Sözün karanlık yüzü

RAFİ ATAM 

Yayıncılık dünyasında dikiş tutturmak zor iştir. Bunun aksini ispatlama yolunda emin adımlarla ilerleyen Jaguar Kitap, 2012 yılında başladığı yayın hayatına nitelikli çizgisinden şaşmadan ve özgün kitaplar yayımlayarak devam ediyor. Yayınevinin internet sitesinde de görülen “Jaguar Kitap sevdiği kitapları okurlarının da seveceğini umarak yayımlar” düsturu, onların bu denli kısa bir süre zarfında butik yayınevi olarak anılmasını sağlayan en belirgin işaretlerinden biri olarak okunabilir.

Norveçli yazar Kjersti Skomsvold Jaguar Kitap tarafından Türkçeye çevrilen ilk kitabı “Hızlandıkça Azalıyorum”un ardından bu kez ‘33’ adlı romanıyla selamlıyor okuyucularını.

1979’da Oslo’da doğan yazar, yayımlanan ilk romanı olan “Hızlandıkça Azalıyorum” ile Norveçli şair ve romancı Tarjei Vesaas adına, yılın en iyi genç yazarına verilen Norveç’in en prestijli edebiyat ödülünün 2009’daki sahibi oldu. Dünyada büyük ses getiren ve tiyatroya uyarlanıp sahnelenen kitap, Uluslararası IMPAC Dublin Edebiyat Ödülü adayları arasında da yer aldı.

‘33’ün sırrı

Oldukça samimi bir usluba sahip olan ‘33’, zaman algınızın ayarlarıyla oynamaya gönüllü bir yazar tarafından kaleme alındığından kafanızın sıkça karışmasına yol açabilir, dolayısıyla yaşadığınız dünyayla olan bağınızı koparmadan yazarla gerçek bir iletişim kuramayacağınızı düşünebilirsiniz zaman zaman.

Kurgusallığın, melankolinin, gerçeklik ve acının iç içe geçtiği satırlar her birimizin hayatına doğrudan dokunmaya talipken, o satırları kendi ruh halimize uygun hale getiren birer parçaya dönüştürmemiz çok da zor olmuyor aslında. Bir süre sonra sizin kitabın kahramanına, kitabın ise sizi anlatan basılı bir kâğıda dönüşmesi kaçınılmaz bir hal alıyor.

“Çıkarmak için toplamak, yaşamdan bir parçayı yitirmek. Ama belki de bu aynı zamanda yaşamın en büyük gerçekliği, çünkü hesap iç dünyayı, içteki yaşamı görünür kılıyor, ben kendi düşüncelerimi düşünmek zorundayım, oysa dış dünya büyük ölçüde çevreyi yansıtmakla ilgili. Bütün bunları, inanmaya cesaret edemeden ileri sürüyorum. Yabancılar benimle aynı fikirdeler, bu da ruhumu ağırlaştırıyor.”

‘33’ün kahramanı K. problemli çocuklardan oluşan bir sınıfta matematik öğretmenliği yapıyor. Matematiğe olan tutkusu alışkın olduğumuz üzere problemleri çözme arzusundan ileri gelmiyor, tam tersine yeni problemler yaratıp yavaş yavaş büyütüyor ve besliyor onları.

Akciğer nakli bekleyen K., gereken akciğer bulunamazsa çok sevdiği matematikten olacağından korkuyor en çok, biraz da kendi içindeki fabrikada ürettiği yaşam enerjisi sorgulamalarından.

Yaşını soran öğrencilerine 33 dediğinde; “İsa’nın çarmıha gerildiği yaştasın” demeleri acıtıyor içini en çok K.’nın, sonra onlara kızmaktan vazgeçiyor. Azrail’in sözcülüğüne soyunduklarından bihaber oldukları geliyor aklına birden.

K’.nın yaşamı sadece matematik ve sorunlu öğrencilerinden ibaret değil, eski sevgilisi Ferdinand’ın intiharı onun en büyük yaralarından biri. Fakat onun ölü olması ruhsal anlamda iletişimlerini kesmek için bir neden oluşturmuyor. Ferdinand öte âlemden K.’ya sürekli telkinlerde bulunmaktan geri durmuyor. K.’nın kulağına bir roman yazmasını, başka bir erkekle beraber olmasını, bir de çocuk yapmasını fısıldayıp duruyor.

K. ise daha ne kadar yaşayacağını bilmediğinden çocuk fikrine şüpheyle yaklaşıyor. Hayati bir sorunla cebelleşirken hayat verebileceğinden emin olamayan birinin tedirginliği onunki. Bu sorunu bir hayvan edinmeye karar vererek çözmeye çalışıyor. Bir yumurta ve kuluçka makinesi alıp yumurtanın çatlamasını bekliyor. Yumurta çatladığında içinden çıkan hayvana “çocuk” ismini koyuyor. Gereken akciğer bulunup hayata tutunursa gerçek bir çocuk sahibi olabileceğini düşündüğü için yapıyor bunu K.

Yazarın yegâne silahı: İç ses

‘33’ bir romandan çok bir savaş hali aslında; gelgitlerle, çıkmazlarla, küçük bulmacalarla dolu içsel bir savaş. Kitabı değerli kılan unsur ise yazarın bu savaştaki yegâne silahı olan iç ses olmuş. Her satırda hissettiğiniz samimiyet davetli olduğunuz bu dünyadan asla pişman ayrılmayacağınızı ve bir yerlerde mutlaka kendinizle yüz yüze geleceğinizi gösteriyor.

”Çocuğa radyoda duyduklarımı, bir insanın bedenine hiç dokunulmazsa onun öldüğünü anlatıyorum, bu bir tokat gibi. Çocuk bana bakıyor; ama yüzünde hiçbir ifade yok ve bir anda bedensel temas düşüncesi huzursuzluk verici bir şey olmaya başlıyor. Şimdi belki kendimi tekrarlıyorumdur, büyük olasılıkla öyle yapıyorum. Önemsiz şeyleri yineliyorum, bu sırada önemli olanlar yazılmamış kalıyor. İnsan asla her şeyi söylemeyi başaramıyor.”

33
Kjersti Skomsvold
Çeviri: Deniz Canefe
Jaguar Kitap
120 sayfa.