2 Nisan günü erken saatlerde Kafkasya’da aniden bir savaş patlak verdi. Ermeni savaşçıların dağlık arazilerini koruduğu, Azerbaycanlı askerlerinse kuru ovalarda konuşlandığı, sağlam bir biçimde takviye edilmiş Karabağ savaş cephesinde, karşı tarafın savunma mevzileri ağır top atışlarıyla vuruldu. Sonra da tank ve helikopterlerle desteklenen elit birlikler düşman hatlarına saldırdı. Azerbaycan’ın kullandığı İsrail yapımı insansız uçaklar olmasaydı, aynı Sovyet ordusundan iki birliğin birbiriyle savaştığı düşünülebilirdi.
Savaşın getirdiği puslu atmosfer ve milliyetçi coşkunun altında büyük ölçüde propagandayla karışık haberler etrafta dolanırken, savaşı kimin başlattığını anlamak için gerçekleri detaylı biçimde incelemek elzem hale geldi. Peki, savaş neden beş günde sona erdi? Ve bu kısa ama yoğun savaşın uzun vadeli sonuçları ne olacak?
Azerbaycan tarafının ilk 24 saatte cephe hattında, kuzeydoğudaki Taliş köyü de dahil olmak üzere sekiz mevzide ilerlemiş olması, savaşın Bakü tarafından başlatıldığını açıkça ortaya koyuyor. Saldırının kapsamı ve muhtelif sınıfların (piyade, topçu ve havacı) bir arada kullanılması, saldırının ince ince planladığını gösteriyor.
Neden bu savaş? Savaşın zamanlaması –Azerbaycan ve Ermenistan başkanları Nükleer Güvenlik Zirvesi için ABD’de olduğundan– şaşırtıcı olsa da böyle bir şey bekleniyordu. İlhan Aliyev, 2003’te başkanlığı babasından devraldı, ama Karabağ politikasını radikal bir biçimde değiştirdi. Babası Haydar Aliyev, son yıllarını Karabağ Ermenilerinin kendi geleceklerini tayin etme hakkını tanıma temelinde barışçıl bir çözüm bulmak için Ermeni mevkidaşıyla müzakerelerde bulunarak geçirdi; karşılığında işgal altında Azerbaycan ilçelerini almak istiyordu ve 2001 bir anlaşma imzalamaya gerçekten çok yaklaşmışlardı. Fakat İlham Aliyev geçmişteki diplomatik girişimleri alaşağı etti ve konumunu sertleştirdi: Ermeniler Karabağ’ı teslim etmezse Azerbaycan’ın onu savaşla alacağını defalarca söyledi.
İlham Aliyev şanslıydı; iktidara geldikten iki yıl sonra Bakü-Ceyhan boru hattı tamamlandı. Petrol batıya akarken, petrolden gelen dolarlar onun cebine aktı. Petrol Azerbaycan’ın istikrarını ve Panama Belgeleri’nin de gösterdiği gibi üst düzey yolsuzluğu finanse etti. Ayrıca Azerbaycan’ı askeriyeye en çok para harcayan ülkelerden biri haline getirdi. 2003’te Azerbaycan’ın askeri bütçesi 175 milyon dolardı; bu miktar 2015’te 4,8 milyara yükseldi. Oğul Aliyev, askeri harcamalarını Ermenistan’ın toplam devlet bütçesinin iki katından fazlasına çıkaracağına söz verdi. Daha çok silah aldıkça savurduğu tehditler de gitgide daha gürültülü hale geldi. Babası Karabağ Ermenilerine “en geniş özerklik biçimi” sözü verirken, oğlu İlham Aliyev Ermenistan’ın da kadim Azerbaycan olduğunu iddia etmeye başladı.
Ne var ki Azerbaycan’ın iş modeli kısa bir süredir krizde. Petrol üretimi beş yıl evvel vaktinden önce azalmaya başladı. Daha da kötüsü, uluslararası petrol fiyatları 2014’te düştü; 2014 ortasında 110 dolar olan fiyatlar, Nisan ayının başlarında 33 dolara kadar düştü. Petrol ihracatına aşırı derecede bağımlı olan devlet gelirleri dört ila beş kat azaldı. Bu da merkez bankasının ulusal para birimini (manat) dalgalı kur sistemine geçirmesine sebep oldu; bunun sonucunda Aralık 2015’te paranın değeri üçte bir oranında azaldı. Ekonomik zorluklar birçok toplumsal huzursuzluğa yol açtı. Birçok gözlemci, kamuoyunun dikkatini ülke içindeki gerçek sorunlardan uzaklaştırmak için askeri bir hamle olacağını öngörüyordu. Fakat yine de saldırının boyutu başka bir şeyi daha ortaya çıkardı: İlham Aliyev, Karabağ kontrolündeki toprakları işgal edip kayda değer bir değişiklik yaratarak, petrole dayalı ekonominin çöküşüyle lekelenen meşruiyetini canlandırmak niyetindeydi.
Savaş neden durdu? Teçhizata harcanan milyarlara, Rusya ve İsrail’den alınan modern silahlara rağmen, Azerbaycan birkaç yerde 200-300 metre ilerlemek dışından cephe hattında bir değişiklik yaratamadı. Fakat ateşkes sırasında Azerbaycan hiçbir bölgeyi “özgürleştirmedi.” Azerbaycan saldırıya devam etseydi sonuçlar çok ağır olurdu, zira artan can kayıpları Bakü’de siyasi istikrarsızlığa sebep olurdu. 1991’de beri üç Azerbaycan lideri askeri yenilgiler sonucunda iktidardan düştü ve İlhan Aliyev de aynı riski aldı.
Uluslararası tepki: Tüm dünya liderleri savaşın hemen durdurulması çağrısında bulundu, tabii bir tanesi hariç: Erdoğan, sonunca kadar Azerbaycan’ı destekleyeceğini açıkladı. Fakat Türkiye’nin bu çatışma üzerinde gerçek bir etkisi yok. Rusya burada kilit aktör ve Moskova “dengeli” açıklamalar yaptı. Ama bu savaş Azerbaycan ordusunun gelişmiş Rus silahları aldığını ortaya çıkardı ve bu da Yerevan’da şu soruyu sorma ihtiyacı doğurdu: Ermenistan’ın askerî müttefiki nasıl olur da düşmana silah satar? Rusya’yla müttefik olmanın ne önemi var?
Diplomasi: Askeri kızışma ve Azerbaycan ordusunun yaşlı sivillere uyguladığı vahşet şu soruyu doğuruyor: Sadece iki tarafı görüşmeye davet ederek geçmişteki diplomatik girişimleri sürdürebilir miyiz? Son çatışma şunu açıkça ortaya koydu: Bir taraf ‘toprak bütünlüğü’, diğer taraf ‘kendi geleceğini tayin hakkı’ için savaşıyor. Azerbaycan toprak almak için savaşırken, Ermenistan halkını korumak için savaşıyor.
Gereksiz yere verilen kayıplara rağmen, bu savaşın çok olumlu bir tarafı var. İlham Aliyev, ordusunun kısa ve kahramanca bir savaşla Karabağ’ı alabileceğine dair hezeyanlarından kurtuldu. Belki artık ciddi olma vakti gelmiştir.