Yargıtay'dan Cemevi kararı: İcra Anayasa'ya aykırı

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, elektrik faturalarını ödemediği gerekçesiyle Cem Vakfı hakkında başlatılan icranın devamına karar veren yerel mahkeme kararını bozdu.

BEDAŞ, 10 elektrik faturasını ödemeyen Cem Vakfı hakkında dava açmış, davayı kabul eden Bakırköy 5. Asliye Ceza Mahkemesi, Vakıf ile ilgili icra takibinin devamına karar vermişti.  

Cem Vakfı ise "Cemevleri ibadethane kapsamında kaldığından elektrik faturalarının Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinden karşılanması gerektiği" iddiasıyla kararı temyiz etmişti. 

Temyiz istemini görüşen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu. 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin gerekçesinde, öncelikle cemevlerinin statüsü ve ibadethane kapsamında değerlendirmeye alınıp alınmayacağı konusunun açıklığa kavuşturulması gerektiği belirtildi. 

Anayasa'nın, eşitlik, din ve vicdan özgürlüğü ile Diyanet İşleri Başkanlığının görevlerine ilişkin maddelerine atıf yapılan gerekçede, Bakanlar Kurulu tarafından 18 Şubat 1935'te kabul edilen "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Nizamname"nin 3. maddesinin ibadethaneyi, "mabetler, her din ibadethane mahsus ve usule uygun teessüs etmiş kapalı mekanlar" olarak tanımladığı kaydedildi. 

“İbadethaneler vergi ve harçtan muaf tutulur”

Türkiye hukukunda, "mabet veya ibadethane" statüsü elde edilmesine ilişkin özel bir usul düzenlenmediğine işaret edilen gerekçede, şu tespitler yapıldı: 

"Uygulamada nizamnamenin, bir dine özgü ibadetler ile ibadethane arasında bir bağ kurduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Bu konuya ilişkin metinlerde, yalnızca camiler, kiliseler, sinagoglar, mescitler ve küçük mahalle camileri, açıkça sırasıyla Müslümanlık, Hristiyanlık ve Musevilik dinlerinin ibadethaneleri olarak kabul edilmektedir. İbadethane nitelemesinin hukuk düzeni açısından pek çok önemli sonucu bulunmaktadır. Her şeyden önce ibadethaneler birçok vergi ve harçtan muaf tutulmaktadır. Buna ek olarak, elektrik faturaları Diyanet İşleri Başkanlığının ödeneği ile karşılanmaktadır. Nihayet imar planları yapılırken bazı yerler inşası birtakım koşullara tabi ibadethanelere tahsis edilmektedir."

AİHM’e gönderme

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14. maddesinde, "Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır" hükmüne yer verildiği belirtilen gerekçede, Sözleşmenin 9. maddesinin göre herkesin din ve vicdan özgürlüğüne sahip olduğunun düzenlendiği hatırlatıldı.

Yargıtay, gerekçesinde AİHM’de daha önce dava konusu olan kararları hatırlattı. 

“Tespit yapılmalı”

Gerekçede, "Tüm bu maddeler ve özellikle uluslararası sözleşme hükümleri ile normatif düzenlemeler kapsamında hukuki olgulara göre, cemevlerinin ibadethane kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin AİHM'in Cem Vakfı kararı da dikkate alınarak, davalı vakıfta, alanında uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak, söz konusu vakfın ibadethane kapsamında değerlendirilecek bu bölüme ait aydınlatma giderleri tespit edilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Bu yönde bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir" ifadesi kullanıldı.

Cem Vakfı avukatı: Açık ve net olarak ibadethane dendi 

Kararı AA muhabirine değerlendiren Cem Vakfı Avukatı Erhan Arslaner, "Bu kararla artık cemevlerinin ibadethane olduğu tespiti açık ve net şekilde yapılmıştır. Tartışmaya bırakmayacak şekilde verilen bu karar evrensel hukuk normlarına uygun olarak verilmiştir" dedi. Arslaner, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun daha önce de Cemevleriyle ilgili karar verdiğini hatırlatarak, söz konusu davayla Cemevlerinin bir ibadethane olduğunu ve bu konudaki tespitin inanç mensuplarına ait olduğu yönünde bir belirleme yapıldığını söyledi.

Arslaner,  “Eskiden belediyeler dolaylı yollardan yapıyorlardı, bu konuda önündeki engeller kalkmış oldu" değerlendirmesinde bulundu.

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları



Yazar Hakkında