Yeni sezon, eksik kadro

Dink’in öldürülmesinin üzerinde geçen yaklaşık 9 yılın ardından, kamu görevlileri hakim karşısına çıktı. Bazı sanıkların mahkeme heyetinin tarafsız olamayacağını belirterek mahkeme heyetini reddetmesinden dolayı davanın esasına girilemedi. Buna rağmen ilk duruşmada, polis, istihbarat, MİT ve Jandarma’nın cinayet sürecindeki rolleri tartışmaya açıldı. İlk itiraf tutuklu polis memuru Muhittin Zenit’ten geldi, “Devlet olarak öldürülmesine göz yummuşuz.”

Birleştirilen Dink Cinayeti Davası’nın ilk duruşması 19 Nisan Salı günü İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sabah saatlerinde başladı. Duruşma öncesinde, Adliyenin koridorlarında gözler, en yüksek rütbeli polis şefleri olan Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Reşat Altay ve Sabri Uzun’un üzerindeydi. Polis şefleri, korumalarıyla birlikte duruşma salonun kapısındaydı.  

Dink ailesinin katılmadığı duruşmada, Dink ailesini Hakan Bakırcıoğlu, Bahri Belen ve Sebu Aslangil’in aralarında bulunduğu avukatlar temsil etti. İlk duruşmaya çok sayıda gazetecinin yanısıra CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP miletvekili Garo Paylan da izleyici olarak katıldı.

Kimler katıldı?

Dink davasındaki birleştirmeler sonucunda sanık sayısı 34’e yükseldi.

Duruşmaya tutuklu olarak eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir, o dönemde Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit ve o zaman komiser yardımcısı olan Özkan Mumcu ile Dink cinayeti hükümlüsü Yasin Hayal katıldı.

Tutuksuz yargılanan eski İstanbul emniyet müdürlerinden Merkez Valisi Celalettin Cerrah, emekli emniyet müdürleri Reşat Altay ve Faruk Sarı, emniyet müdürü Ahmet İlhan Güler, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, Mersin Vali Yardımcısı Şükrü Yıldız, Mehmet Ayhan, Hasan Durmuşoğlu, Onur Karakaya, Osman Hayal ve Erhan Tuncel de salonda yerini aldı. Başka suçtan tutuklu Ali Poyraz, Taner Bülent Demirel, Osman Gülbel, tutuksuz sanık Hamdi Egbatan ise duruşmaya görüntülü sistem ile katıldı.

Davanın tutuksuz sanıklarından Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç, “Son dönemlerde terörle mücadelede yoğunluk söz konusudur” mazeretiyle duruşmaya katılmadı.

‘Hâkimler tarafsız değil’

Mahkeme başkanı duruşmaya başlarken, davanın tutuksuz sanıklarından Yılmaz Angın’ın redd-i hakim talebi olduğunu ve bu taleplerin değerlendirilmesi sonuçlanmadan davanın esasına başlayamayacağını açıkladı. Angın’ın dışında Ali Fuat Yılmazer de redd-i hâkim talebinde bulundu. Yılmazer’in avukatı Hüseyin Ataol, Ali Fuat Yılmazer’in tutuklu olduğu diğer 3 dosyaya da aynı mahkeme tarafından bakıldığını, mahkeme heyeti ve Yılmazer arasında tartışmalar yaşandığını belirterek mahkeme heyetinin tarafsız olamayacağını söyledi.

Sanıklar hâla görevde

Mahkeme başkanı duruşmada, redd-i hâkim taleplerinin ardından kimlik tespitlerini aldı. Davanın sanıkları kimlik bilgilerinin yanı sıra mesleklerini ve aylık gelirlerini de mahkemeye beyan etti. Tutuksuz sanıkların nerdeyse tamamının halen çeşitli illerde önemli görevlerde olduğu da ortaya çıktı.

Tahliye talepleri

Davanın esasına giremeyen mahkeme, duruşmada usül gereği, tutuklu sanıkların taleplerini değerlendirdi. Tutuklu kamu görevlilerinin tamamı tahliyelerini talep etti. Tahliye talepleri için söz alan sanıklar, kendileri hakkındaki iddiaları da yanıtladı. Engin Dinç’in tutuksuz yargılanıyor olması, MİT ve Jandarma’nın durumu, Jandarma görevlileri hakkında devam eden soruşturmalar sanık avukatları tarafından sık sık gündeme getirildi. İddianameye dönük eleştiriler de savunmalarda genişçe yer buldu. 

Duruşmada ilk olarak cinayet öncesi dönemde Trabzon Emniyeti’nde görevli olan Özkan Mumcu söz aldı. Mumcu, cinayetten önce askere gittiğini ve cinayetten sonra terhis olduğunu söyleyerek tahliye talebinde bulundu. Mumcu,"Yasin Hayal Hrant Dink'i öldürecek" bilgisi üzerine durumu raporlaştırarak istihbarat dairesine ve İstanbul Emniyeti’ne bildirdiğini söyledi.

Mumcu’nun savunması sırasında Yasin Hayal’in ağabeyi Osman Hayal, tepki gösterdi. Hayal, kardeşi Yasin Hayal’i kastederek "O adamı niye bir kere emniyete almadınız?" diye bağırdı.

