ARTUN GEBENLİOĞLU
İnsan vasat olduğunun bilinciyle nasıl yaşar? Gerçeklik bu bilincin edinildiği noktada mı başlar? Daniel Kehlmann, ‘F’ adlı romanında okura Tanrı’nın ölümünü haber verirken metin içi göndermeler, ironiler ve felsefi çıkarımlar aracılığıyla bütünlüklü bir yapı oluşturmayı başarıyor. Alman yazar, romanında, gerçeklik ve görünüş arasındaki derin kırılmayı üç kardeşin hayatları üzerinden deneyimleme imkânı sunuyor. Kırılmanın yarattığı boşlukta vasat bir hayat yaşadıkları gerçeğiyle yüzleşen Friedland kardeşlerin hikâyeleri, Kehlmann’ın kendinden önceki roman geleneğine meydan okumasıyla birleşiyor ve varoluşun temelinde yatan ilerleme fikri sıkıca irdeleniyor.
‘Dünyanın Ölçümü’nden ‘F’e
Daniel Kehlmann 1975 yılında Almanya’nın Münih şehrinde dünyaya geldi. Felsefe ve edebiyat bilimi alanında eğitim aldıktan sonra doktora çalışmasında Kant’ın ‘yüce’ kavramı üzerinde durmayı seçti. ‘Dünyanın Ölçümü’ adlı çok satan romanıyla edebiyat çevrelerinin büyük takdirini kazandı ve Alman romancılığının yükselen yıldızı olarak değerlendirilmeye başlandı. Genç yaşında gelen büyük şöhret Kehlmann’ın üretkenliğine de yansıdı ve 2014 yılında yayımlanan ‘F’ adlı romanı yazarın onuncu kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Kitabı Türkçeye kazandıran ise Özden Özberber’in çevirisiyle Can Yayınları oldu.
“Vasat olmak ne anlama gelir - bu soru aklımdan birdenbire çıkmaz olmuştu. Bununla nasıl yaşanır, niçin devam edilirdi? Her şeyini tek bir karta yatırıp hayatını yaratmaya adayan, büyük bir bahse girme riskine atılan ve sonra da yıllar geçtikçe önemli hiçbir şey meydana getirmeyenler; nasıl insanlardı bunlar?”
Herkesin bu soruyu farklı biçimlerde kendine sorduğu olmuştur, hatta kimilerinin kafasındaki bambaşka soruların temelinde de bu huzursuzluk yatar. Kişi seçtiği mesleğe uygun değilse ya da bir zamanlar o iş için kendisini uygun kılan niteliklerden artık yoksunsa, onu yolun sonunda bir pişmanlık bekler. Yaşanan iç kırılma sonucu o kişi vasat bir hayat süreceği gerçeğiyle yüzleşir. Dolayısıyla, Kehlmann’ın anlattığı, Friedland kardeşlerin benliğine işlemiş, doldurulamaz boşluğa yabancı olduğumuz pek söylenemez. Kendini Tanrı’nın varlığına ikna etmeye çalışan papaz Martin’in, diz boyu yolsuzluğa batmış finans danışmanı Eric’in ve hayatını sanat sahtekârlığı yaparak kazanan eşcinsel ressam Iwan’ın hikâyelerini kahramanların kendi ağızlarından anlatıyor yazar. Vasat olmanın katlanılamaz bilinci her bir kardeşi farklı yönelimlere sürüklüyor. Martin kendini yemeğe verirken, Eric kadınlara karşı büyük bir zaaf duyuyor, onun ikizi olan Iwan ise diğer iki kardeşten farklı olarak vicdanıyla cesurca hesaplaşıyor. Ancak tüm çabalarına rağmen, kendilerini içinde buldukları bu boşluk asla dolmuyor.
Hayat değiştiren hipnoz
Friedland kardeşlerin babası olan Arthur’un bir hipnoz sahnesiyle birlikte hayatının değiştiğini görüyoruz kitapta. Kendine yeni bir yol seçip tüm sorumluluklarından sıyrılarak yazarlık yapmaya karar veriyor ve başkahramanının adının F olduğu bir roman yazıyor. Bu romanla birlikte büyük bir şöhrete kavuşuyor. Kehlmann, anlatıyı bu şekilde kurarak metin içi bir göndermede bulunuyor. Iwan’ın ağzından Arthur’un yazdığı romanın niteliklerini dinlerken, ‘F’ romanında olduğu gibi ironik bir anlatının tercih edildiğini ve metinde benzer felsefi söylemlerin kullanıldığını öğreniyoruz. Bir tür modern zamanlar hicvi niteliğindeki bu romanın nihilist dünyasında Tanrı’ya yer olmadığı aşikâr. Kişinin kendini gerçekleştirmesini sağlamaktan uzak olan, vasat bir hayat sürmeyi mecburi kılan gerçek dünya ve onun içindekiler, Kehlmann’ın kurguladığı dünyanın bir parçası değil.
Aile, soy ağacı vs…
Kitabın bir diğer ilgi çekici bölümü ise ‘Aile’. Bu bölümde yazar, Friedman ailesinin soyağacını 20 kuşak kadar geriye götürüyor. Kehlmann, kendinden önceki geleneğe mizahi unsurlar barındıran bu bölümle meydan okuyor. Ailelerin konu edildiği klasik eserlerde soy ağacının uzun uzadıya anlatılmasını pek hoş bulmadığını, yeni romanlarda böyle bir anlatıya gerek duymadığını anlayabiliyoruz. ‘Aile’ bölümündeki sayfaların romanın en hızlı okunan kısımları olduğunu belirtmek bile Kehlmann’ın duruşuna, aklındaki yeni romana dair bir ipucu verebilir.
Daniel Kehlmann’ın son romanı olan ‘F’, okurları aslında hiç de yabancısı olmadıkları bir dünyanın kapısından içeri davet ediyor. Vasat olmaktan kaçışın mümkün olup olmadığına dair okurun zihnine düşünce tohumları ekiyor ve muhatabını yeni sorularla baş başa bırakıyor. Tüm bunları yaparken kullandığı mizahi üslup kitabın aktarmak istediği felsefeyle örtüşünce ortaya keyifle okunacak bir kitap çıkıyor.
F
Daniel Kehlmann
Çeviri: Özden Özberber
Can YayınlarI
279 sayfa.