CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
Kılıçdaroğlu, tutuklu gazeteciler, Türkiye’nin dış politikası, çözüm süreci ve sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Toplantıyı, Suruç katliamında hayatını kaybedenlerin aileleri de izledi.
Suruç katliamı için TBMM’ye araştırma önergesi verildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, taleplerinin kabul edilmediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Bunun hesabını sen vereceksin
(Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkında) Medyanın her koşulda özgür olması, özgürce haber yapması lazım. Bunu yaptığımız zaman 'Türkiye'de demokrasi var' algısını güçlendirmiş oluruz. Eğer siz medyaya baskı uygular, haber yapmasını engellerseniz, 'Bunun hesabını verecekler' diyor bir diktatör bozuntusu. Bunun hesabını sen vereceksin, sen. Hiç kimsenin Türkiye'nin onuruyla oynamaya hakkı yoktur. 32 gazetecimiz hapiste. Yazık, günah değil mi?”
Irak’a asker gönderme
Kılıçdaroğlu, iktidarın dış politikasını da eleştirerek, şöyle devam etti:
“Asker gönderiyorsanız ne yapacaksınız? Kendi Dışişleri Bakanlığınızdan bir yetkiliyi gönderirsiniz Irak'a merkezi yönetime, 'Biz daha önce asker göndermiştik, şu gerekçelerle sayıyı ve donanımı artırmak istiyoruz' dersiniz, ikna edersiniz. Bunu hiç yapmıyorlar. Askeri gönderdik, tankları da gönderdik, arkadan bir de kahramanlık edebiyatı yaptık, 'Efendim kimse geri gönderemez. Onlardan mı izin alacağız?'" Gönderdik, efelendiler kahramanlık edebiyatı yaptılar, şimdi geri çekiliyorlar. Hani sen geri çekilmeyecektin? Türkiye'nin saygınlığını ayaklar altına almak için sana bu yetkiyi kim verdi? Bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir Cumhuriyet'i nasıl bu hale getirirsiniz? Bunun hesabı sorulmayacak mı"
“Türkiye’yi küçük düşürenler”
Bunlar birike birike Türkiye'nin itibar kaybına yol açıyor. Bir dönem, 'kimse Türkiye'nin gücünü test etmeye kalkmasın' diyorlardı. Şimdi ağızlarına bile almıyorlar. Bunları eleştirdik diye, 'Vay efendim dış politikayı mı eleştiriyorsun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni küçük mü düşürüyorsun?' Küçük düşüren ben değil, sizsiniz. Zaten sorun burada."
Hendekler
"Hendekleri kazanlar şunu unutmasınlar, Türkiye'ye en büyük kötülüğü siz yapıyorsunuz. Yazık günah değil mi bu insanlara. İki arada bir derede kalmışlar. Güvenlik güçleri, bölgedeki valilerle görüşüyoruz. Böyle bir tablo, Türkiye'nin kaldıracağı tablo değil. Bu ülkeye yazık günahtır. 78 milyon vatandaşıma şu soruyu soruyorum, Türkiye'yi bu hale kim getirdi? 2002'de hükümet oldular. Terör yoktu, nasıl oldu bu hale geldik? 'Terör sorununu çözeceğiz', 'Buyurun çözün. Ama bize sorarsanız, ancak böyle çözülür' diye gidip Başbakan'a mektubu verdim. Parlamentoda çözülür dedim. 'Siz bilmezsiniz' dediler. 'Olabilir, siz bildiğinizi yapın...' Bildiklerini yaptılar, Türkiye'yi bu noktaya getirdiler."
Yönetim sorunu
Türkiye'yi yeniden bir terör batağının içine sürükleyen bir iktidarın sorunları çözme kapasitesi bitmiştir. Sorunları çözemez. Kendisi sorun olan siyasal iktidar Türkiye'yi yönetemez, yönetemiyor da. Türkiye'nin bir numaralı sorunu yönetim sorunudur. İçeride ve dışarıda çuvallayan bir Türkiye yönetimi var. Yazık günah bu ülkeye. Bu insanlar göç etmeye başladılar. Nereye kadar gidecek, acaba siyasi iktidar bunun sorumluluğunu üstleniyor mu? 'Ben bir hata yaptım' diyor mu? 'PKK, Esad, Irak bizi kandırdı' diyor. Sizi kim kandırmadı? Yolunu, yordamını, nasıl çözüleceğini söyledik, parlamentoyu adres gösterdik. Hiç dinlemediler, ben bildiğimi okurum dedi, Türkiye'yi bu noktaya getirdi."
Demir çelik işçileri
(Sivas'ta Demir Çelik Fabrikasında eylem yapan işçiler hakkında) "Çalışmak istiyorlar. Vali ve defterdar kayyum tayin ediliyor, burayı yönetmesi için, başkaları tayin ediliyor. Kimse yönetmiyor. AKP milletvekillerine gidiyorlar, onlar, 'bizim gücümüz mafya liderine yetmiyor' diyorlar. İşçiye gelince gücün yetiyor, mafya liderine gelince gücün yetmiyor. Neden, sen o mafya lideri ile kardeşsin. Sorun orada zaten. 6183 Sayılı bir kanun var, buna göre işveren devlete büyük borçlar takmış, ödemiyorsa, devlet o fabrikaya el koyabilir. Bir yerden izin almaya gerek yok. Bunun geçmişte Adana'da örneği var."
17-25 Aralık
"Birileri sanıyor ki biz yolsuzlukları unutacağız. Hiç meraklanmayın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak namus borcumuzdur. Onun hesabını sormadan bu işin arkasını bırakmamız mümkün değil"