Elazığ’da bulunan tarihi Khulvenk Kilisesi, yıkılmanın eşiğinde.
‘Korunması gereken taşınmaz kültür varlığı’ olarak tescillenmiş bir yapı olmasına rağmen yetkililerin ilgisizliği nedeniyle son yıllarda ciddi bir yıpranmaya maruz kalan bin yıllık yapı için sivil toplum kuruluşları harekete geçti. Elazığ’da tarih öğretmenliği yapan Mustafa Balaban, konuyla ilgili bir heyet oluşturarak yakın zamanda mülki amirlerle bir araya gelerek durumun aciliyetini anlatacaklarını ifade ediyor. Balaban, şunları söylüyor: “Kilise on yıl önce çok daha iyi durumdaydı. İçinde rahatlıkla gezilebiliyordu, hatta freskler bile duruyordu. On yıl içinde, define arayanlar, taşıyıcı kolonların altını dahi oymuş ve kilisenin içinde çok ciddi tahribat yapmışlar. Jandarma Bölgesi’nde bulunan bu tescilli yapının güvenliğini sağlamakla yükümlü olanlar sorumluluklarını yerine getirmemiş ve bu noktaya gelinmiş. Araştırmalarımız sonucunda, yapının Hazine’nin mülkiyetinde olduğunu öğrendik. Önümüzdeki hafta bazı raporlar hazırlandıktan sonra, ilk olarak Vali’yle görüşeceğiz.”
Yerinde incelediler
Manastırın korunması ve ihyası için çeşitli sivil toplum kuruluşları da seferber olmuş durumda. Ermeni Mimarlar ve Mühendisler Derneği (HAYCAR), Anadolu Kültür ve Kültürel Mirası Koruma Derneği’yle (KMKD) birlikte, merkezi Fransa’da bulunan ‘Yergir yev Mışaguyt’ (Ülke ve Kültür) Derneği konuyla yakından ilgileniyor. Geçen hafta, kilisenin durumunu yerinde tespit etmek amacıyla, Elazığ’a bir heyet gitti. Heyette bulunan HAYCAR mimarlarından Lori Zakar, yapının alarm verdiğini, restorasyondan önce, binanın yıkılmaması için acil önlemler alınması gerektiğini belirtti. Dört yıl önce Dersim ve Elazığ bölgesinde bir çalışma yaptıklarını, ellerinde çok ayrıntılı olmasa da bir rölöve çalışması olduğunu kaydeden Zakar, yapılması gerekenleri şöyle özetledi: “Kilisenin çevresinde, arkeolojik park olarak değerlendirilmesi gereken, önemli kalıntıların bulunduğu bir alan var. TOKİ yapılaşması bu alana doğru genişliyor. Kilisenin yıkılmaması için bir an önce önlem alınması gerekiyor. Sonrasında restorasyon ve restitüsyon projelerine geçilmeli. Kiliseye yönelik ilgi umut verici. Yetkililerin de pozitif yaklaşım sergilemesi durumunda, bu çalışmaları başlatmak istiyoruz. Çok ciddi bir yıpranma söz konusu olduğundan, sadece sivil toplum kuruluşlarının desteği yeterli olmayacaktır. Devletin de mutlaka maddi kaynak ayırması gerekiyor. 930 yılından kalan bu yapının ayağa kaldırılması büyük bir kazanım olacaktır.”