Güneydoğu’daki çatışmaların son bulması için yayınladıkları “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinden sonra tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konulan akademisyen Kıvanç Ersoy, “Konuşma yasağına da, söyleme mecburiyetine de nefesimiz yettiği sürece karşı duracağız. Bilim itaatsiz olana ihtiyaç duyar” diye konuştu.
Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladıkları ve basın toplantısında raporu okudukları için 15 Mart’ta tutuklanan dört akademisyenden Kıvanç Ersoy, “Konuşma yasağına da, söyleme mecburiyetine de nefesimiz yettiği sürece karşı duracağız. Bilim itaatsiz olana ihtiyaç duyar” diyor. Hukuk Politik dergisinden avukat Ümit Altaş ve Arin Manca’nın Silivri’de ziyaret edip konuştuğu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyesi Kıvanç Ersoy, Guernica tablosu nedeniyle Nazi subayı ile Picasso arasında geçen konuşmayı hatırlatarak, “Her şeyi iktidar olan kişiler yaptı. Bildiriyi de onlar yazdı, Barış İçin Akademisyenleri de onlar kurdu, bu dayanışmayı da onlar örgütledi” ifadelerini kullandı. Hukuk Politik dergisi, bir gün önce tutuklu akademisyen Muzaffer Kaya’nın da söyleşisini yayınlamıştı.
Kıvanç Ersoy’un söyleşisinden anabaşlıklar şöyle:
Bir matematikçiyle cezaevinde karşılaşmamıştık. Matematikçi olmanın cezaevinde bir yararını gördünüz mü?
(Gülüyor) Yan hücrede kim olduğunu öğrenmek için top atmaya çalıştım. Fakat duvarlar çok yüksek olduğundan beceremedim. Sonrasında kinetik enerji, uzaklık, açı hesaplamaları yaparak yeniden denedim. Bir hayli yaklaştım. Bir iki ufak hesap hatasını giderebilirsem becerebileceğime inanıyorum.
Yan hücrelerinizde kimler kalıyor?
Müebbet hapis cezası almış kişiler var. Bana “Hocam” diye hitap ediyorlar. Ben de onlara aynı şekilde sesleniyorum. “Hoca sizsiniz” diye cevap veriyorlar ve hemen arkasında da “Allah kurtarsın” dileğinde bulunuyorlar. Burada hoca onlar, biz burada daha yeni bir haftalık olduk. Ben ODTÜ’lüyüm. “Hocam” bizde Sinan Cemgil’den yadigar ve bir eşitlik ifadesi olarak kullanılır. Ben de burada buna sahip çıkıyorum ve birbirimize “Hocam” şeklinde sesleniyoruz (gülüyor).
Tutuklanmanız sonrasında en çok endişe ettiğiniz konu ne oldu?
Elbette oğlum. Sonrasında da, “Maillerimi kim cevaplayacak?” endişesine kapıldım (gülüyor). Ortak yazdığımız makaleler, yurt dışı konferansları, tez danışmanı olduğum kişiler sebebiyle birçok cevaplanması gereken mail vardı. Sağolsun arkadaşlar bu konuyu dayanışma ile çözdüler. Bir diğer endişem de derslerim ve öğrencilerim oldu.
Tutuklanmaya kadar olan yargı sürecini matematik disiplini üzerinden değerlendirebilir misiniz?
Aslında matematik ve hukuk birbirinden çok uzak alanlar değil. Unutmayalım ki tarihte en meşhur matematikçilerden biri asıl işi yargıçlık olan Pierre De Fermat’dır. Fakat örneklem günümüz Türkiye yargı sistemi olduğunda bağlantı kurmak zorlaşıyor (gülüyor). Matematikte değişkenler vardır. Denklemler bu değişkenlere göre her seferinde farklı değerler alır. Bu matematiğin temel kurallarındandır. Hukukta da her davayı bir denklem olarak değerlendirirseniz değişkenlere göre farklı değerlendirmeler alması gerekir. Bu değişkenler kişinin ifadesi, içtihatlar, deliller vb. birçok husus olabilir. Bir fonksiyona, denkleme değişik değerler verdiğinde değiştirebilirsin. Fakat bizim davamızda gördük ki, avukatlarımız savunma, bizler ifade adı altında ne hukuki değer verirsek verelim, mahkemenin çok önceden belirlenmiş kararını değiştirmek mümkün değildi.
İddianameyi okudunuz mu?
Evet. Hukuk eğitimi almış bir insan nasıl böyle bir metin yazar, anlamakta zorlanıyorum.
Dışarıdaki dayanışmanın gün geçtikçe büyümesinin nedeninin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
İktidarın söylemi, tavırları ve onunla beraber hareket eden kurumların tavırları. Nazi subayı ile Picasso arasında Guernicia tablosuna ilişkin geçen diyaloğu bilirsiniz. Subay Picasso’ya “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorduğunda Picasso, “Hayır, siz yaptınız” cevabını vermiştir. Her şeyi iktidar olan kişiler yaptı. Bildiriyi de onlar yazdı, Barış İçin Akademisyenleri de onlar kurdu, bu dayanışmayı da onlar örgütledi. Tabloya bakmaları yeterli.
Son söz olarak ne söylemek istersiniz?
Tevfik Fikret’ten, “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür akademisyenleriz.”
Onu Muzaffer Kaya son söz olarak söyledi.
Gerçekten mi? Demek aynı anda aynı şeyi düşünmüşüz. Bu konu üzerine de inanın daha önce hiç konuşmamıştık. Demek ki tecrit altında tutulsak da, yine de aynı şeyleri düşünüyor ve duyumsuyormuşuz (gülüyor). O vakit ben de, “Konuşma yasağına da söyleme mecburiyetine de nefesimiz yettiği sürece karşı duracağız. Bilim itaatsiz olana ihtiyaç duyar” diyorum. Bak şimdi merak ettim, acaba bu söylediklerim de Muzaffer’in aklına gelmiş midir?
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.