Suriye’de kartlar yeniden karıldı

Rusya’nın Suriye’deki Esad rejimine silah göndermekle kalmayıp bir de rejimi korumak için operasyon gerçekleştirmesi ve Batı ile Türkiye’nin yeni bir politika arayışına girmesi konuyu yeniden gündeme taşıdı. Suriye’yi yakından izleyen Vahakn Keşişyan süreci değerlendirdi.

Suriye savaşı başlarken, yani daha 2011’de savaş hakkında konuşanlar ‘haftaya Esad düşer’ diyorlardı, bu iyimserler arasında taksi şöförleri, tavla oyuncuları, akademisyenler, entelektüeller ve siyasetçiler vardı. Bugün, savaşın başlamasından yaklaşık beş yıl sonra, tümünün de aynı seviyede yanılmış oldukları ortaya çıktı. Suriye rejimi bir kez daha kendini vazgeçilmez kılabildi diyebiliriz. Son iki haftada yaşananlar, Avrupa’ya yürüyerek geçen mülteciler sorunu, Rus savaş gemilerinin Suriye’deki Tartus Üssünde görünmesi, Çin savaş gemilerinin Süveyş Kanalı’nı geçerek Suriye’ye yönelmeleri, Rusya ve Amerika’nın Esad konusundaki temasları, Suriye’de yeni bir aşamanın habercisi oldular.

Esad güvencesi

Görünen o ki, Suriye savaşı daha çok uzun zaman sürebilir, yeni aşamalardan geçebilir, Suriye parçalanabilir, ya da bin tane farklı hayal edemeyeceğmiz senaryo gerçekleşebilir, ancak her ne olursa olsun Esad rejimi tüm olayların bir parçası olmaya devam edecek. Bu kimi için iyi haber, kimi için kötü haber. Uzun süre Suriye rejimine karşı savaşan, savaşçı yetiştiren, silah veren, lojistik destek verenler için kötü haber tabii. Ancak, İran ve Rusya gibi, Esad rejiminde kendi çıkarlarına güvence gören ve bu güvenceden hiç bir zaman vaz geçmeyenler için iyi bir haber. 2013 Ağustosu’nda bir gün, Amerika’nın bir saat içerisinde Şam merkezini ve Suriye genelinde Suriye Ordusu’na ait hedefleri vuracağı haberi yayılmıştı. O bombalar gelmedi.

Kritik kazanımlar

Her ne kadar da Esad’a karşı olan güçler ülkeyi savaş halinde tutabildilerse, bölgesel ve küçük çaplı başarılara ulaştılarsa da, önemli çatışmaları her zaman Esad rejimi ve muttefikleri kazandı. Hizbullah’ın yardımıyla Al Kusayr’de 2012’de kazanarak, Lübnan cephesini güvene aldı, 2014’te Kobani’de YPG’nin yardımıyla Türkiye sınırında güvenliği sağladı, herşeye rağmen, Halep’i hiç bir zaman kaybetmedi. Bu kazanımlar 5 yıl boyunca rejimi ayakta tutmakla kalmadı, Ortadoğu’da dengelerin yeniden çizilmesine yol açtı. Aslında belki de, yeni dengeler kurulmasını engelledi.

Yenilen bir Suriye rejiminin ardından güçlenmiş bir Türkiye gelecekti, rakipsiz bir ABD gelecekti, Türkiye sınırlarına uzanan Suudi etki alanı gelecekti, daha izole edilmiş bir Rusya gelecekti, Akdeniz’den uzaklaşan bir İran gelecekti. Bu gelişmeler daha bir yıl önce o kadar gerçekçi geliyorlardı ki kulağa... Bugün ancak gülebiliyoruz.

Esad’ın oyunu

Irak sınırını İŞİD’e teslim ederek ABD’nin Irak’taki güvenliğini tehdit altında tutan Esad, mültecilerin çıkmasına izin vererek, komşu ülkeleri ve tüm Avrupa’yı baskı altında tuttu. Hıristiyanların, diğer azınlıkların tehdit altında kalmalarına da izin verdi belki de, diğer taraftan dünya mirası alanların yok edilmesini dünyanın gözüne soktu. Ancak bunlar hepsi bir çeşit ufak etkileri olan siyasetlerdi. Hiç şüphesiz eli kanlı olan Esad rejiminin en büyük başarısı herhalde sabır yeteneğidir. Bu yeteneği daha önce de kullanmıştı: Lübnan savaşında, 1973-1979’da İsrail’e karşı, 1980-1982 iç savaş esnasında, 1989-1996  arasında Türkiye’ye karşı, 2005-2007 döneminde ABD’ye karşı. Bir taraftan uluslararası dengelerin kendi lehine esmesine kadar direnmeyi, bir taraftan da kalesinin içini kontrol altında tutmayı başardı. Bu kez İran anlaşmasını, Rusya’nın Ukranya’da sıkışıp ekonomik olarak zor durumda kalarak Suriye’yi kaybetmeyi göze alamamasını, Batı’nın İŞİD’den korkmasını ve mülteci krizin dayanılmaz hale gelmesini bekleyebildi. İçerde ise, hiç bir zaman rejimin gerçek ortakları rejimi terketmedi, aşiretler isyan etmedi, Alevi toplumu içerisinde çatlaklar ortaya çıkmadı, Hıristiyanlar baştan beri rejimin onların tek güvencesi olduğunu söylemeye devam etti, orta sınıf, esnaf, tüccar, hangi dinden mezhepten olursa olsunlar, ya bırakıp gittiler ya da rejimi desteklediler, çünkü sistemin devam etmesini istediler.

Suriye savaşıyla ilgili bir çok gözlem yapabiliriz, uluslararası kanunun ve ilişkilerin çöküşünü tartışabiliriz, ya da Rus Ortodoks Kilisesi’nin ‘kutsal savaş’ ilan etmesine şaşırabiliriz, ancak bir gerçek var ise, o da Esad Rejimi, Rusya’yı ve NATO’yu bir hedef üzerine birleştirdi. Gücü bu dengeleri iyi oynamaktan geliyor. 

Kategoriler

Güncel Dünya Dünya



Yazar Hakkında

Vahakn Keşişyan