Kurucusunun kaleminden Kamp Armen’in hikâyesi

Hrant Güzelyan’ın ‘Bolso Badenagan Dunı’ (İstanbul Çocukevi) adlı kitabı, Hrant Dink Vakfı Yayınları tarafından ‘Kamp Armen’e Giden Yol’ başlığıyla Türkçeye kazandırıldı. Güzelyan’ın 1960’ların başından 1980’lere uzanan anılarından oluşan kitap, Türkiye’nin ve Türkiye Ermeni toplumunun yakın tarihine de ışık tutuyor.

Kamp Armen’in kurucusu ve emektarı Hrant Güzelyan’ın anıları ‘Kamp Armen’e Giden Yol: Artakalanların Hikâyesi’ başlığıyla Hrant Dink Vakfı Yayınları tarafından yayımlandı. Kamp Armen’in hikâyesini, kuruluşundan kapatılışına uzanan süreci ve bu sürecin arka planını sade ve samimi bir üslupla anlatan kitap, Türkiye’nin yakın tarihine de ışık tutuyor. 

Hrant Güzelyan’ın ilk kez 2000 yılında Marsilya’da, iki ayrı kitapçık şeklinde yayımlanan anıları, 2007’de Dr. Yervan Kasuni tarafından Beyrut’ta, ‘Bolso Badenagan Dunı: Mınatsortatsi Duntartsi Badmutyun mı’ başlığıyla kitaplaştırıldı. Hrant Dink Vakfı Yayınları tarafından yayımlanan, Sevan Değirmenciyan’ın Ermeniceden Türkçeye çevirdiği baskıda da Kasuni tarafından hazırlanan bu baskı esas alınmış. Tarihçi, yazar, yayımcı ve eğitmen olan Dr. Kasuni, Çanaser, Ispürk gibi birçok gazetenin yayın kurulunda bulundu, pek çok okul ve üniversitede Ermenice ve Ermeni Edebiyatı dersleri verdi. ‘Kamp Armen Giden Yol’da Dr. Kasuni’nin kaleme aldığı önsöz ve Güzelyan’ın kısa bir biyografisinin yanı sıra, Hrant Dink’in 2000’de yayımlanmış ‘Davacıyım Ey İnsanlık!..’ başlıklı, Kamp Armen hakkında bir yazısı da yer alıyor.

Kamp Armen’in hikâyesi 1962’de Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı adına satın alınıp tescil ettirilmesiyle başlıyor. 1962’den 12 Eylül 1980 askerî darbesine kadar, aralarında Hrant Dink ve Rakel Dink’in de bulunduğu 1500 çocuğa ev sahipliği yapan Kamp Armen hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğü, 1979’da Vakfın elindeki tapunun iade edilmesi ve arazinin eski sahibine geri verilmesini isteyerek dava açtı. 1987’de yerel mahkemenin kararıyla kampa el konulması süreci tamamlanmış oldu. Vakfın 2000’lerde ve 27 Ağustos 2011 tarihli kararname kapsamında yaptığı iade başvurularının tümü reddedildi. Bu süreçte, Kamp arazisine ait alanın 3800 metrekaresi, 1982’de yapılan bir imar planı çerçevesinde kamulaştırıldı. 6 Mayıs 2015’te, arazinin ‘son’ sahibinin kamp tesislerini yıkmaya yönelik girişimi, büyük bir tepkiyle karşılandı. Altı ay süren direnişin sonunda, Kamp’a ait 4850 metrekarelik alan, Ekim 2015’te, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun girişimiyle, asıl sahibi olan Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’na iade edildi. Geriye kalan 3800 metrekarelik alan ise hâlâ Belediye’nin tasarrufunda bulunuyor. Bu kamulaştırılmış alanla ilgili temaslar ve hukukî süreç, Gedikpaşa Vakfı’nın bünyesinde kurulan bir heyet tarafından yürütülüyor.

Ohannes Yünkes, Hrant Güzelyan ve Der Giragos Tokatlıyan Cudi Dağı’nın eteklerinde Silopili çocuklarla.

‘Kamp Armen’e Giden Yol’, 1962’de başlayan ve günümüze kadar süren yarım asırlık bir serüvenin ilk 20 yılına ait tanıklıklardan oluşuyor.  Güzelyan, “1960 yılından tutuklandığım tarihe, yani 25 Şubat 1981’e dek, bütün vaktimi bu işe adadım. Ne cumartesim vardı, ne de pazarım. Bu yüce iş benim mesleğim, evim, her şeyim olacaktı” diyor. Gerçekten de,  kuruluş çalışmaları 1960’ta başlayan ve 1962’de faaliyete geçen Kamp Armen’e Hrant Güzelyan’ın 12 Eylül darbe günlerinde tutuklanana kadar büyük emeği geçer. ‘Ermeni militan yetiştirmek’ gibi asılsız suçlamalarla sekiz buçuk ay hapiste kalan ve ağır işkenceler gören Güzelyan, serbest kaldıktan sonra Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. Güzelyan’dan sonra da Kamp Armen önce devlet baskısıyla kapatıldı, ardından arazisine el konuldu.

