Tarihi yarımadada butik otellerin yapılmasına olanak sağlayan imar değişikliği, uzmanların itirazlarına rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından kabul edildi. Karara göre, eski Eminönü sınırları içinde kalan alanda butik oteller yapılabilecek.
Fatih Belediyesi, Eminönü’deki Yeni Cami çevresi, eski Postane çevresi ve Sirkeci’de ‘ev pansiyonculuğu’ olarak nitelendirilen butik otellerin yapılması için bir proje hazırladı. Samatya ve Balat semtleri ise ‘ev pansiyonculuğu’ projesinin dışında tutuldu. Ancak Samatya ve Balat için tarihi ve kültürel turizme hizmet verecek perakende ticaret, hediyelik eşya satışı, geleneksel el sanatlarının üretimi pazarlanması birimleri, yeme içme faaliyetlerine yönelik birimlerin yer alması hedefleniyor.
Hazırlanan proje, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından kabul edildi. Büyükşehir Belediyesi, projeyle ilgili uzmanlardan görüş de sordu. Belediyeye gelen görüşler projenin Tarihi Yarımada açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiyor.
Şehir Planlama Müdürlüğü tarafından gönderilen raporda, bölgenin tarihi dokusu ve tescilli yapılarına varlığına dikkat çekilerek değişiklikler için ‘dokuyu bozabilecek niteliktedir’ denildi.
Turizm eleştirisi
Müdürlüğün sunduğu raporda, Belediye’nin hazırladığı projedeki turistik yaklaşım da şu ifadelerle eleştirildi:
“İstanbul'u gerçekten tanımak, anlamak isteyecek nitelikteki insanlara erişilmelidir. Bunun için turizme kültürel bir yaklaşımla bakılmalıdır. Kentin tüm yerel kaynakları, somut mirası kadar, somut-olmayan mirası da keşfedilmeye değerdir. Ancak burada ana amaç bu kültürel değerleri ticarileştirerek, turizmin hizmetine sunmak değildir. Bu değerleri keşfetmek, korumak, yeni yorumlarla yaşatmak ve geliştirmek öncelikle kentin kimliğine ve belleğine sahip çıkmak demektir. Bunun için Turizmden kısa vadede elde edilecek gelirlere öncelik veren politikaların yerini daha uzun vadeli ve sürdürülebilir yaklaşımların alması gerekmektedir.”
‘Ev pansiyonculuğu konut dokusuna zarar verir’
Hazırlanan projenin ana planlarla çeliştiği ve ileride karışıklık yaşanmasına neden olacağı belirtilen raporda bütüncül değerlendirmeler yapılması gereğine işaret edildi:
“Konut alanları ile turizm alanları arasında bir denge gözetilmesi, çağdaş şehircilik anlayışına güncel turizm politikalarına uygun olarak ve sürdürülebilir gelişme ilkeleri gözetilerek karma kullanımlı alanların özendirilmesindeki amaç; burada gündüz ve gece nüfusunun yaşamasını sağlayarak bölgenin köhnemeden uzak, turistler açısından hem tarihi hem de sosyal etkileşimin sağlanabileceği daha sağlıklı çevreler oluşturmaktır. Ayrıca ev pansiyonculuğu kontrol edilebilir turizm niteliğinde olmamakta ve zamanla konut dokusunun kaybolmasına neden olmaktadır.”
‘UNESCO açısından da olumsuz’
Büyükşehir Belediyesi’ne gönderilen raporlarda UNESCO mevzuatı açısından da projenin olumsuz olduğu belirtildi. Projenin, aşırı yoğun veya uygun olmayan turizmden kaynaklanan tehditler kapsamında değerlendirildiği raporda; girişimin genel görünüm, siluet, manzara noktaları gibi farklı nitelikleri olumsuz olarak etkileme potansiyeline sahip olduğu kaydedildi.
‘Kent kimliği yeni tahribatlarla yok oluyor’
Tarihi yapılarla yakından ilgilenen CHP İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi Aslan da Belediye’nin uygulamasından endişeli. Kentin kültürel değerlerinin bu tarihi yapılar olduğuna dikkat çeken Aslan, Agos’a şunları söyledi:
“Tarihi ve kültürel değerlerin yaşatılarak korunması diye bir kavram vardır. Kentler kimlikleriyle var. İstanbul da bu tarihi dokusuyla kent kimliğine sahip. Bu kent kimliği her geçen gün yeni tahribatlarla yok oluyor. Bu bakımdan tarihi yapılar otele dönüştürülürken özellikle plan şeması ve cephe düzeninin bozulmaması esas. Tabii ki insanların konfor ihtiyaçları bazı değişiklikleri de beraberinde getiriyor. O değişikliklerin doğru ve yerinde yapılıp yapılmadığı konusunda endişelerimiz var. Bunların doğru denetlenip denetlenmediği konusunda sıkıntılar var. Artık bu yetkileri de Anıtlar Kurulu’ndan aldılar. BCHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Grubu da Mimarlar Odası da bu kararı mahkemeye taşıyacaktır.”
Sanasaryan da kapsama giriyor
Ermeni toplumunun gasp edilen en önemli mülklerinden biri olan Sanasaryan Han da proje kapsamına giriyor. Mıgırdiç Ağa Sanasaryan’ın 1895’te yaptırdığı Han’ın yönetim hakları Ermeni Patrikliği’ne bırakıldı. Patriklik kayıtlarında, hanın 1909’a ait tapu kaydı yer alıyor. 1915’te İttihatçılar tarafından gasp edilen han, 1920’de Patrikhane’ye iade edildi. 1928’de gelirlerine el konuldu ve 1935’te tümüyle elden çıktı. Uzun yıllar Emniyet Müdürlüğü binası olarak kullanılan Sanasaryan, askeri darbe dönemlerinde ‘işkencehane’ olarak ünlendi.
Sanasaryan Han, 1930’lu yıllarda gasp edilerek İl Özel İdaresi’ne, ardından da Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilmişti. Vakıflar Genel Müdürlüğü, 18 Temmuz 2013’te ihaleye çıkarak hanı kiraya verdi. İade için İdare Mahkemesi’ne dava açıldı ancak dava reddedilince Yargıtay’a taşındı. Türkiye Ermeni Patrikhanesi’nin başlattığı hukuki mücadele halen devam ediyor.