İstanbullu Rumların Yunanistan’daki sesi

Yunanistan’ın başkenti Atina’da uzun yıllardır İstanbullu Rumlarla ilgili haber yapan ‘O Politis’ gazetesi geçen yıl bir kitabevi açtı. Politis kitabevinde özellikle İstanbul ve İstanbullu Rumlar hakkında yazılmış kitaplar bulunuyor. Ayrıca Yunanistan’da Türkçe eğitim gören öğrenciler için bazı kitaplar da yayımlanıyor. Aile kökleri Anadolu’ya dayanan Pepi Cukatos ile aile geçmişi, O Politis (Vatandaş) gazetesi ve kısa süre önce açılan kitabevine dair konuştuk.

'O Politis’in geçmişinden bahsedebilir misiniz? Ne zaman, nasıl kuruldu?

Politis gazetesi, ilk olarak 1967 yılının Temmuz ayında yayın hayatına başladı. Gazete, Yunan tebalı oldukları için yurt dışına sürülen üç İstanbullu tarafından kuruldu. Bu isimler Athinodoros Çukatos, Markos Kalumenos ve Themistoklis Xacidimitriu. O dönem bu üç kişi, yurt dışına sürülen İstanbullulara yardım edecek bir gazetenin varlığını zorunlu saydılar. Gazetenin kuruluş amaçları yeni yaşam şartlarına uyum, emeklilik ve çalışma şartları konularının yanı sıra yeni gelen İstanbullular arasındaki temasın sağlanması yönünde de yardımcı olmaktı.

Gazetenizin içeriği nelerden oluşuyor? Ne tür haberler yapıyorsunuz?

Türkiye’den sürülenlerin Atina’ya yerleşmesinin üzerinden epey uzun zaman geçti. Sayıları binlerce olan İstanbulluların başlıca sorunları çözülmüş durumda olduğundan, O Politis gazetesi artık dünyanın birçok köşesine dağılmış İstanbulluların birleştirici unsuru rolünü oynuyor. İstanbulluların kurduğu toplulukların haberlerini veriyor, etkinlikleri, yeni kitapların tanıtım yazılarını yayınlıyor, sosyal haberlere, İstanbul’daki Rum okullarının haberlerine ve son olarak Türkiye’den Rumları ilgilendiren haberlere yer veriyor. Yayınlanan görüşlere katılıp katılmamamızdan bağımsız, bütün İstanbulluların gazetesi olmayı başardık. Okuyucularımız ve başkaları tarafından güvenilir gazete sayılmamız bize kıvanç veriyor.

Solda Dimitris Cukatos gazetenin ve kitapevinin yeni nesil sahibi oğlu; soldan ikinci Pepi Cukatos gazetenin sahibi; ortada Statis Arvanitis; sağdan ikinci Roza Doriza kitabevinin ve gazetenin sekreteri, en sağda ise Stefania Kakani, gazetenin ve kitapevinin grafik işlerinden sorumlu.

Kitabevini ne zaman kurdunuz? İnsanlar Okitabevinde ne tür kitaplar bulabilecekler?

İlk olarak 1998’de İstanbul’la ilgili kitaplar yayınlamaya başladık. Eserlerini bize güvenip verenler, İstanbul’dan geliyorlardı. Aynı konuyu işleyen kitaplar yayınlamaya devam ettik. Bu konuda gazetenin payı da büyük. Son yıllarda farklı konular ele alan yeni yazarların kitaplarını da yayınladık. Kitabevi Mayıs 2015’te açıldı ve aynı konuyu işleyen kitaplar içeriyor. Yani İstanbul, Anadolu ve Pontus ile ilgili kitaplar bulunuyor. Aynı zamanda yeni çıkan kitapları sürekli takip ediyoruz. Kitabevi yalnız bizim yanınevinin değil, birçok yayınevinin kitaplarını kapsıyor. 