Yervant Kasuni’nin kitabın önsözünde belirttiği gibi, Kamp Armen “Süregelen bir soykırımın karşısına dikilmiş bir direniş anıtıdır. Bu kitap ise Ermeni halkının çağdaş tarihini ele alan eserler arasında yer almaya layık bir çalışmadır.”

Not: Kamp Armen’e Giden Yol 25 Mart’tan itibaren kitapçılarda satışa sunulacaktır. Kitabı daha önce edinmek isteyenler, Hrant Dink Vakfı’ndan satın alabilirler.   

Hrant Güzelyan kimdir?

‘Kamp Armen’e Giden Yol’da Yervant Kasuni’nin kaleme aldığı ‘Hrant Güzelyan’a Dair’ başlıklı bölümü sunuyoruz.

Hrant Güzelyan 16 Haziran 1921’de, Mihran Güzelyan ve Hayganuş Beyleryan-Güzelyan’ın evladı olarak, İstanbul’da dünyaya gelir. Güzelyan’ın babası Divrik’te [Divriği] doğmuş büyümüş, orada evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştur. 1912’de, kardeşi Garabed’le Amerika’ya gidip Şikago’ya yerleşir. Mihran Güzelyan Şikago Ermeni Protestan Kilisesi’nin aktif üyelerinden ve diyakozlarından biridir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 1919’da, ailesini de Amerika’ya götürme ümidiyle İstanbul’a gelir. Fakat burada kara haberi alır: Ailesinin tüm üyeleri Soykırım’ın kurbanı olmuştur. Tanıdıklarının tavsiyeleri ve yardımlarıyla, Hayganuş Beyleryan’la evlenir. Hayganuş’un eşi 1914’te Osmanlı ordusu mensubu olarak Çanakkale’ye gitmiş, ancak bir daha dönmemiştir. Bu yeni kurulan aile, Hrant’ın doğumuyla büyük bir mutluluk yaşar. Fakat bu mutluluk uzun sürmeyecektir. Zira Hrant, beş buçuk yaşındayken babasını kaybeder. Artık, küçük erkek kardeşi ve iki kız kardeşiyle beraber, tamamen annesinin sorumluluğundadır. Hrant Güzelyan, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’nin yeni açılan ilkokuluna gider. O ve küçük kardeşi, o günlerde din adamı ve öğretmen vasfıyla İstanbul’da bulunan Prof. Yeğya S. Kasuni’nin şefkati altındadırlar. 

Öğrenme arzusuyla dolu olsa da, ekonomik nedenlerden ötürü iş hayatına atılmak zorunda kalır. Ekim 1941’den itibaren iki yıl boyunca Türkiye ordusunda zorunlu askerlik yapar. Askerlik hizmetinden sonra tornacılık mesleğini öğrenir, ardından bir arkadaşıyla birlikte bir atölye açar. Fakat bu zanaat Hrant’ın kendini yetiştirmesine engel olmaz. Kitaplar ve müzik onu daima cezbetmektedir. Piyano ve armoni derslerinin yanı sıra şan dersi alır; bir bandoya katılır. 1950 ila 1960 yılları arasında İstanbul Belediyesi Konservatuarı Korosu’nun profesyonel bir üyesidir. Bu yıllar boyunca Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’nde de faaliyetler yürütür. İstanbul Çocukevi’nin somut bir gerçeklik kazandığı 1957 yılı, Hrant Güzelyan için bir dönüm noktasıdır. Çocukevi, İstanbul’u terk edeceği yıl olan 1982’ye kadar, hayatının merkezinde olacaktır. 1976’da Kamp Armen’de, kendisine bir suikast girişiminde bulunulur. Güzelyan, şans eseri hayatta kalır. 1981’de tutuklanır. Sekiz buçuk ay boyunca hapishanede tutulur, ağır sorgulara çekilir, işkencelere maruz kalır. İngiltere’nin ve Almanya’nın üst düzey mevkilerinden gelen müdahaleler sonucu serbest bırakılır. 1982’de Marsilya’ya (Fransa) taşınır. Hayatını kaybettiği tarih olan 6 Ekim 2007’ye kadar Fransa’da yaşar.

