2012 yılından beri Ermenistan milletvekili ve 1997-1999 yılları arasında Karabağ’ın Washington temsilcisi olan Tevan Poghosyan Karabağ konusunda yaşanan gelişmeleri Agos’a değerlendirdi.
Azerbaycan bu kadar ağır silah ve teçhizatla neden şimdi saldırdı?
Azerbaycan’ın ABD ziyaretleri pek parlak geçmedi, istediği gibi karşılanmadı, istediği kişiler ile görüşemedi. İçeride de her şey kötüye gidiyor, ayrıca Nisan ayının da özel bir anlamı var. İran üzerindeki ambargonun kalkması ve doğalgazın tek-elden çıkacak olması bu serüveni daha da hızlandırdı.
Bunların dışında çok daha önemli bir motif var. Rusya Suriye siyasetine girdiğinde kimi uzmanlar Rusya’nın uluslararası kamuoyunun dikkatini Kafkaslar’dan uzaklaştırmak ve Kafkaslardaki önemli rolünü kaybetmemek için Suriye siyasetine her şeyini koyduğu yorumları yapmışlardı. Bu yorumların tabii ki tutarlı tarafları var. Şu anda Ortadoğu’da işler karışıyor, Türkiye’nin itibarı düşüyor, tüm dünya Türkiye’nin Ortadoğu’nun bu hale gelmesinin temel müsebbibi olduğu biliyor.
Ben Türkiye’nin iç ve dış siyasetindeki başarısızlıklarından dolayı “Kardeşim” dediği Aliyev’i tam da demin değindiğim Rus manevrasının aksini yapmaya, yani “Dikkatleri Kafkaslar’a çek” politikasına ikna ettiğini düşünüyorum. Burada tabii Kafkaslar’da rol çalma çabası da var, en azından Güney Kafkaslar’da Türkiye oyundaymış gibi algılanmıyor, Türkiye bu algıyı da değiştirmeye çalışıyor. Kerry ve Lavrov’un açıklamaları da bunu destekliyor. Türkiye’nin farklı ağızlardan yaptığı “Azerbaycan’ın yanındayız” açıklamalarından sonra ortak açıklama ile “Kimse karışmasın” deniyor.
Siz Azerbaycan’ın Karabağ hamlesini bir plan olarak mı görüyorsunuz? Bir emir-komuta zinciri mi mevcut?
Bu bir sistem, matriks… Aliyev ilk günden beri tüm iç ve dış siyaseti bir tarafa bırakmış, Karabağ’ı geri alma planları yapıyor, sanki bu onun çocukluk hayali… Durum bu olunca birileri gelip, “Şu an çok uygun” dediğinde heyecanlanıyor. ABD’de soğuk karşılandı, oysa öncesinde jestler yapıp siyasi tutukluları serbest bıraktı, yine bir şey değişmedi. Her yerde duyduğu aynı cevap “Barışçıl yolla çöz”. Oysa Azerbaycan masada çok zayıf.
ABD daha önce kararlaştırılan Serj Sarkisyan ve MINSK grubu toplantılarına katılmadı. Başka bir ruh haline büründü. Dostluk yaptığı ülke liderleri de “Aklını başına topla, bir ateşkes var, uluslararası kamuoyunun gözü burada, bir delilik yapma” diyeceklerine, ateşe körükle gittiler ve yaşananları hep birlikte gördük.
Ermenistan ne yapacak, ne yapmalı?
Zor bir durum. Çünkü bizim, bu maceranın gerçekle ilgisi olmadığını anlatmamız gerekiyor. Bu maceraperestlikten uyanmalarını sağlamalıyız. Azerbaycan Karabağ’dan 1 m2 toprak bile koparırsa kendini başarmış sayacak, buna izin vermemeye çalışacağız. Bizim için en önemli konu Karabağ’daki sivilleri korumak. Uluslararası kamuoyuna durumu net anlamak için çalışmaya devam etmeliyiz. Bunun bir toprak problem değil, kendi kaderini tayin hakkı olduğunun altı çizilmeli.
Dersler çıkarmalıyız, durum tespitini iyi yapmalıyız. Aliyev eğer tehditlere gidiyorsa barışçıl siyaset peşinde değilse bundan sonra masaya oturamayacağını ve MINSK grubunu desteklemeyeceğini de hesaba katmalıyız. Saldırılara hazır olmalıyız, Azerbaycan’ın yaptığı; uluslararası kamuoyunun Karabağ sorunun ne olduğunu anlaması açısından bence faydalı oldu, biz son bir yıldır ateşkesin ihlal edildiğini, Azerbaycan’ın tehditler savurduğunu anlatmaya çalışıyorduk şimdi Azerbaycan’ın nelere kalkışabileceği çok iyi anlaşıldı. Uluslararası gözlemcilerin Karabağ’a gelmesi gerekiyor, uzaktan inceleme yapmak çok sağlıklı değil.
5 Nisan’da ateşkes ilan edildi, Aslında 3 Nisan’da da Azerbaycan tek taraflı ateşkese gidildiğini söylemiş, ama 30 dakika sonra tekrar saldırıya geçmişti. Savaşa hazır mı olmak gerekir?
Bu sefer güvenlik bölgesi olmadığını gördük, sınıra gelip tanklar ile sivilleri öldürme denemeleri yapıldı, bir kısmı ne yazık ki başarılı oldu. Şu anda Karabağ ordusu dışında bizim can güvenliğimizi koruyacak herhangi bir güç olmadığını bir kez daha anladık. Şunu kabul etmemiz gerekiyor: 1994 yılındaki savaş sona ermedi, savaş hala sürüyor. 20 yıl boyunca binlerce kez bunu gördük, saldırılar hep oldu özellikle 24 Nisan’a yakın günler, dini bayramlar seçildi. Çok zor olsa da bu psikoloji ile yaşamalıyız, biz her an savaş ortamındayız.