Zenit: Devlet olarak korumadık

Duruşmanın tutuklu sanıklarından Muhittin Zenit de tahliye talebinde bulundu. Zenit cinayet öncesinde  Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapıyordu. Dink cinayeti soruşturmasındaki en önemli belgelerden birinde, F4 raporu olarak adlandırılan, istihbarat raporunda Zenit’in imzası var. Kamuoyu Zenit’i cinayetten hemen sonra, Erhan Tuncel’le yaptığı telefon konuşmasıyla hatırlıyor. Zenit, Tuncel’le yaptığı konuşmada, Hrant Dink’e küfür ediyor, “Tek farklılık, kaçmayacaktı ama bu kaçtı” diyordu. Zenit konuşmasında ayrıca davanın sanıklarından Zeynel Abidin Yavuz’dan da bahsediyordu.  Ancak yazdığı raporlarda Zeynel Abidin Yavuz geçmiyordu. Telefon konuşması dava dosyasına girmesiyle birlikte gazetelerde haber olmuştu.  

 Zenit tahliye talebinde bulunurken, kendisinin cinayetle ilgili bildiklerini rapor ettiğini iddia etti.  "Hrant Dink'in öldürüleceğini belirtir raporu devlete intikal ettiren benim. Benim için Dink, Ali veya Veli fark etmez. Sonuçta bir insan. Görevim de cinayet kastı varsa bunu engellemek. Ben görevimi yaptım ama kimseye anlatamadım."

Zenit, konuşmasında, Tuncel’le yaptığı telefon konuşmasının bilinçli servis edildiğini belirterek, şunları söyledi, “Tuncel'i aradım ve bilgi almak istedim. Cinayetin işleniş şekliyle ilgili hiçbir bilgi vermedi bana. Daha fazla bilgi almak istedim, Tuncel ısrarla bilgi vermek istemedi. Kişisel olarak söylemiyorum, devlet olarak da bile bile öldürülmesini izlemişiz. Bu adamın ölümüne göz yummuşuz. Bu telefon görüşmesi, medyaya algı operasyonu yapmak için pazarlandı. Dink'i korumak istediğim için 15 aydır tutukluyum, sizin vicdanınıza bırakıyorum."

MİT ve Jandarma’nın konumu

Tutuklu sanıklardan Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, ilgili raporların İstanbul Emniyet’ine iletildiğini ve İstanbul’un gereğini yapmadığını söyledi. Akyürek “Üzerinden 10 yıl geçti. Ülkenin bu konjonktüründe, bazı kişiler makam kapmak, makamdan olmamak, hapisten kurtulmak için hakkımda iftirada bulunmuşlardır" dedi.

Akyürek’in avukatları da tahliye talebine ilişkin konuştu. Avukatlar Jandarma görevlileriyle ilgili devam eden soruşturmanın sonuçlanmasının beklenmesi gerektiğini söyledi. MİT görevlisi Özel Yılmaz’ın İstanbul Valiliği’nde Hrant Dink’i tehdit ettikleri görüşmeyi hatırlatan avukatlar, “Oluşan tehdit atmosferinde ilk reaksiyon gösteren MİT oldu. MİT Dink hakkında 301. Maddeden açılan duruşmalarını, kapı önündeki eylemlerini de izlemiş. İyi de yapmış. Ancak dosyada MİT’in Dink’le ilgili gönderdiği sadece iki belge var. Dink’le ilgili dosyalarınbu kadar olması ayrı bir vehamet, olmaması ayrı bir vehamettir” diyerek MİT’in konumunu da gündeme getirdiler.

‘İstanbul tehdit atmosferinden haberdardı’

Tahliye talepleri için söz alan sanık avukatları, Hrant Dink’in Sabiha Gökçen haberinin ardından oluşan tehdit atmosferinin herkes tarafından görüldüğünü sık sık dile getirdiler. Avukatlar, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrop Mutafyan’ın Valilik ve Emniyete iki ayrı dilekçeyle başvurarak Agos’un aralarında bulunduğu Ermeni kurumları ve kiliselerinin korunmasını istediğini hatırlatarak İstanbul Emniyet’inin gerekli tedbirleri almadığına dikkat çektiler.

"Dinç’in adını ağzınıza almayın"

Sanıklar ve sanık avukatları konuşmalarında sık sık Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’le ilgili de konuştu. Dinç’in adı her geçtiğinde Dinç’in avukatı Necdet Pakdil söze girerek “Kendisi burada yok. Adını geçirmeyin” diyerek tepki gösterdi.

Sanık avukatlarından Zafer Kiremitçi, Engin Dinç’in bulunduğu konum gereği davayı etkileme konumunda olduğunu söylemesi üzerine yine avukatı Pakdil “Engin Dinç de aksi ispat edilene kadar suçsuzdur. Ha bire Engin Dinç Engin Dinç diyorsunuz. Engin Dinç demeyin, savunma yapın” dedi.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar,  "Tahliye talebinde bulunuyor. İsim verebilir. Bir kişi isim verdi diye, o kişi suçlu demek değil. Burada yargılama yapıyoruz. Daha çok tartışılacak. Herkes gelsin, eteğindeki taşları döksün derler ya, biz de ona göre değerlendireceğiz, karar vereceğiz" dedi.

Bu arada, mahkeme heyeti, izleyiciler arasında yer alan gazeteci Nedim Şener'i, ileride tanık olarak dinlenilebileceği gerekçesiyle duruşma salonundan çıkardı.

Akyürek’in ardından eski İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer ve avukatları da tahliye talebinde bulundu. Yılmazer iddianamede adı geçen C5 şubenin yasal bir şube olduğunu söyledi ve bu şubenin azınlıklara dönük tehditler üzerine yoğunlaştığını öne sürdü.

Mahkemenin ara kararı

Taleplerin ardından toplanan mahkeme heyeti, 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin redd-i hakim talebi konusunda inceleme yapmasına karar verdi. Tahliye taleplerini değerlendiren mahkeme, Özkan Mumcu ve Muhittin Zenit’in tahliye edilmesine karar verdi. Dink davasında bir sonraki duruşma 24-25-26 Mayıs tarihlerinde yapılacak.

Kategoriler

Güncel Dink Davası



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.