf: Erhan Arık
ferda@agos.com.tr
• Yeni TTK genel olarak ne tür yenilikler getiriyor?
Halen yürürlükte olan kanun 1956 model bir kanun. Kanunu yazan Alman Prof. Ernst Hirsch, 1933’te Nazi rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınan akademisyenlerden biriydi. Hirsch’in hazırladığı yasa aslında kendi dönemine göre iyi bir yasaydı. Ancak o tarihten bu yana elbette çok şey değişti. Yeni ticari araçlar ortaya çıktı. Özellikle yeni teknolojilerin de etkisiyle bu kanun geçersiz hale geldi. Ancak hiçbir yeni kanun aslında tümüyle yeni değildir. 1535 maddeden oluşan yeni TTK’nın da yarıya yakını eski kanundan aynen alındı. Bunu bir yana bırakacak olursak, kanunun getirdiği yenilikler içinde çok önemli, olmazsa olmaz maddeler var. Ancak kamuoyunda pek bilinmeyen bir nokta daha var. Bu yeni kanunu hazırlayan ekibin başında yer alan Prof. Ünal Tekinalp de Prof. Hirsch gibi Alman ekolünden geliyor. Hazırladığı yasa ise Almanya ve Avusturya’da halen yürürlükte olan ticaret yasalarından ilham alınarak yazıldı. Avrupa’nın diğer ülkelerinde ve ABD’de geçerli olan ticaret yasaları bunlardan çok farklı.
• Peki bu kanun sizin deyiminizle ne tür ‘olmazsa olmaz yenilikler’ getiriyor?
Bu kanuna göre işverenler artık patron olmaktan çıkıyor. Ortak haline geliyor. Artık şirketler patronların malı olmayacak. Bir şirket kuruyorsanız sakın ola bütün varlığınızı, bütün malınızı bu şirkete yatırmayın. Varlığınızın bir kısmını bu şirkete koyun, çünkü artık bu varlık sizin değil, şirketin varlığı haline geliyor. Şirket kazanırsa siz de bundan nemalanır, kâr payınızı alırsınız. Ama şirket kâr etmezse siz de bir şey alamazsınız. Siz de kamuya karşı sorumlusunuz, çünkü artık şirketin tarafları var.
• Kimdir şirketin tarafları?
Öncelikle çalışanlar, şirkete mal satanlar, hizmet sağlayanlar, şirketten mal veya hizmet alanlar, şirkete kredi sağlayan kredi kuruluşları ve son olarak da devlet. Bunların hepsi artık şirketin tarafları olacak. Buna bağlı olarak yeni TTK diyor ki, artık tablo rötuşlu, makyajlı tablo değil, resmin tamamını görmek istiyoruz.
• Bunun anlamı nedir?
Yani şirketin mali durumunun bütün ayrıntılarıyla kamuoyu tarafından bilinmesini istiyor. Şirket bir internet sayfası açacak ve şirketin mali durumunu gösteren tüm veriler, nakit akış tablosu, bilanço, gibi tüm tablolar bu internet sayfasında yayımlanacak ve sürekli güncellenecek. Siteye giren herkes bu bilgilere ulaşabilecek. En büyük itirazlardan biri de buna. Deniyor ki ticari sırlarımız ortaya dökülecek ve artık şirketler yaşayamayacak.
• Peki doğru mu bu? Yani şirketler yaşayamayacak mı?
Aslında yaşamamaları için bir neden yok. Bu bir kültür meselesi. Bizde vergi verme kültürü yok. Doğrudan vergi toplamanın maliyeti yüksek olduğu için yıllardır devlet dolaylı vergiye ağırlık verdi. Dolaylı verginin maliyeti düşük ve tahsil edilmesi kolay. Şu anda Türkiye’de dolaylı verginin oranı yüzde 67, doğrudan vergi oranı ise yüzde 33. AB ülkelerinde ise durum tersi. Dolaylı vergi yüzde 35’lerde, doğrudan vergi ise yüzde 65’lerde. Bunun Türkiye’de değişmesi gerekiyor. Dolaylı vergi adaletsizdir, çünkü zenginle fakir aynı vergiyi ödemiş olur. Yeni TTK’nın ve vergi kanununun temel amacı doğrudan vergilerin arttırılması. Ancak buna toplumun alışması o kadar kolay değil, çünkü uzun yılların getirdiği alışkanlıklar var.
• Bir de, yeni kanunla ortakların şirketten para çekmesi çok zorlaşıyor galiba?
