Yetvart Danzikyan: Nasıl ilgilendirmez?

Başbakan Davutoğlu’nun “TIR’da ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” sözleri, bir devletin artık ne karakterde olduğunun skandalvari bir ifşaatıdır. İlgilendirir. O TIR’larda ne olduğu bu ülkede yaşayan her vatandaşı teker teker ilgilendirir. Devletin bu hamlesinin nasıl sonuçlara yol açtığı ya da açacağı bizi, vatandaşları ilgilendirmez de kimi ilgilendirir?

Durdurulan MİT TIR’larıyla ilgili mesele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da davayı sahiplenmesiyle bir “casusluk” davasına dönüştü bildiğiniz gibi. Mevcut durumda TIR’larla ilgili görüntüleri yayınlayan Cumhuriyet gazetesi ve onun yayın yönetmeni Can Dündar da iktidar tarafından hedef tahtasına konmuş durumda. Tehlikeli bir gidişat içinde olduğumuz ortadadır.  Ve burada hesap vermesi gereken, gazete değil,  açık biçimde iktidardır.

Meselenin en başından beri Hükümet bu TIR’ların durdurulmasını ve aranmasını bir tür “vatana ihanet” kavramı içinde sunmayı uygun buldu. Değil mi ki TIR’ları durduran –Hükümet’e göre- Gülen Cemaati’ne yakın güvenlik görevlileri ve savcılardı. Ve değil mi ki Hükümet ile Cemaat arasında amansız bir savaş vardı? Dolayısıyla bu durum vatana ihanet kavramı ile açıklanabilirdi.

Ancak bunun vatana ihanet ile açıklanamayacağını muhtemelen Hükümet de biliyordu. O yüzden meselenin başından beri tutarsız açıklamalar yaptılar. “İlaç gidiyordu” dediler, “Devlet meselesidir” dediler, “Suriye’de zor durumda olanlara yardım gidiyordu” dediler, “Türkmenlere gidiyordu” dediler, “Devletin bir kurumu diğerini nasıl tuzağa düşürür” dediler vs. Bununla da kalmayıp o aramayı yapan ve o emri veren tüm bürokratlar hakkında takibat yaptılar, çoğunun meslek hayatı zordadır.

Ama tüm bunlar meseleyi açıklamaktan çok uzak. Ancak gelinen durumda AKP yanlısı olsun muhalifi olsun tüm kamuoyu, hangi adımı  kimin attığına bakarak bir pozisyon alıyor. Bu skandalı ortaya çıkaranın Cemaat’e yakın cephe olduğunu hesaba katarak, ‘buna uzak durmak gerekir’ diyen, üstelik AKP yanlısı olmayan bir kesim var. Bunun “Cemaat”e yarayacak bir operasyon olmasından çekinmekteler muhtemelen. AKP ve medyasına bakılırsa bu tam da Erdoğan  ve tepedeki kliğin söylediği gibi casusluktur, vatana ihanettir. Ve elbette bu meselenin  peşini bırakmayan, Cemaatçi de olmayan AKP muhalifi gayet genişçe bir cephe de var.

Doğrusu bu meselede yapılacak son iş, hangi faaliyeti kimin yürüttüğüne bakarak pozisyon almak. Mesele devletin yanı başındaki bir savaşa, uluslararası hukuk açısından hayli problemli bir şekilde müdahale etmesidir  ve bu müdahalenin hangi şartlar altında yapıldığıdır.

Bir vatandaş olarak burada söyleyeceğim ilk şey bu müdahalenin yapılma biçiminin demokratik bir devletle uzaktan yakından ilgisi olmadığıdır. Her şeyden önce şunu bilmek durumundayız: sınırımızın öte yanında cereyan eden ve ülkemizdeki iç dengeleri de artık etkilemeye başlayan (ki bu büyük oranda Hükümet sayesinde olmuştur, Türkiye bu işe bulaştığından  beri ülkedeki Aleviler ve Kürtler, bilhassa da sınır boyunda yerleşik olanlar büyük tedirginlik  içinde yaşamaktadırlar) ve tarafların tümünün temiz olmadığı bir savaşa silah yardımı yapılacaksa, bu çok iyi hesaplanması gereken bir karardır ve Hükümet eğer böyle bir adım atıyorsa, attıysa bunun hesabını yurttaşlarına verebilmelidir.

Mevcut durumda Hükümet bu yaptığı işin hesabını veremeyecek durumdadır. Şu sorular yanıtlanmalıdır mesela. Bu silahlar, kime hangi gerekçeyle verilmiştir? Bu silah sevkiyatının sorumlusu kimdir? Kimin emriyle, kararıyla gerçekleşmiştir? Bu silah sevkiyatı kaç kere, hangi miktarlarda yapılmıştır? Bu sevkiyatların sonucunda hangi bölgede hangi gelişmeler yaşanmıştır?

Anladık, 100 kere söylemenize gerek yok,  hükümetlerin böyle gizli kapaklı işleri olur, Batı ve ABD de dahil olmak üzere her devlet tarihinde böyle gizli kapaklı işlere girişmişlerdir. Ancak bir farkla: bu gizli kapaklı işler ortaya çıktığında hesap vermek ve sonuçlarına katlanmak durumunda kalmışlardır. Normali de budur. Gazeteleri ve gazetecileri tehdit etmek değil.

Son durumda Hükümet tarafından gelen gerçekliği hayli şüpheli “silahları Türkmenlere gönderiyorduk” açıklaması kadar tehlikeli hatta ondan daha tehlikeli olan, Başbakan Davutoğlu’nun “TIR’da ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” sözleridir.

Bu bir devletin artık ne karakterde bir devlet olduğunun skandalvari bir ifşaatıdır. İlgilendirir. O TIR’larda ne olduğu bu ülkede yaşayan her vatandaşı teker teker ilgilendirir. Devletin bu hamlesinin nasıl sonuçlara yol açtığı ya da açacağı bizi, vatandaşları ilgilendirmez de kimi ilgilendirir?

Bir başka mesele de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilgili haber üzerine  “Bunlarla ilgili avukatıma talimatı verdim, davayı anında açtım” sözleridir. Yani “tek adam rejimi” dediğimizde kızıyorsunuz ama bu açıklamanın başka bir izahı var mı? Bu ülke, bu devlet Erdoğan’ın kişisel mülkü müdür? Erdoğan hangi nedenle, hangi avukata dava açma yetkisi vermiştir? Hükümet’in hesap verebilirliğine ilişkin süreçler bundan sonra böyle mi yürüyecektir?

Görünen şudur: Hükümet, bırakın başkanlık rejimini, şu haliyle bile denetimden, hesap verebilirlikten uzak, MİT’i gizli kapaklı işlerin hikmetinden sual olunmaz yürütücüsü haline getiren bir çizgide gözü kapalı biçimde hızla koşan bir pozisyondadır.

Bu durum daha ne kadar böyle sürecek? Meselemiz bu.  

Kategoriler

Güncel Gündem



Yazar Hakkında

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE