Bomonti’de bulunan tarihi bira fabrikası binasının akıbeti uzun yıllardır merak konusuydu. Babylon’un Efes Pilsen’le birlikte bir bira müzesi ve konser salonu oluşturma fikri, sanat dünyasında uzun süredir gündemi meşgul ediyordu. Efes Pilsen’in projeden çekilmesinin ardından Babylon yeni bir arayışa girmiş, nihayetinde fabrikayı bir kültür-sanat mekânı haline getirmeye karar vermişti. İki ay önce kapılarını açan Babylon’u ve mekânın Bomontiada’da üstlendiği rolü, Pozitif’in kurucu ortaklarından Ahmet Uluğ ve Pozitif’in CEO’su Cem Yegül'le konuştuk.
Babylon, Bomontiada’nın nasıl bir parçası oldu? Orada nasıl bir rol üstleniyor?
Bira fabrikası çok büyük bir mekân. Babylon’un tek başına burayı kaplaması imkânsız. Babylon, Asmalımescit’te 15 senede belli bir misyonu tamamladı. İlk günden itibaren stratejimiz Asmalımescit’te kalıcı bir mekân olmaktı, prensiplerimizi ona göre belirledik. Kapıda insan seçmedik, çeşitli programlar düzenledik, kaliteyi düşürmemeye özen gösterdik ve öncü olmaya çalıştık. Ne mutlu ki orada kalıcı olmayı başardık. 15 seneyi doldurduğumuzda Babylon için farklı hayallerimiz, yapmak istediğimiz farklı şeyler olduğunu hissediyorduk. Bomonti Bira Fabrikası da bu sırada önümüze çıktı. Başlangıçta Efes, orada bir bira müzesi açmak ve aynı zamanda bize yer vermek istiyordu ama alkol yasakları gibi etmenler nedeniyle projeden çekildi. Biz de bu sırada Bomonti’yi görmüş, deneyimlemiştik ve orada neler olacağını hissediyorduk. Başka kapıları çaldık, başka ortaklar bulduk. orada yapılmaya çalışılan şey eski bira fabrikasının alışveriş merkezi gibi bir komplekse dönüşmesi değil tabii ki. Biz orayı Babylon’a uygun, kültür eksenli bir dünyaya, yaşayan bir kültür mekânına dönüştürebilmek için birtakım kurumları harekete geçirdik. Babylon orada kendine yer buldu.
Babylon, Bomontiada’nın kurulmasına vesile oldu diyebilir miyiz?
Diyebiliriz. Şehrin kenarındaki bu tür mekânların bir lokomotife ihtiyacı var. Babylon bu rolü üstlendi.
Bira fabrikasının uzun yıllar işlevsiz kaldığı biliniyor, son dönemlerde Babylon’un orayı kiralayacağı söyleniyordu. Öyle de oldu. Bu tarihi yapı alışveriş merkezi veya toplu konut olmadığı için sevinmeli miyiz?
Kesinlikle sevinmelisiniz. Bomonti’deki bu güzel binanın doğru ellerde olduğuna emin olabilirsiniz. Bomontiada, Babylon’la daha da büyüyecek ve şehrin kültür hayatına yeni bir standart getirecek. Batı’da bunun örneklerini bolca görüyoruz; orada bu tür projelerin arkasında devlet oluyor. Burada öyle değil, biz imkânsızı başardık.
Mevcut hükümet eğlence sektörüne türlü kısıtlamalar getirirken, Bomonti bu alanda alternatif bir semt olmaya yöneliyor. Siz buradaki potansiyeli nasıl gördünüz?
Bundan önceki yönetimler de farklı bir kültür politikası izlemediler. Türkiye’nin kültür politikasında, eskiden beri büyük bir sıkıntı var. 26 senelik bir firma olarak hiçbir zaman devlet desteği görmedik. Asmalımescit’te Babylon’u açtığımızda orada hiçbir şey yoktu. Riskli bir girişimdi. O zaman da çok düşündük ama yaptığımız şeye inandık. Farklılık yaratarak, müziğin gücüyle bugünlere geldik. Eskiden müzik gruplarını İstanbul’a getirmek için yalvarırdık; bir süre sonra bunu bizden kendileri talep etmeye başladı. Öte yandan toplum da kıyıda köşede kalan mekânlarda konser dinlemeye alışkın değil. Bomonti’de bira fabrikası olmasaydı bu riske girmezdik. Fabrikanın mimari açıdan sundukları önemli. Babylon’un gücü ve fabrikanın etkisiyle projenin tutacağını düşünüyorduk. Babylon, Bomontiada’da henüz iki aydır faal olmasına rağmen, çok iyi gidiyor.
Buranın Asmalımescit’teki mekânla aynı kapasitede olacağını düşünüyorduk ama yüzde 50 daha büyük bir alan ortaya çıktı. Beyoğlu’na çıkmayan insanlar bile buraya geliyor, tüm konserlerin biletleri tükeniyor. Farklı bir kitlesi var. İnsanlar mekânı konser biter bitmez terk etmiyor, avluda zaman geçirmeyi seviyorlar. Burada başka mekânlar da açıldıkça bir bütünlük sağlanacak.
