Bugün gazetesi yazarı Nuh Gönültaş Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) tarafından düzenlenen yemekte azınlık dini liderlerinin paylaştığı sorunları köşesinde okuyucularına aktarıyor; '1994 yılında GYV 'Demokrasiden dönüş yok' sloganıyla her kesimden aydın, gazeteci, bilim adamı ve sanatçılarla birlikte yola çıktı.'
Vakfın o günden bu yana ülkemize çok büyük hizmetleri oldu. Bütün faaliyetlerini burada saymam mümkün değil. Fakat özellikle ülkemizdeki azınlıklar ile başlattığı diyalog ve hoşgörü hareketi ile Abant Platformu aracılığı ile ülke sorunlarının çözümüne yaptığı katkı unutulamaz.
GYV kuruluşundan beri kendileri ile beraber yürüyen yol arkadaşları için önceki akşam bir vefa yemeği verdi. Önemli isimler vardı yemekte.
Türkiye'deki azınlıkların ruhani temsilcileri de dini kıyafetleriyle oradaydı. Yemek boyunca yapılan konuşmalarda her cemaat temsilcisi yemek vesilesi ile bir kısım taleplerini dile getirdiler.
Zor günler geçirdik
'Talep' dediğime bakmayın, aslında 'şikâyetleri' vardı azınlık cemaat temsilcilerinin.
Patrik Bartholomeos bu ülkede çok zor zaman geçirdiklerini, Ergenekon belgeleri açıklandığında ise kendilerinin nasıl adım adım takip edildiğini gördüklerini söyledi mesela:
'Bize ve cemaatlerimize şüphe ile baktılar. Ege ordusu İzmir'e nasıl gittiğimi, hangi uçağa bindiğimi, hangi otelde kaldığımı, hangi araca bindiğimi takip etmiş. Bombalar attılar, evlerimizin önünde nümayiş yaptılar. Zor günler geçirdik. İnşallah o günler geri dönmez.'
Türkiye Ermenileri Patriği Mesrop Yedikule Ermeni Hastanesi'nde bitkisel hayatta. Fakat yerine Türkiye Ermenileri Eş Patriği Aram Ateşyan oradaydı.
Ateşyan konuşmasında 'Bu ülkede hâlâ dinler arası diyalog diyorsak, hâlâ diyaloğa ihtiyaç var demektir. Dinlerin birbirlerine saygısı yok, bunu söylerken üzgünüm' dedikten sonra bitkisel hayattaki Patrik Mesrop için dua talep etti.
Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşısı Yusuf Haleva adına yemekte bulunan Türkiye Musevi Cemaati Genel Sekreteri Yusuf Altıntaş 'Kendini olduğu gibi gösteren ve başkalarını da olduğu gibi kabul edenlere selam olsun' dedi.
Azınlık temsilcilerinden Süryani Kadim Ortodoks İstanbul Metropoliti Flüksinos Yusuf Çetin 'Demokrasi geldi ama biz hâlâ burada tek bir kilise bile yapamadık' diyerek şunları söyledi:
Görüşmeler iyi gitmiyor
'Hocaefendi dinler arası diyalog başlattı. Teşekkür ederim. Ülkemizin ve bizim buna ihtiyacımız var. Birbirimizi ne kadar tanırsak o kadar iyi. Şimdi demokrasi geldi ama tek bir kilise yapamadım. Urfa'da tek bir kilisemiz var. Ermeni cemaatinden sonra en kalabalık cemaat biziz. İstanbul'da kilise inşa etmek için belediye başkanı ile üç yıldır görüşüyoruz ama görüşmeler pek iyi gitmiyor.'
Süryani Katolik Cemaati'ni temsilen orada bulunan Süryani Katolik Patrik Vekili Korepiskopos Yusuf Sağ da '2009'da Radikal Gazetesi bizim Türkiye'deki Haçlı hareketini yürüttüğümüzü yazdı. Nerede şu Hristiyanlar, bizden neden korkuyorlar? Hz. Muhammed, Hristiyan ve Yahudiler'le savaşmadı, Mekkeliler'le savaştı. Bize hâlâ işlerimizi yürütmek için Fatih Kaymakamı'na gidin diyorlar. Bu zulümdür. Yıllardır ben kendi kiliseme bir çivi çakamıyorum. Yıllardır papaz yetiştiremiyorum. Bu zulümdür' dedi.
Gazeteci Yazar Ali Bulaç da Ruhban Okulu'nun açılması gerektiğini, Patrik'in ekümenik vasfının kabul edilmesinin ülkemize ve bize hiçbir zarar vermeyeceğini söyledi ve Medine Vesikası'na atıfta bulundu!