Ünlü rock sanatçısı Hayko Cepkin’in beşinci solo albümü ‘Beni Büyüten Şarkılar - Vol. 1’ çıktı ve daha ilk haftadan iTunes’un çok satanlar listesinde birinci sıraya oturdu. ‘Aldırma Gönül’, ‘Issızlığın Ortasında’, ‘Yuh Yuh’, ‘Nem Kaldı’ gibi şarkıları yeni düzenlemelerle yorumladığı albümü üzerine konuştuğumuz Cepkin’e, Şirince’de açtığı kamp yerini ve son aylarda kamuoyunu meşgul eden davayı da sorduk.
Albümünüz birkaç gün önce çıktı. İlk yorumlar nasıl?
Birkaç saatte iTunes’ta birinci sıraya yerleşti. Feci bir albüm olacak galiba. Dokuz tane çok bildik şarkı seçiyorsunuz, ve bunlar hem düzenleme hem de şan açısından kolay olmayan şarkılar. Bu aslında çok ağır bir şan albümü. İçinde cover’ları çok yapılmış şarkılar var. Bu cover’ların hepsini araştırdım, dinledim ve birçoğunu hiç beğenmedim. Şanın, yani vokalistin sesinin yetmediği noktalarda üst armonik yerler tıraş edilmiş ama bu sırada temel hassasiyeti bozulmuş. Ben şarkıları daha fazla bozsam da, bunu, özünü ve lezzetini çok iyi koruyarak yaptım. Çünkü benim bir tarzım var; o şarkıyı eskisi gibi yorumlarsam, bu bana yakışmaz. Çok sevilen bir şarkıyı risk alarak yeniden düzenlemeye kalktığınızda, bu işi iyi yapamazsanız nasıl bir müzisyen olduğunuz ortaya çıkar.
Piyasada ‘acısız sevilme’ stratejisi var. Ben bunu 11 yıl boyunca uygulamadım. Sahnede bile cover söylemedim. Popülerlik getirecek birçok format varken, bunların hiçbirini uygulamadım. Bu albümü de tamamen kendim gibi yaptım, kendi halime benzettim. Eski şarkılarımla bütünlük içinde bir çalışma oldu. Benim için önemli olan buydu, ve bunu çok iyi başardığımı düşünüyorum.
Albümünüzün adı ‘Beni Büyüten Şarkılar’, dolayısıyla bu parçaların sizde bir anısı, izi olmalı...
Yaşımızı aldıkça geriye dönüşler başlıyor. Gençken “dinlemem, yapmam” dediğiniz şeyler, yaşınız ilerledikçe altyapınızdan fışkırıyor. 11 sene önceki röportajlarımda, gelecekte bir cover albüm yapma projem olduğunu söylüyordum. Bence tam zamanında doğru şeyi yaptım. Evde ne dinlendiyse, bugüne kadar kulağa ne çalındıysa, nasıl bir kültür karmaşası varsa, bu onların bir bütünü aslında. Tabii, bunu tek bir albümle, dokuz şarkıyla anlatmak mümkün değil. O yüzden de ‘Vol. 1’ ibaresini kullandım. Bunun ikincisi, üçüncüsü de gelecek diye tahmin ediyorum. O zaman daha geniş bir yelpaze çıkar ortaya.
‘Beni Büyüten Şarkılar’ın devamında Ermenice şarkılar da dinleyebilecek miyiz?
Burada ticari bir albüm zihniyeti söz konusu. Ermenice bir şey yapmak ayrı bir proje bazında olmalı. Belki albüme bir tane konabilir gelecekte. Bu albüm ticari bir şirketin işbirliğiyle yapıldı ve Türkçe dinleniyor. Ermenice şarkı koysam, duymayı istemeyecek bir insanın gözüne sokmak gibi olabilir. Ama özel bir proje olduğunda, sadece ilgililerin ve merak edenlerin sahip olmak isteyeceği bir hal alır.
Her albümünüzün adının bir hikâyesi var mı?
Benim albümlerim aslında birer biyografi niteliğinde. İlk albümümün adı, ruh halime çok uygundu: ‘Sakin Olmam Lazım’. Karşılaşacağım iyilikler, kötülükler, ırksal, dinsel, sözsel, isimsel ve tipsel problemler ve sahne performansları... Ne kadar olumsuz etki varsa mücadele etmem için ‘sakin olmam lazım’dı. İkinci albümüm ‘Tanışma Bitti’ ise, artık mücadelemin bittiği ve gerçekten sevenleri ayırt edebilmek, emek verenleri görebilmek için yaptığım bir korku albümüydü. İnsanları korkutarak kendimi sevdirmek kimine göre saçma bir strateji olsa da, bunu başardım. Üçüncü albüm, kendimi çok kötü hissettiğim ve ölümü anlatmak istediğim bir döneme denk geldi. Halbuki kimin haddine daha 33’ünde ölümü anlatmak? Ama nereden bileceksin 34’ü göreceğini? Bu yüzden de ‘Sandık’ ağır bir albüm. Kişisel olarak da ağır olduğum, sahnede hareket etmediğim, zaman zaman seyircinin bile “Sana ne oluyor?” diye sorduğu bir dönemdi. Dördüncü albüm ‘Aşkın Izdırabını’ ise üzerimde ölü toprağını atmak için her şeyi tiye alarak aşkın hallerini anlattığım ve bir psikiyatrist eşliğinde sorgu sual ederek, tüm bunların bir hastalık olduğunu ortaya çıkardığım bir albümdü.
