Yıllardır imara açılması planlanan Yassıada ve Sivriada için ihale süreci sessiz sedasız sona erdi, iş makineleri adalara girdi. Koruma Kanunu kapsamından çıkarılan adadaki Bizans kalıntılarının yanı sıra, henüz yüzeye çıkmamış dinî yapılara ait yeraltı kalıntıları olduğu tahmin ediliyor; fakat bu kalıntılara ne olacağı sorusu henüz cevapsız.
2009’da çıkarılan torba yasayla koruma mevzuatı dışına çıkarılan Yassıada’nın ismi, 2013’te “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” olarak değiştirilmişti. 1. derece doğal sit ve 3. derece arkeolojik sit alanı olan Yassıada ile 2. derece doğal sit ve 3. derece arkeolojik sit alanı olan Sivriada, kanunda yapılan düzenlemeyle, Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamından çıkarılarak arkeolojik katmanların mevzuat üzerinden korunması engellendi. Tescilli yapıların restorasyon projelerinin Koruma Kurulu’nun ve denetiminden geçmesi zorunluluğu da kaldırıldı.
Mimarlar Odası’nın açtığı yürütmeyi durdurma davası devam ederken, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TOBB’a bağlı Gümrük ve Turizm AŞ’ye yatırım izni verdi ve 400 milyon doları bulacağı söylenen proje, MESA İnşaat Şirketi’ne devredildi. Projede otel, marina, kongre salonu ve otopark gibi yapılar yer alıyor.
Ekolojik yıkım
4 Ağustos günü parti temsilcileri, Belediye Meclisi üyeleri, Arkeologlar Derneği, Adalar Savunması ve Mimarlar Odası gibi STK temsilcilerinden oluşan bir heyet, Yassıada’ya gitti. Heyetin yaptığı gözlemlerde, inşaatlar sırasında inşa edilmiş yüksek yapıların yıkıldığı ortaya çıktı.
Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, adanın 4. yüzyıldan bugüne gelen tarihî varlıklarına dikkat çekti. Prof. Erendiz Özbayoğlu’nun 1998 tarihli araştırmasına göre, 4. yüzyıla dayanan tarihî eserler ve 19. yüzyılda yapılan bir şatonun yer aldığı adalar, Bizans Dönemi’nde inziva ve sürgün yeri olarak kullanılıyordu.
I. Nerses oradaydı
İBB Meclis Üyesi Avedis Kevork Hilkat ise, Yassıada’nın yaşadığı yıkıma gün be gün tanık olmuş. Orhan Şevki Maralman’la birlikte farklı kaynaklardan adanın tarihini çalışmış olan Hilkat, 4. yüzyılda İmparator Valens tarafından Katolikos I. Nerses’in adaya sürüldüğü bilgisine ulaştığını söylüyor. 829–846 arasında adaya bir manastır inşa edildiğini, ardından Kırk Azizler Kilisesi’nin inşa edildiğini belirtiyor.
Çan mı bulundu?
Hilkat’ın iddiasına göre, geçen günlerde hafriyat içinde bir çan bulundu ve bir mahzene saklandı. Dinî kompleksten kaldığını tahmin ettiği kilise çanının sonradan ortadan kaybolduğunu söyleyen Hilkat, bu eserlerin ortaya çıkarılması gerektiğini ifade ediyor.
İddiaları sorduğumuz Arkeologlar Derneği’nden Yiğit Özar, Paphagonialı Niketas’ın yazdığı ‘Tessarakonta’ isimli kitaptan, “Kırk Şehitler Kilisesi”nin varlığını öğrendiklerini belirtiyor. Fakat bugüne kadar bu kiliseyle ilgili adada herhangi bir bulguya ulaşılamadı. Özar, “Buradaki asıl sorun, arkeolojik kazı olmadan hafriyat yapıldığı için, ne kaybettiğimizi bilemeyecek olmamız” diyor.
Yassıada, yeni ismiyle “Özgürlük ve Demokrasi Adası”nda devam eden inşaatın, 16 ay içinde bitirilmesi planlanıyor. Adadaki dinî arkeolojik kalıntıların akıbetinin ne olacağı henüz bilinmiyor.