1983’te İdam edilen Levon Ekmekçiyan’ın cenazesi, 32 yıl sonra ailesine teslim edildi. İHD yaptığı açıklamayla Ekmekçiyan’ın yargılanma sürecindeki hak ihlallerine değindi; Esenboğa Katliamı'nın sır perdesi ardında kaldığına dikkat çekti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 7 Ağustos 1982’de Ankara Esenboğa Havalimanı’nda silahlı çatışmada yaralı olarak yakalanan ve 28 Ocak 1983’te Mamak Cezaevi’nde idam edilen ASALA üyesi Levon Ekmekçiyan’ın cenazesinin ailesine teslim edilmesine ilişkin basın açıklaması yaptı.
Levon Ekmekçiyan, 7 Ağustos 1982 yılında askeri cunta koşullarında Ankara Esenboğa Havaalanı’nda gerçekleşen, resmi rakamlara göre 9 kişinin hayatını kaybettiği, 72 kişinin yaralandığı olayın faili olarak idam edilmişti.
Mamak Cezaevi’nde tutuklu kalan Ekmekçiyan, hakkında idam kararı çıkmasının hemen ertesi sabahı, 29 Ocak 1983’te idam edildi.
İHD İstanbul Şubesi’nde yapılan açıklamada konuşan Ekmekçiyan ailesinin avukatı Eren Keskin, Ekmekçiyan’a verilen idam cezasının, cunta koşullarında yürürlükte olan yasalarla gerçekleştiğini söyledi.
Keskin, cenazenin alınmasına ilişkin ilk başvurunun ailesi tarafından yapıldığını hatırlatarak, “Yaşlı bir annenin çocuğunun kemiklerine ulaşabilmesi iki günlük bir süre olmasına rağmen iki yıl bizi uğraştırdılar” dedi.
Keskin’in konuşmasının ardından, İnsan Hakları Derneği (İHD) Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon adına yapılan açıklamayı İHD Genel Başkan Yardımcısı Meral Çıldır okudu.
İHD Genel Başkan Yardımcısı Meral Çıldır, Ekmekçiyan’ın mezarına ulaştıkları süre boyunca yaşananları anlattı.
Ekmekçiyan’ın annesinin başvurusu üzerine iki yıl önce çalışmalara başlandığını belirten Çıldır, prosedür gereği, İl Sağlık Müdürlüğü’nün izni ve Mezarlıklar Müdürlüğü’nün yer tespiti yeterli olmasına rağmen İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’na kadar, mevzuatta yer almayan çok sayıda kurumun engelleriyle karşılaştıklarını söyledi.
“Tabutsuz gömülmüştü”
Çıldır şöyle konuştu:
“Ekmekçiyan’ın mezar yerini gösteren herhangi bir işaret, bir taş, bir tahta parçası yoktu. Otlarla kaplı dümdüz bir arazi parçasıydı. O bölüm Ermenilere ayrılmıştı. Yaklaşık bir buçuk saat süren kazı sonucunda kemiklere ulaşıldı. Ermeni dini inanış ve geleneklerine göre ölü tabutuyla gömülür. Ekmekçiyan tabutsuz olarak gömülmüştü.
“Çıkarılan kemikleri hazırladığımız beyaz torbalara ve torbaları da İstanbul’dan yapılacak cenaze nakline uygun ölçülerde hazırlattığımız “sanduka” tabir edilen, gereğince koruyucu malzeme ile donatılmış bir hazneye yerleştirdik, Paris uçağına ailenin avukatı Eren Keskin’le birlikte teslim ettik. Ailenin aynı gün cenazeyi teslim aldığı bilgisi tarafımıza ulaştırıldı. Böylece en doğal bir insan hakkı yerine getirilmiş oldu. Bir anne ve kardeşler, yakınlarını inanç ve geleneklerine uygun olarak gömme, ziyaret edecekleri bir mezarına sahip olma hakkına 32 yıl sonra kavuştular.
“Avukatı yoktu, savunma yapamadı”
“Hukuk açısından baktığımızda Levon Ekmekçiyan’ın idam cezası ve infazı, cunta koşullarında yürürlükte olan yasalara bile aykırı yollarla gerçekleştirildi. Avukatı yoktu. Savunma yapamadı. Tek resmi belge, hangi koşullarda alındığı son derece şaibeli bir açıklamaydı. Avukatı olmadığı için mahkemenin kararı temyiz edilmedi.
“Pişmanlık beyanına rağmen idam edildi”
“En önemlisi de, kendisinden ne şekilde alındığı bilinmeyen açıklaması resmi anlamda bir pişmanlık beyanıydı ve yürürlükteki yasalara göre pişmanlık belirtenin idam edilmemesi gerekiyordu. Oysa Ekmekçiyan son hızla idama mahkûm edildi ve idam kararı yine son hızla infaz edildi.
“İdamını onaylayan Milli Güvenlik Kurulu’nun B.29 No’lu kararının tarihi 28 Ocak 1983’tür ve Levon Ekmekçiyan aynı günü 29 Ocak’a bağlayan gece sabaha karşı, yani alelacele infaz edilmiştir. Pişmanlık hukukundan yararlandırılmamasının nedeni, Esenboğa’da yaşananlarla ve kendisine yapılanlarla ilgili gizli tutulmak istenen bilgileri paylaşmasından korkulması mıydı? Bu sorunun yanıtı açığa çıkarılmalıdır.
“Katliamla ilgili sır perdesi aralanmadı”
“Ayrıca, evet, faşist cunta koşullarında hukuk askıya alınmıştı ama Levon Ekmekçiyan’a, bunun da üzerinde özel muamele uygulandı. Nedeni devletin gözünde sadece “terörist” değil, “Ermeni terörist” olmasıydı.
“Meselenin çok önemli yanlarından biri de, resmi dilde “Esenboğa Katliamı” olarak anılan çatışmayla ilgili on yıllarca aralanmayan sır perdesidir. Olayın can alıcı detaylarının üzeri kapatıldı, uzun yıllar devlet sırrı olarak gizlendi. Ancak, son yıllarda çok dar bir çevrede tanıklıklar paylaşılmaya başlandıkça, bazı gayrı resmi bilgilere ulaşılıyor. Ama o gün orada ne olduğuna ilişkin devletin kalın sır perdesi aralanmadı bile. Ölenlere otopsi yapılıp yapılmadığı, teknik inceleme yapılıp yapılmadığı, can alan kurşunların hangi silahlardan çıktığının incelenip incelenmediği bilinmiyor.
Polisle göz göze geldiğini anlatan tanık
“İlk kez 2004 yılında, CNN Türk’te yayınlanan “Oradaydım” başlıklı belgesel dizisinin “Esenboğa Baskını” bölümünde, o gün orada rehin kalan bir tanık konuştu. Camı kırarak kaçmayı başardığında kendisini anında otomatik silahla tarayan polisle göz göze geldiğini, o anı hiç unutmadığını anlattı. Onu vuran bir polisti. Diğer ölenlerin ne şekilde öldüğü açıklanmalı, gerçekler ortaya çıkmalı.”
Dün de bugün de gömülme hakkı
"İHD İstanbul Şubesi, Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak, 32 yıl önce Türkiye'de idam edilen oğlunun cenazesini isteyen bir annenin dileğini yerine getirdik. Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişte de bugün de 'insan' görmediği herkes, insan hakları savunucuları olarak bizler için insandır ve hakları vardır. Türkiye Cumhuriyeti devletini geçmişte de bugün de gömülme hakkını inkar ettiği herkes, bizim için inanç ve kültürlerine göre gömülme hakkına sahiptir ve saygı görmeyi hak eder."