Sivas’ta doğup büyüyen ve halen Sivas’ta yaşayan Melisa Koçak, kısa süre önce ‘Bir Tutam Geçmiş’ başlıklı bir anı kitabı yayımladı.
Koçak’ın Sivas’ta geçen çocukluk ve ilk gençlik döneminden anılarını içeren kitapta, 2011’de vefat eden büyükbabası Mihran Koçak’ın hayat hikâyesi geniş yer tutuyor. Melisa Koçak’ın, Sivas-Ulaşlı olan ve yörede ‘Sarı Ağa’ ya da ‘Sarı Dayı’ lakabıyla tanınan dedesi hakkında anlattıkları, Sivaslı Ermenilerin dünden bugüne yaşadıklarına dair önemli ipuçları içeriyor. Melisa Koçak’la, kitabından yola çıkarak, bugün Sivas’ta bir Ermeni olarak yaşamanın zorlukları üzerine konuştuk.
Günümüzde Sivas’ta bir Ermeni olarak yaşamanın ne tür zorlukları var?
En önemli sorunumuz, ibadet edebileceğimiz bir kilisemizin olmaması. Mesela Sivas’ta Ermeni bir vatandaş vefat ettiğinde, cenaze merasimi evde yapılıyor ve bu çok zor oluyor. İstiyoruz ki, en azından bayram, cenaze gibi özel günlerimizde gidebileceğimiz bir kilisemiz olsun. Şu anda, bunun dışında herhangi bir sorun yaşamıyoruz. Sivaslı Ermeniler olarak aramızda çok sıkı bir bağ kurarak yaşamımızı devam ettiriyoruz. Bu, kendi içimize kapalı yaşadığımız anlamına gelmiyor. Müslümanlarla da son derece sıcak ilişkilerimiz var.
Hrant Dink cinayeti, Zirve yayınevi katliamı, Trabzon’daki Rahip Santoro cinayeti gibi felaketlerin yaşandığı 2006-2008 dönemi, sizin gençliğe adım attığınız yıllardı. O döneme dair neler hatırlıyorsunuz?
2007 yılında lise sondaydım. Bir kareyi hiç unutuyorum. Karlı bir kış günü, okuldan eve geldiğimde mamamı televizyon karşısında oturmuş, hüngür hüngür ağlarken buldum. Nedenini sorduğumda, Hrant Dink’in öldürüldüğünü söyledi. Peki ama kimdi bu Hrant Dink? O zaman onu tanımıyordum. Sanıyorum, Anadolu’da yaşamanın eksilerinden biri de bu. Okul kıyafetimi bile çıkarmadan, mamamla birlikte oturup ben de ağladım. O dönem benim için ürkütücü yıllardı. Azınlıkta yaşadığımız bir şehirde, yetişkin olma yolunda attığım ilk adımlar, belki de bu nedenle biraz eksik kaldı. Kim bilir, belki de bu korku, büyüklerimizin geçmişinden bizim geleceğimize intikal etmişti.
O dönemle karşılaştırdığınızda, bugün Sivas’ta Ermeniler için durum nasıl?
O dönemde yaşamak şimdiye nazaran bence daha zordu. Hep saklanmak ve hep bir şeyleri saklamak zorundaydık. Mesela ben çoğu zaman arkadaşlarımın yanında, ağzımdan “anne” yerine “mama” kelimesinin kaçmaması için aşırı dikkat ederdim. İlkokuldayken arkadaşlarımın arkamdan “gâvur” demelerinin verdiği üzüntüyle geceleri yatağımda ağladığımı hiç unutmam. Şimdi ise kimliğimizi saklamadan yaşayabiliyoruz. O dönemde yerel yönetimlerin karşısında konuşamazken, şimdi Sivas Belediyesi ve Sivas Valiliği yetkililerini Noel ve Paskalya bayramlarında evimizde ağırlamanın hazzını yaşıyoruz. Sivas Belediyesi sorunlarımızla yakından ilgileniyor, sağ olsunlar.
Sivaslı Ermeniler Derneği, İstanbul’da yaşayan Sivaslı Ermeniler ile Sivas’ta yaşayan Ermeniler arasında bağlar kurulmasına katkıda bulunuyor mu?
Evet. Sivaslı Ermeniler ve Dostları Derneği Başkanı Sebuh Koçak, amcam olur. Derneğin, Sivas’ta yaşayan Ermenilerin hayatına olumlu etkileri oluyor. Mesela her sene yaz aylarında, İstanbul’da yaşayan Sivaslı Ermeniler, derneğin düzenlediği turla Sivas’a geliyorlar. Üç-dört gün süren bu turlar sayesinde, Sivas’ta yaşayan Ermeniler ile İstanbul’da yaşayan Sivaslı Ermeniler arasında güçlü bağlar oluşuyor. Derneğin İstanbul’da yaptığı faaliyetlere, Sivas’ta yaşayan Ermenileri dahil etmeye çaba göstermesi de bize yalnız olmadığımızı hissettiriyor. Bu sene Sivaslı Ermeniler ve Dostları Derneği Sivas’a yine tur düzenledi. Huykesen gününde, yaşlı bir Müslüman teyze, İstanbul’da yaşayan eski bir komşusunu bulmak için geldi; buldu da. Hasret giderdiler.
Kitabınızda da bir bölüm ayırdığınız Payel Güllüdere, Sivaslı Ermenilerin bir araya gelmesinde nasıl bir rol oynadı?
Sivaslı Ermeniler ve Dostları Derneği’nin kurucusudur, rahmetli Payel Amca. Dernek vasıtasıyla temelleri atılan pek çok güzel gelişmeyi ona borçluyuz. Memleketini çok seven ve Anadolu kimliğini hiçbir zaman gizlemeyen biriydi. Derneğin kuruluş hazırlıklarının yapıldığı 2012’de, İstanbul’da yaşayan Sivaslı Ermenilerle Sivas’a bir tur düzenlenmişti. Onun öncülüğünde, 200 kişilik bir grup Sivas’a geldi, birlikte üç-dört gün geçirdik. Dernek kurulduktan kısa süre sonra onu kaybettik. Derneğin adını da ona borçluyuz. Bu çatının altında, sadece Sivaslı Ermeniler değil, Sivaslı Aleviler ve Sünni Müslümanlar da, Ermenilerin dostları olarak kendilerine yer buldular.
Sivaslı Ermenilerin okul ve kilise ihtiyacının giderilmesi yönünde adımlar atılması konusunda umutlu musunuz?
Elbette umutluyum. Dernek yönetimi, Sivas merkezdeki, harabe durumunda olan kilisemizin bize iade edilmesi için girişimde bulundu. Bu talebe henüz bir yanıt verilmedi; umarım kısa zamanda olumlu yanıt alırız.