Benim aklım yerinde durmaz, gider gelir, atlar zıplar. Çağrışımlar en beteri... Coğrafya atlasına, sözlüğe bakar gibi, başladığım yer çoğu kez geride kalır, unuturum, ordan oraya dolaşır dururum. İyi bir hal değil yani.
Geçen gün Türkçede hangi sözcüğün en çok anlam taşıdığına taktım kafayı. Araya düşüne “servis” sözcüğünde karar kıldım.
Hastanede: -Doktoru arıyorum. -Şu an serviste kendisi. -Vizitede mi yani? -Evet, hasta dolaşıyor. -Ortopedi servisine arıyorum. -Bugün servis kapalı. -Hastamı görebilir miyim? -Şimdi olmaz, yemek servisi başladı. -Acil serviste yer kalmadı. -Ambulans servisimiz yok.
Lokantada: -Oğlum, şu masa servis bekliyor. -Şu masaya servis aç. -Bize iki servis daha koy. -Daha servis başlamadı, 15 dakika sonra. -Tatlı servisinde ne istersiniz? -Çay/kahve servisimiz açıldı. Masa örtüsü yerine Amerikan servis kullanıyoruz.
Oto tamircide: -Siz arabanın orijinal servisine gidin. -Yalnız 10.000 servisi mi yapılacak? -Biz o dört markanın resmi servisiyiz. -Yetkili kasko servisiyiz. -Kaporta servisi şu ileride Mardik Usta. -Yedek parçayı servisinden alacağız.
Sporda: -Ali golü attı ama servis Hagi’den geldi. -Servis sırası Eczacıbaşı’da. –Etkili smaç servisleri var. –Falsolu servis atıyor. –Nadal’dan bir ‘ace’ servis daha.
Siyasette: -O haberi yandaş gazetelere servis ettiler.
Casuslukta: -İsrail, Amerikan, İran, İngiliz, Türk gizli servisleri işbirliği kararı aldı.
Karayolunda: -Servis alanı. -Yol servisi.
Eğitimde: -Okul servisi.
Sayın sayabildiğiniz kadar..
Servis, malum, hizmet demek. Hizmet Arapçadan, servis Batı dillerinden
Ama, hakkını yemeyelim, hizmetçi deriz, servisçi demeyiz. Hizmet sektörü deriz, servis sektörü demeyiz.
Derken kaygıya düştüm, acaba ‘servis’ sözcüğü mü en kullanışlı olan diye... Aklıma ‘kültür’ sözcüğü takıldı.
Kültür en çok bizim coğrafyada, bir de, bildiğim kadar, Almanya’da çok geçerli bir kavram. Bizdekini anlıyorum, her yerden, her şeyden kültür fışkırıyor, çünkü her şeyde, her yerde medeniyet var. Ve medeniyet olan yerde kültür kaçınılmaz... Bizde öyle. Mustafali Köyü Birinci Geleneksel Ebegümeci Kültür ve Sanat Festivali. Az bulunur bir yaratıcılık.
Sonra, laboratuvarda kültür üretimi var. Ağızdan, burundan alınan örnekler, idrar kültürü, İslam/Hıristiyan kültürleri, antik/modern kültür, kültürsüzlük, kültür yokluğu, kültür çokluğu... Kültür-fizik bile var dilimizde.
Eskiden ‘hars’ denirdi; sonra o sözcüğün (Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali’ne önce AŞOT denmesi gibi) Ermenice’de ‘gelin’ anlamına geldiği öğrenildiğinden mi nedir, hars bırakıldı, kültür benimsendi. Öztürkçe’de ‘ekin’ sözcüğü de üretildi ama, tutmadı, çiftçiler buna itiraz ettiler sanırım.
Güzel bir anektod da var.
Biliyorsunuz, Arto’nun müzik grubunun adı, Armenian Navy Band, Ermeni Deniz Bandosu.
Muzip Gürcü’nün biri Ermeni’ye sormuş, “Yahu, deniziniz yok, Deniz Bakanlığı’nız var, ne biçim iş?” Ermeni düşünmüş, “Ne var bunda? Sizde de Kültür Bakanlığı var!”