‘Beni Büyüten Şarkılar’ albümü için şarkı seçerken bunu hedeflemesem de, sıralamayı yaptığımda ortaya biyografim çıktı. Bir bakıyorsun, 70’lerden aldığın ve anlattığın şeyler, senin döneminde de yaşanıyor. Demek ki bunlar gerçekten seni büyüten şarkılar. Hem beni, hem de yaşadığım dönemi anlatıyor. Dolayısıyla ‘Yuh Yuh’, ‘Issızlığın Ortasında’, ‘Neydi Günahım’ gibi şarkıların bu albümde olması normal; ‘Ben insan değil miyim?’ ise benim için sorulması en yerinde sorulardan. ‘İtirazım Var’ da ağır bir dönem şarkısı mesela. Benim de itirazım var!
‘Kendi cumhuriyetimi kurmaya çalışıyorum’
Şirince’ye yerleşme fikri nasıl oluştu?
Şirince’de dükkânım var. Geçen yıl ‘Varil Camping’ adında bir yerleşke açtım. İstanbul’dan gitme kararı aldım, çünkü geçtiğimiz iki-üç sene içinde şehrin büyümesi, aldığı göçün zirveye tırmanması, sokaklarda adım atacak yer olmaması, huzur mevhumunun iyice yok olması, trafikte hareket edilememesi, insanların yorgunluğu, suratsızlığı ve tükenmişliği artık beni de mesleki olarak tüketiyordu. Bir şey üretemez, bir yere gidemez, piyanonun başına oturamaz ve melodi çıkaramaz olmuştum. O yüzden de, sakin bir kafaya ihtiyaç duyduğumu düşünerek, çok hızlı bir kararla gittim. Hayatımda aldığım en iyi karardı.
Önce Şirince’de kendi çiftlik evimi kurmak istedim, başka ortaklarla beraber ticari bir ortak yaşam kampı kurdum. Dostlarımı konuk edebildiğim, hayvanlarıma özgürce dolaşabildikleri alan sağladığım, muhtaç hayvanlara yuva bulduğum, diğer insanların da hayvanlarıyla gelip konaklayabilecekleri, doğa içinde alternatif bir komün yaşam kurmaktı arzum. Buranın, zamanla, birbirini tanıyan kişilerden oluşan bir müşteri topluluğunun uğrak yeri olmasını istiyorum. Kendi cumhuriyetimi kurmaya çalışıyorum. Özerk alanım içinde, bildiğim, tanıdığım insanlarlayım. Bazı şeyler dışarıda sizi mutsuz etmeye başlıyorsa, sizi mutlu eden şeyleri etrafınıza toplamaya çalışıyorsunuz. Benim de yaptığım bu.
‘Dava ırkçılık davası’
İki yıl önce bir bar çıkışında bir kadını darp ettiği iddiasıyla Hayko Cepkin’e dava açılmıştı. Dava Ocak ayında karara bağlanmış, Cepkin 1000 TL, davacı kadın ise ‘ırkçı söylemle hakaret’ ten dolayı 1200 TL para cezasına çarptırılmıştı. Cepkin davaya ilişkin olarak şunları söyledi:
İçince faşist ruhu patlamış, ırkçı bir arkadaşın, canı sıkıldığında istediğine saldırabileceğini düşünerek yaptığı bir hareketin sonucu bu dava. Bir de utanmadan, bunu kadına şiddet üzerinden gösterme tehdidiyle, olayın kamera görüntülerini 50 bin TL karşılığında alabileceğimiz söylendi, böyle bir şantaja maruz kaldık. Bizim için hukuki açıdan bir sıkıntı yok. Medyada pek çok insanla uğraşılıyor, ancak benimle ilgili bulabilecekleri pek fazla olumsuz şey yok. Ben iyi yaşayan bir adamım, yıllardır mücadeleci işler yapıyorum. Kimi medyaya yansıyor, kimi yansımıyor. Onlar, olayı medyaya yansıtarak bundan fayda sağlayacaklarını düşündüler. Ancak altı boş bir şeyden kimseye fayda gelmez. Ağzından salyalar saçarak gırtlağına yapışan, seni ırkına kadar tanıdığı söylemlerinden belli olan ve bunu feminizm tarafına çekip kadın kollarını harekete geçirerek üzerimize saldıran, organize bir kurmaca var. Dava ırkçılık davası. Bizim de bir kimliğimiz ve bundan kaynaklanan tedirginliğimiz mevcut. Ben böyle bir tedirginlikle yaşamak istemiyorum. Saldırmayı biliyorsan, müdafaasını göreceksin. Sonuç itibariyle, servis edilen görüntüler davalı olduğumuz şahısla alakalı değil; orada görünen, davanın tanıklarından. Bu gerçek ortaya çıktığı zaman dava bitti. Karşı taraf da ‘Irkçı söylemle hakaret ve şantaj’dan ceza aldı. Ancak yine de “Kariyerini bitireceğiz” gibi tehditler savurmaya kalktı. Saldırının kadını erkeği olmaz. Irkçı biri ister kadın, ister erkek olsun, saldırıyorsa, müdafaa görecektir. Sonuçta dava lehime gelişti. Karşı taraf da cezasını aldı. Tamamen kurmaca bir plandı. Bu vesileyle kimlerin destek, kimlerin köstek olduğunu görmüş olduk. Yıllardır mücadele ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz.