Anlı: Sur’da AKP’lilerin mülkleri kamulaştırma dışı

Diyarbakır Sur’da alınan “acele kamulaştırma” kararı hakkında konuşan Diyarbakır Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı, Sur’da AKP’ye yakın şirketlerin mülklerinin kamulaştırma dışı tutulduğunu iddia etti. Anlı, isim vermese de “Halka küfretmeyi kendilerine meslek edinmiş Artvin’deki şirket şu anda Sur’la ilgileniyor” diyerek, Cengiz Holding’i işaret etti.

Diyarbakır Sur ilçesi hakkında alınan “acele kamulaştırma” kararı ile ilgili konuşan Diyarbakır Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı, “AKP’ye yakın isimlerin mülklerinin ise kamulaştırma dışı bırakıldığını” iddia etti. Evrensel’den Meltem Akyol ve Fırat Topal’a konuşan Anlı, isim vermese de “Halka küfretmeyi kendilerine meslek edinmiş Artvin’deki şirket şu anda Sur’la ilgileniyor” ifadelerini kullandı.

Bakanlar Kurulu’nun aldığı Diyarbakır Sur’un kamulaştırma kararı, 25 Mart’ta da Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra başlayan tartışmalar sürüyor. Kamulaştırma kararına itiraz için son tarih 21 Nisan. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri, kentteki meslek örgütleri, uzmanlar, kentte yaşayanların itirazları devam ediyor. Diyarbakır’da 310 kurum bir araya gelerek ‘Suriçi Koruma ve Yaşatma Platformu’nu kurdu. Platformun içinde olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı’yla yapılan söyleşinin önemli başlıkları şöyle:

25 Mart’ta Resmi Gazetede yayımlanan acele kamulaştırma kararına geleceğiz ama önce Sur’da durum neydi, ne oluyor şu anda?

Eylül ayından bu yana Sur’da beş kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. En son ilan edilen yasak 2 Aralık’tan bugüne devam eden bir yasak. Türkiye tarihindeki en uzun süreli, en kapsamlı sokağa çıkma yasağı. Şu an 5 mahallemizde, bazı mahallelerin bir bölümünde, geri kalan mahallelerin tamamı halen yasaklı, abluka altında. Görebildiğimiz; insanların geri dönmemeleri için bu yasak kaldırılmıyor. Çünkü oradaki tablonun içerisinde çok ciddi savaş suçu işlendiğine dair deliller var. İşte geçtiğimiz gün oradan çıkarılıp atılan molozlar, yıkıntılar arasında insan cenazelerine denk gelinmesi, tablonun düşündüğümüzden de vahim olduğunu gösteriyor. İkincisi de bu arada Koruma Kurulu’ndan bu durum yasallaştırılmaya çalışılıyor. Surların etrafına beton blok konulmuştu, kurul bundan sonra karar aldı. Molozlar aylardır çıkarılıyordu, kurul yeni karar aldı. Güvenlik kulübeleri oluşturulmuştu, kurul sanki buna yasal bir kılıf bulma noktasına geldi...

Peki, Başbakan ‘bunu 2012’de belediye ile birlikte hazırladık, o zaman itiraz etmiyorlardı şimdi ne oldu’ diyor. Birlikte hazırlanan bir plan mı bu, siz neye itiraz ediyorsunuz?

Eğer 2012’deki belediyenin hazırladığı ‘Koruma İmar Planı’ uygulanacaksa niye belediye ile bunu görüşme ihtiyacı hissetmiyorsunuz? Niye sahibiyle bunu tartışmıyorsunuz da ‘ben sizin dediğinizi yapacağım ama sizinle yapmayacağım ya da size rağmen yapacağım’ diyorsunuz. Böyle bir mantık olabilir mi, biz defalarca randevu talebinde bulunduk, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, Kültür Bakanlığı’na, Kalkınma Bakanlığı’na. Yani bu işi yürüten üç bakanlıkla ve başbakanla...

Başbakan Diyarbakır’a geldiğinde sizin herhangi bir talebiniz oldu mu görüşmek için ya da gelen yetkililer sizinle görüştü mü, bilgi verdi mi?

Bırakın randevu vermeyi, Diyarbakır’a geldiklerinde belediye ya da bu işin birinci derecede muhatabı olan alan yönetimi ile temas kurma gereği bile duymadılar.

2012 yılındaki belediyenin de dahil olduğu planda, halkın bölgeyi terk etmesi ya da başka bir bölgeye taşınması öngörülüyor muydu?