Az sayıda Türkçe kitaplarımız da bulunuyor. Bu kitapların üniversitede Türkçe öğrenen öğrencilere yararlı olacağına inanıyoruz.

Neden bir kitabevi kurma gereği hissettiniz?

Aynı konuyu işleyen kitapların bulunacağı bir mekânın varlığı bizim için önemliydi. Kitap yayınlayan cemaatlerin olmasına rağmen bu kitapların okuyucu kitlesiyle buluşmasında zorluklar görülüyor. Bu düşünceyle bu işe kalkıştık ve itiraf etmeliyiz ki ekonomik krize rağmen pişman olmadık. Ağır ama sabit ve önceden iyi düşünülmüş adımlarla ilerliyoruz. Ayrıca kitabevinin kuruluşundan bu yana kısa bir zaman geçmiş olmasına karşın çok sayıda kitap tanıtım günleri, düşünce alışverişi gibi etkinlikler organize ettik. İleride bu etkinliklerin başka yönlere de açılmasını planlıyoruz. Mekânımızın buluşma, düşünce, tartışma mekânı, kısaca bir kültür alanı olmasını istiyoruz.

“Onlarla görüşmek beni daha iyi bir insan yapıyor”

Ailenizin göç hikâyesinden bahsedebilir misiniz?

İstanbul’da doğmadım, ailemin kökleri Anadolu’ya dayanıyor. İstanbullu ile evli olduğumdan aile bağları dolayısıyla İstabulluyum. İzlerimizde yürüyen oğlum Dimitris üçüncü kuşak olarak yarı yarıya İstabullu sayılır. Kayınpederim Yunan tebalı olduğu için 1964’te İstanbul’dan kovuldu. Kıbrıslı Rumlar lehine çalışan casus olarak suçlandığından ayrılışı kötü şartlar altında oldu. Parmak izleri alındı ve katil zanlıları gibi fotoğrafı çekildi. Çok sık ve özellikle çocukluk yıllarından bahsetmesine rağmen İstanbul’a hiç dönmedi. O yıllardaki anıları güzeldi ama daha sonraki yıllarda yaşanan 1955 olayları, meslekten men edilme kararları gibi durumlar yüzünden çok sıkıntılıydı. 1974’te bir akrabasının cenaze törenine katılması için izin başvurusunda bulundu ancak bu talebi reddedildi. Son isteği İstanbul’a her gittiğimde Şişli’deki mezarlıkta bulunan annesinin mezarını ziyaret etmemdi. Son isteğini her zaman yerine getiririm. 

Türkiye’ye dair bir özlem duygunuz var mı?

Memleketlerini terketmek zorunda kalan İstanbulluların yerinde olmak istemediğimi çok sık düşünürüm. Nasıl halledebileceğimi bilmediğim travmalar yaratacaktı. Köklerinden koparılmak kötü, acı veren bir olay. Bu tür travmatik duygulara sahip olmadığım için İstanbul’a gidip oradaki Rumlarla görüşmek hoşuma gidiyor. İstanbul rüya gibi bir yer. Coğrafi açıdan bulunduğu yer şehre birçok avantaj sağlıyor. İnsan orada tarihin hâlâ kendisiyle sohbet ediyormuş hissine kapılıyor. Çok kültürlülük her yerde ‘buradayım’ diyor. Farklı kültürlerin yan yana yaşaması şehrin güzelliğine katkı sağlıyor ve bugün dünyadaki yerini almakta yardımcı oluyor. Bununla beraber şunu eklemeliyim ki en çirkin şehir olsaydı bile yine İstanbul’u ziyaret etmeye devam edecektim, zira bir yandan İstanbullu Rumlarla görüşmek beni daha iyi bir insan yapıyor, öte yandan bütün zorluklara rağmen orada kalmaya devam eden insaları desteklemek gerekiyor. 



Yazar Hakkında

1990 İstanbul doğumlu. Kültür sanat, müzik, insan hakları ve güncel politika haberleri yapıyor.