Geçtiğimiz günlerde gözüme bir kampanya çarptı; kampanyanın içeriği özetle şöyle: Malum yazın Adalar’ın ziyaretçisi çok fazla, ziyaretçilerin sayısı bayramlarda 50 bin kişiye kadar ulaşıyor. Adalar’da nefes alacak yer kalmıyor, bisikletlerin yarattığı gürültüden geçilmiyormuş. Bu sebeple Adalar’a gelenlerden 5-10 TL ücret alınsa ve belediyeler bu öneriyi dikkate alsa iyi olurmuş!
2007’de Stanford mezunu Ben Rattard tarafından kurulan ‘change.org’, süregiden haksızlıklara karşı farkındalık yaratmak, ayrımcılıklara dikkat çekmek ve değişim taleplerinde bulunmak isteyen kişilerin imza kampanyası başlatmaları için mecra sağlıyor..
Geçtiğimiz günlerde gözüme bir kampanya çarptı; kampanyanın içeriği özetle şöyle: Malum yazın Adalar’ın ziyaretçisi çok fazla, ziyaretçilerin sayısı bayramlarda 50 bin kişiye kadar ulaşıyor. Adalar’da nefes alacak yer kalmıyor, bisikletlerin yarattığı gürültüden geçilmiyormuş. Bu sebeple Adalar’a gelenlerden 5-10 TL ücret alınsa ve belediyeler bu öneriyi dikkate alsa iyi olurmuş!
Yine o çalakalem yazılmış, mantıklı bir talep içermeyen imza kampanyalarından bir tanesi. Neticede Adalar kamusal alan ve ücret talep etmek ayrımcılığın veya “Halk plaja indi, vatandaş denize giremiyor” yaklaşımının bir başka dışavurumu. Change.org’un henüz olmadığı zamanlarda, İstanbul’a vize konsun diye tartışmalar ve talepler de vardı. Vatandaşın “Adalar’a giriş harcı” önerisi, yakında “vize uygulaması başlatılsın”a dönüşürse şaşırmayalım.
Adalar’ın sorunları
Evet, Adalar’a akın akın ziyaretçi geliyor. Özellikle hafta sonları sorunlar yaşanabiliyor, çöpler dağ oluyor, faytonlardaki atlara yazın sıcağında işkence ediliyor, bisiklete binmeyi bilmeyenlere bisiklet kiralanınca kötü kazalar yaşanıyor. Adalar ve Büyükşehir Belediyesi, Adalar’ın altyapısını iyileştirmeli, plajlarda tuvalet, kabin gibi ihtiyaçları gidermeli, bisiklet kiralanmasına düzenlemeler getirmeli gibi talepler yerine, en saçma talebi kaleme alıp yaygınlaştıran kişi kadar ‘change.org’ da eleştirilmeli. Çünkü ‘change.org’ bir yandan hayırlara vesile olup, değerli sonuçlar elde etmeye katkı sunarken, öte yandan da ayrımcılığa veya nefret söylemine çanak tutuyor, hem de sitenin ilkelerinde nefret söylemi içeren kampanyalara yer verilmediği vurgulandığı halde.
Kısa süre önce ‘change.org’da bir ahlak bekçisi, Mango markasının reklamının eşcinselliği normalleştirdiğini savunarak, bu kampanyalara dur demek gerektiğini vurgulayan, muhatabı Mango ve Büyükşehir Belediyesi olan, homofobik bir kampanya başlatmıştı. Yine birkaç ay önce de Zorlu Performans Merkezi’nde gerçekleşecek Boston Gay Men Korosu’nun konserinin iptal edilmesi için kampanya başlatılmıştı. Bu kampanyanın sonucu mudur bilinmez, ama konser Zorlu’da iptal edilerek Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşmişti!
Mayıs ayında ise “Türkiye’de Kürt İstemiyoruz” başlığıyla, ziyadesiyle ırkçı bir imza kampanyası başlatılmıştı. Örnekler çoğaltılabilir, ama bir derdi kitleselleştirmek için farkındalık yaratayım derken, 112 milyon kişiye ulaşan bir kurum olarak ‘change.org’un ayrımcılığa, homofobiye veya ırkçılığa zemin sağlayan bir mecra haline gelmesi, içler acısı.
Hatalı bir yöntem
‘Change.org’un Doğu Avrupa ve Batı Asya direktörü Uygar Özesmi, kendisiyle yapılan bir söyleşide şunları söylemişti: “Ancak kampanya, ırkçılık, ayrımcılık, nefret söylemi, şiddet unsurları ya da pornografi içermesi nedeniyle şikâyet edilirse, o zaman incelenir. İnceleme sonucunda eğer gerçekten bu unsurlar varsa, kampanya sahibi uyarılır.” Burada bence hatalı bir yöntem izleniyor, imza kampanyası başlatılmadan bir süzgeçten geçirilmesi ve söz konusu kampanyanın hak-hukuk-ayrımcılık konusunda uzmanlardan oluşan değerlendirici bir kurulun onayından geçmeli.
Uygar Özesmi, hiç şüphesiz kıymetli bir çaba için emek veriyor; fakat örnekler, Türkiye’deki kampanyalardan ve Türkiye ekibinin bu gibi durumlara zemin sağlamamak için topluluk ilkelerine sâdık kalmasını veya değerlendirme sürecini gözden geçirmesini talep etmek hepimizin hakkı.
Bizler de ‘Başka bir change.org mümkün’ diye bir imza kampanyası mı başlatsak? Ne dersiniz?