Evet, ortakların şirkete borçlanmasını sağlayan ‘ortaklar cari hesabı’ kaldırılıyor. Bu hesap gerçekten de Türkiye’de çok kötü işletiliyor. Ortaklar bu hesap sayesinde şirketten istedikleri gibi para çekiyor deniyor. Ancak bu gerçeğin sadece bir kısmı. Bu hesap sadece bu işe yaramıyor. Türkiye’de kayıtdışı ekonomi çok büyük. Sigorta ve vergi kayıpları da çok büyük. Aslında çekilen paraların bir kısmı yine şirket için harcıyorlar ama vergi vermemek için kayıtlara girmiyorlar. Kişinin kendi üstünde görünüyor ve böylece vergi kaçırmış oluyorlar. Artık buna ağır cezalar geliyor. Ancak cezalar arasında bir dengesizlik var. Bir liralık kaçak ile bin lira arasında ceza farkı yok. Bunu geçenlerde Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ile de konuştum. O da hak verdi. Cezalara bir alt ve üst limit belirlenecek. Eğer bu olmazsa hapishaneler dolar taşar. Ayrıca tüm belgelerde yönetim kurulu üyelerinin tamamının yazılması gerekiyor. Bu madde de Almanya ve Avusturya’dan etkilenerek yazılmıştır. Dünyada başka örneği yok. Almanya ve Avusturya’da bazı belgelerde yönetim kurulu başkanlarının isimleri yazar. Ancak Türkiye’de istisnasız tüm belgelerde her türlü kâğıt ve belgede yönetim kurulu üyelerinin tamamının ve müdürlerin isimleri yazacak. Mesela yazar kasa fişleri, sinema biletleri üzerine bu kadar ismi yazmak çok büyük bir külfettir.
• Neden böyle bir madde getirildi peki?
Bunun bir mantığı var. O kişinin ismi orada yazarsa ismine sahip çıkacağı ve dürüst, şeffaf davranacağı düşünülüyor. Yani psikolojik etkisi olacağı öngörülüyor. Bu doğru bir mantık ama dediğim gibi sadece yönetim kurulu başkanının adı geçmesi yeterli olur.
• Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani işadamları için faturalarda isim yazmasının ayrımcılığa yol açabileceğinden endişe ediliyor. Buna katılıyor musunuz?
Bir kanun bir toplumdaki belirli bir grup insanı gözeterek yapılamaz. Kanunlar geneldir, tüm topluma hitap eder. Dediğiniz endişe sadece Ermenilerde ya da Hıristiyan cemaatlerinde yok. Mesela Aleviler de aynı şeyden endişe ediyorlar ama burada önemli olan ayrımcılığa karşı mücadele etmektir. Ayrımcılık olacak diye ticaret yasası değişmez.
• Yeni yasa vakıfları ve dernekleri nasıl etkiler?
Bu kanun vakıfları ve dernekleri doğrudan etkilemez ama bunların kurduğu iktisadi teşekkülleri elbette etkiler. Ancak vakıfları ve dernekleri bu yasadan çok daha fazla etkileyecek bir yasanın hazırlıkları sürüyor.
• Nedir o yasa?
Özel Denetçilik ve Hile Denetçiliği Yasası hazırlanıyor. Maliye ile Gümrük ve Ticaret bakanlıklarının birlikte hazırlamakta olduğu yasayla hile denetçiliği diye ayrı bir denetçilik oluşturulacak. Vakıflar, dernekler, sendikalar, siyasi partiler gibi hileli işlemlerin çok sık yapıldığı düşünülen kurumlara bu hile denetçileri gidecek ve hileli işlem arayacaklar. Aslında bu yasa hazırlığı terörün mali kaynaklarını kurutma stratejisi çerçevesinde yapılıyor. Ancak bu, Ermeni vakıfları için de elbette çok önemli bir konu. Siz vakıf yönetimi olarak ne kadar dürüst de olsanız, yaptığınız işlemler bilgi eksikliğinden dolayı yanlış işlemler olabilir. Hile denetçisi de bunu hileli bir işlem olarak değerlendirebilir. Bu çok ciddi bir risk ve artık vakıf yönetimlerinin kendilerini yenilemeleri ve yeni koşullara uyum sağlamaları gerekiyor.
‘Meslek dernekleri bir çatı altında olmalı’
• Ermeni mali müşavirler ve muhasebecilerin örgütlenmesi için çalıştığınızı biliyoruz. Yakında böyle bir meslek örgütü görecek miyiz?
Çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Halen Ermeni toplumu içinde 150 civarında muhasebeci ve mali müşavir, 3 de yeminli mali müşavir var. Bu meslekte sürekli okumanız, değişiklikleri takip etmeniz, kısacası sürekli kendinizi eğitmeniz gerekiyor. Böyle bir dernek kurarsak özellikle genç muhasebeci ve mali müşavirlerin eğitimine katkıda bulunabiliriz. Dernekleşmeyle ilgili bir önerim var: Her meslek kolunda ayrı ayrı örgütlenmektense bir çatı örgütü kurulmasından yanayım. Yani Ermeni avukatlar, Ermeni doktorlar gibi ayrı dernekler yerine bir çatı dernek kurup, bu mesleki dernekleri de bu çatının altında kulüp olarak örgütleyebiliriz. Böylece imkânlarımızı, güçlerimizi birleştirmiş oluruz.
• Mali müşavirler derneğinin Ermeni toplumuna ne tür katkıları olabilir?
Vakıfların ve derneklerin muhasebeyle ilgili sorunlarının çözümüne katkıda bulunabiliriz. Her vakıf yönetiminde bir hukukçu, bir eğitimci, bir mühendisin yanı sıra bir de mali müşavirin olması gerektiğine inanıyorum. Önümüzdeki dönemde vakıfların mali denetimi çok daha önemli hale gelecek. Her vakıf yönetiminde bir mali müşavirin bulunması çok gerekli olacak.