Bomontiada’yla beraber semtin kültürel ve sanatsal anlamda gelişmesinde öncü olacağınızı düşünüyor musunuz?
Bomonti bir mahalle olarak Moda’ya benzetilebilir. Burdaki dönüşüm Asmalımescit’teki gibi olmaz. Bu gibi oluşumlar beraberinde kentsel dönüşümleri de getiriyor. Biz de dönüşümün öncüsü olmayı seviyoruz. Ancak her şey o kadar hızlı tüketiliyor ki, “Öncü biziz” deyip gurur duymak da tehlikeli. Bunun arkasından ne geleceğini kestiremiyorum. Daha organik ve yavaş bir dönüşüm daha sağlıklı geliyor bana. Bunu mahalle insanına ve esnafa saygılı, dengeyi bozmayacak şekilde yapmak gerekiyor. Bu yüzden, değişimin öncüsü olacaksak da, buna temkinli yaklaşmayı tercih ediyoruz.
Asmalımescit’teki Babylon’u açtığımızda çok daha küçük bir şirkettik. Finansal gücümüz ve deneyimimiz daha azdı. Babylon, oranın şartlarına uygun bir kulüptü ama 25 sene sonra açtığımız bu kulüpte, edindiğimiz tecrübelerle eksikleri görerek hayallerimize cevap verecek ütopik bir mekân yaratmayı arzuladık ve bunu başardık.
Öte yandan Asmalımescit’teki Babylon bizim için çok özel bir yere sahip. Hatıraları ve ruhu olan, asla vazgeçemeyeceğimiz bir yer. Sırf bizim değil, aynı zamanda etrafımızdaki insanların da sahiplendiği ve vazgeçmek istemediği bir mekân. Orayı da hayata geçireceğiz ama burada yepyeni bir dünya açılmışken, iki yeri aynı anda götürmemiz zor görünüyor. Asmalımescit’teki mekânın elden geçmesi ve bakıma girmesi gerekiyor. Aslından fazla bir şey kaybetmeden, mutlaka hayatımıza dönecek, ancak şimdilik dinleniyor.
“Kültür sadece sosyolojik değil, ciddi bir ekonomik değişim de doğuruyor”
Pozitif’in CEO’su Cem Yegül, Bomontiada’nın kuruluş hikâyesini ve bünyesinde yer alacak yeni mekânları anlattı.
Bomonti Bira Fabrikası nasıl bir mimari dönüşümden geçti?
Bomonti Bira Fabrikası’nın temeli 19. yüzyılda, İsviçreli Bomonti kardeşler tarafından atılmış. Eski İstanbul’a dair hikâyelerde özellikle 20. yüzyılın başında Pangaltı ve Bomonti civarında, insanların buluştuğu bira bahçelerinin olduğu anlatılıyor. Biz de bu semtin kimliğinde yer alan bir araya gelme kültürünü referans alıyoruz. Bomontiada’nın o günkü yaşam tarzını, bugüne ait olarak yeniden inşa edebileceğine inanıyoruz. Bomontiada ziyaretçilerinin gelip burada keyifle uzun uzun vakit geçirmelerini arzu ediyoruz. Bu anlamda mimari projede de, semtin dinamiklerini gözettik. Fabrikanın tek giriş-çıkışlı yapısını değiştirmeyi, burayı kapısı herkese açık bir kültür kampüsüne dönüştürmeyi hedefledik. Sadece buraya gelen insanlarla değil, mahallenin tüm sakinleriyle ilişki kurabilmek istiyoruz.
Mekânınızda konserler dışında etkinlilkler de olacak mı?
Bomontiada yalnızca bir kampüs değil, kent yaşamını zenginleştirecek bir program olarak kurgulandı. Disiplinlerarası bir etkileşim platformu yaratan ortak çalışma alanı Atölye İstanbul da Bomontiada’nın ilk sakinlerinden. Ocak ayında ise Vasıf Kortun rehberliğinde hazırlanan yeni bir çağdaş sanat merkezi Alt hayatına başlayacak. Çeşitli yeme içme mekânları da yolda.
Bu gibi mekânlar beraberinde kentsel dönüşümü de getiriyor. Bomonti’de halihazırda bir dönüşüm söz konusu. Bomontiada’nın semti nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Dünyanın pek çok yerinde, özellikle güncel sanatın şehirleri nasıl değiştirebildiğini gördük. Kültür sadece sosyolojik değil, ciddi bir ekonomik değişim de doğuruyor. Bizim burada yapmak istediğimiz, bu ekonomik dönüşümün itici gücü olmak değil. Biz Bomontiada’yı hayata geçirirken, kendimize bazı sorular sorduk: Neredeyiz? Bu mahallenin dinamikleri neler? Burada kimler yaşıyor? Buranın dokusuyla ilerlemek bizim için hep ön planda oldu.