Hayır, o insanların orayı terk etmesi söz konusu değildi. Orada oturan insan orada oturmaya devam edecek. Oysa Sayın Bakanın açıklamasında biz şunu çok net biliyoruz: Devletin ödemesi gereken tazminat yerine şirket, kapital mantığıyla bakmanın tipik örneğidir bu, ‘Biz bunu peşinat sayacağız, onlara şehrin dışında TOKİ marifetiyle konutlar yapacağız, kutu gibi, götüreceğiz o insanlara bunları satacağız ve onları kredilendirip onlardan da parasını geri alacağız.’ 2012 İmar Planı bunu demiyor. Bir diğer örnek şehrin en önemli aksları maalesef önceki dönemlerde yeraltı çarşısına dönüştürülmüş, Celal Güzelses Yeraltı Çarşısı, Turgut Özal Yeraltı Çarşısı... Buralar kamulaştırılmadı. Niye kamulaştırmıyorsunuz? AKP’ye yakın olan, AKP’de siyaset yapmış ya da AKP ile dirsek teması içerisinde olmuş kişilere ait bazı yapılar da yine kamulaştırma dışı tutulmuş ve bunlar çok çirkin yapılar...

Bunu net bir bilgi ile mi söylüyorsunuz?

Elbette ki... Bakanlar Kurulu kararında parsel parsel 6 bin 300 o bölgede bizim tespit ettiğimiz yer var. Bu yerlerin hiçbirisinde bu dediğimiz şahısların mülkü yok. Yani 6 katlı, 7 katlı ismi plaza, çirkinlik plazaları, bunlar kamulaştırma dışında tutulmuş, yüksek yapılar, yeni yapılar, çirkin yapılar...

İzinleri belediyeden çıkmıyor mu?

Bunlar imara aykırı yapılar, yani belediyenin ruhsatlandırmadığı, sonradan kaçak bir şekilde yapılan yapılar. Niye bunlar yok? Yani zavallı, gariban, köyünden gelmiş işte 2 odalı bir yerde kalan halkın tamamının evlerini yıkıyorsunuz ve zarar görmediği halde yıkıyorsunuz ama bunlara karışmıyorsunuz. O zaman kimse 2012 imar planından, buradaki insanların iradesinden, ciddi anlamda ‘Sur’u Ayağa Kaldırma Projesi’nden bahsetmesin. Bu Sur’u yeni bir işgal projesidir, Sur’u, Diyarbakır’ı Ankaralaştırma projesidir, kamulaştırma adı altında devletleştirme projesidir.

Peki gerçekten hükümet, iddia ettiği gibi 2012’deki, belediyenin de dahil olduğu plana uygun çalışıyor olabilir mi?

Bakın ben bu kentte yaşayan bir vatandaş olarak 2012 ‘Koruma İmar Planı’na uygun bir çalışma yürüttüklerine inanmak istiyorum ama zerre kadar inanmıyorum. Çünkü şu an bu projeyi yapan ekip müteahhitlerdir. Bakanlık bürokratları falan bilmiyor, Diyarbakır’daki ilgili mekanizmadakiler bilmiyor, bilenler büyük firmalar, Türkiye’de bilmeyen kimse yoktur, halka küfretmeyi kendilerine meslek edinmiş kurumlardır ya da şirketlerdir bunlar.

Hangi şirketler?

Artvin’de gördük bunları mesela, Artvin’deki şirket şu anda Sur’la ilgileniyor. Bu kadar açık ve bunu da maalesef Diyarbakır’ın ya da coğrafyamızın müteahhitleri üzerinden yapmak istiyorlar. Yani taşere etmek istiyorlar. ‘Biz hükümetle anlaşalım, büyük pastayı biz alalım, küçük dilimler halinde size verelim’ diyorlar. Bunu almak için Ankara’da inanılmaz bir yarış var ve hareketlilik var. Eğer 2012 Koruma İmar Planına uygun hareket edeceklerdiyse sayın Başbakan Diyarbakır’da Ulucami’deki şu sözünü nasıl izah edecek: ‘Bizim yapacağımız yapılar Ulucami minaresini geçmeyecek’ diyor.  Ulucami minaresi 7-8 katlı bina demektir, bakın bu kadar açık. Bizim koruma imar planımızda zemin artı 1, zemin artı 2 yapılar öngörülmüş. Yani 8 katlı, 9 katlı binalar demek ki var bu projede. Bu yavaş yavaş çıkıyor.

 

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem



Yazar Hakkında