Peki, Almanya’da kültür (ne de güzel söylerler, KULTUR diye) sözcüğünün bu kadar yaygın olması niye? Onlarda bir de Yüksek Kültür/Normal Kültür bile var. (Ta başta söyledim ya, bir başladı mı çağrışımlar, düşünce taşları, hoplaya zıplaya giderim artık...)
Derken, aklıma şu eski şiir düştü:
selamın aleykum kardeşim sen hala buralarda mısın
ben seni almanyaya gitmiş duydum demek gitmedin ne oldu
almanya memleket kardeşim git de gör heriflerde medeniyet
medeniyet çok kolay şey kardeşim almanyada
ben de aldım biraz ben bir teyp getirdim almanyadan
sahrayı kebir niye halkedildi kolay mı bilmek
işte almanya da onunçun halkedildi allah bilir
yani biz sevgili kulları gidip medeniyet getirsin diye
yoksa niçun medeniyet olsun almanyada gavur memleketi
sen onu beşi bırak kızları dehşetti
Birden bir ampul yandı beynimde, servisi kültürü bastıran bir ışık çaktı: Türkçede en kullanışlı sözcük herhalde bunların hiç biri değildi. Olamazdı. Demokrasi kenarda dururken!
Buna yoğunlaştım.
Demokrasi de (tıpkı kültür gibi) aşırı bol bulunan ülkelerde kullanılıyor. Örnek vereyim:
Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti
Kongo Demokratik Cumhuriyeti
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti
Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti
Nepal Federal Demokratik Cumhuriyeti
Sao Tome ve Principe Demokratik Cumhuriyeti
Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti
Demokrasi, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bireylerin özgürlüğü demek. Demokrasi, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, dini, cinsiyeti, ırkı, inancı, düşüncesi, yaşama biçimi ne olursa olsun, insanların eşitliği demek. Demokrasi, gene hepimiz çok iyi biliyoruz ki, düşünce ve düşündüğünü hiç bir kaygı duymadan açıklama, yayma özgürlüğü demek.
Demokrasi, gene biliyoruz ki (bakın işte, bu konuda ne çok şey biliyoruz) hesap verme sorumluluğu, hesap sorabilme özgürlüğü demek. Sosyal adalet demek. Başta yaşama hakkı, tüm insan haklarının amasız fakatsız, kayıtsız kısıtsız, herkese tanınması demek!
Halkın devlete değil, devletin halka hizmet etmesi demek
Şimdi, bildiğimiz bir şey daha var.
Rakı için allaha el açan bektaşinin söylediği gibi, herkes kendinde olmayanı ister. Yukarıda saydığım ülkelerde demokrasi yokmuş ki, adlarına bile koymuşlar. Bir de bize bakın: Türkiye Cumhuriyeti. Yalın, sade, gösterişsiz, özgüvenli, demokrasisini hem kurmuş hem halletmiş bir devlet! Kavgadan, çatışmadan, ayrışmadan uzak, imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitle olan bir halk; halkını müreffeh, barış içinde yaşatmaktan başka amacı ve hedefi olmayan bir hükümet! O kadar ki, demokrasiyi aşmış, artık ona ihtiyaç kalmayacak kadar ileri gitmiş, çocuklarının geleceğini bir yüce kişiye emanet edecek ölçüde kendinden emin bir ileri medeniyet! Yok efendim, temsili demokrasiymiş, katılımcı demokrasiymiş, bilmem neymiş. Geçin efendim, geçin bir kalem! Münafıklar!
İşte bakın, bu münafıklar bir türlü Demokrasi Türkiyesi demiyorlar, dilleri varmıyor, Türkiye Demokrasisi diyorlar. Yani, demokrasimiz bize özel, demokrasimiz çok güzel!
Vazgeçtim. Hiç şüphe yok ki, demokrasiye ihtiyaç kalmayan bu ülkede en kullanışlı sözcük hala ‘servis’.
Helal olsun.
Demo(k)rasi
DESPOTizm
Otokrasi
Oligarşi
Plütokrasi
Totalitarizm
Etnokrasi
FAşizM
Teknokrasi
Teokrasi