2000 yılında, dostlarının telkinleri ve ricaları üzerine iki kitapçık yayımlar. Yazar bu yayınlar vasıtasıyla hem çok önemli otobiyografik bilgiler verir, hem de Çocukevi’nin varlık sebeplerini ve on yıllara yayılan varlığını anlatır. Hrant Güzelyan için 2007 yılı hem sevinç hem de acı doludur. Şunları yazar: “1982’de Marsilya’ya geldim. 24 sene sonra tekrar İstanbul’a gidip Hrant’ın (Dink) ve Rakel’in 17 gün misafiri oldum. Hrant’a, bir diğer cesur kahraman olan Pastör Krikor Ağabaloğlu’na destek olmasını söyledim. ‘Hrant,’ dedim, ‘Kiliseyle ilgilenmeli, Agos’ta ara sıra Hıristiyanlıkla ilgili yazılar yayımlamalısın’.” “Hrant Dink’in çabalarıyla orada olduğum günlerde, tesadüf müydü, yoksa yine o mu organize etmişti bilmiyorum, Çocukevi’nin 50 öğrencisiyle ve dostlarıyla bir araya geldik ve gelecek yıl tekrar buluşmayı kararlaştırdık.”

“İstanbul’dan ayrılırken Hrant şöyle dedi: ‘Baron, ne zaman istersen gel, ev senin’.” Artık Hrant yok, bir devi yere serdiler. Üzgünüm, gözlerim yaşlı. Sevgili Hrant, sen bize gelemezsin, fakat biz sana geleceğiz. Orada, Kurtarıcımız İsa Mesih’le ebediyen yaşayacağız.”

‘Baron’ olan Hrant suikasttan kurtulmuş, fakat ‘öğrenci’ Hrant ölmüştü. İstanbul Çocukevi artık yok. Fakat zulüm devam ediyor. Zulüm görenler ise millî varlıklarını sürdürüyor. İşte, bu kahramanca mücadelenin şahidi; gururlu, mutlu ve hüzünlü Hrant Güzelyan’dır.

KİTAPTAN 

Kamp Armen’den kesitler

***

Rakel’i (Hrant Dink’in müstakbel eşi) 20 kişilik bir grupla Silopi’den getirdim. Babası yaz tatilinde çocukları memleketlerine götürmek üzere gelmiş. Rakel bana şöyle diyor:

“Baron, bana bir ilahi kitabı, bir de Kutsal Kitap verir misiniz? Döndüğümde geri getiririm.”

“İlahi kitabını ve Kutsal Kitap’ı ne yapacaksın?”

“Baron, köydeki çocuklara öğreteceğim, orada ayin yapacağım” oluyor cevabı.

Bir yıl içinde yazmayı, okumayı ve konuşmayı; çok sayıda ilahiyi, Kutsal Kitap gerçeklerini öğrenmişti. Şimdiyse arkadaşlarıyla evcilik oynamak yerine, öğrendiklerini kendinden küçüklere öğretmek istiyordu.

Fransa’daki kiliselerimizden İstanbul’u ziyaret edenlerden, Rakel’in evinde 30 kişilik toplantılar düzenlediğini, aynı zamanda Gedikpaşa Protestan Kilisesi için bir şeyler tercüme ettiğini öğreniyorum. Pastör Jan Hagopyan bundan övgüyle bahsetti.

Hrant Güzelyan ve Der Giragos Tokatlıyan

***

Babası genç yaşta ölmüş bir Süryani çocuk olan Taşkın kız kardeşiyle beraber bize teslim edilmişti. Mezun olduktan yıllar sonra, bir yaz, eski arkadaşlarıyla beraber Kamp Armen’e kalmaya geldiler. “Ne zaman bir ‘P’ işareti (park yeri işareti) görsem, Park kez Hayr im [Sana ihtişam olsun Rab] ilahisini hatırlar, söylerim” demişti. İnsanın çocukluk anıları ne kadar da hoştur, hele ki içinde ilahiler, Kutsal Kitap’tan bölümler varsa! Çocukevi’nin sıralarından geçme fırsatı bulmuş tüm çocuklar için hep dua ederim ki Tanrı onlara çocukluk günlerini hatırlatsın, Kutsal Kitap’ın sözlerini hatırlasınlar ve eğer uzaklarsa, kurtuluşu bulmak için Kurtarıcıya yaklaşsınlar. Kendilerine bu fırsatı Tanrı’nın büyük sevgisi vermişti. İyi olanların yanı sıra kötüler, yalancılar, dolandırıcılar ve vefasızlar da vardı. Rab, onlara muhteşem Kelam’ını işitmeleri, gerçeği öğrenmeleri için fırsat sundu ki, kötü yoldan çıkıp merhametli ve bağışlayıcı Tanrı’ya dönsünler.



Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.