Cumartesi Anneleri, nöbetlerinin 20. yıl dönümünde dün akşam Galatasaray Meydanı’nda buluştular. 20 senedir nöbet tuttukları yerde, gözaltında kaybedilen yakınları için ‘’faillerin ortaya çıkarılması ve adaletin yerine getirilmesi’’ çağrısı yaptılar.
Bugün Çağlayan Adliyesi önünde yaptıkları basın açıklamasından sonra saat 20:00’de Galatasaray Meydanı’nda tekrar bir araya gelen Cumartesi Anneleri, adalet çağrılarını yinelediler. Kayıpların bulunması, faillerin yargılanması için yaptıkları başvuruların karşılıksız kaldığına dikkat çeken kayıp yakınları, ‘’Bazı liderlerimiz yaptıkları saraylarla övünüyorlar. Bugün, adaletin boş olduğu bir sarayı ziyaret ettik, adalet istedik’’ şeklinde konuştu.
‘’Soyadım artık cumartesi oldu’’
Yapılan açıklamada söz alan kayıp yakınlarından Umut Bahçeci, faili meçhullerin baş sorumlusunun devlet olduğunu vurgulayarak yetkililerin istediği takdirde sorumluları ortaya çıkarabileceğine dikkat çekti. Bahçeci, ‘’21 yıl önce ağabeyim İsmail Bahçeci gözaltına alındı, o günden bu yana haber alamıyoruz. Devlet istediği takdirde faili meçhullerin akıbetini, cinayete kurban gidenlerin katillerini bulup yargıya teslim edebilir. Fakat yapmıyor, niye yapmıyor? Çünkü faşizan ruh şu an, mevcut hükümette de var. İsmim Umut Bahçeci dedim, soyadım artık Cumartesi oldu. Çünkü 22 yıl önce burada oturan insanların hiçbirini tanımıyordum. Biz burada büyük bir aile olduk. Cumartesi ailesi olduk. Acılarımız ortak bizim. Kocasını arayan Kiraz ablamız vardı burada, maalesef vefat etti. Berfo annemiz oğlunu ararken vefat etti. Baba Ocak, oğlunun katilini ararken vefat etti. Sesimize ses olmanızı istiyorum’’ diye konuştu.
Cumartesi Anneleri’nin 20. yılda talepleri şöyle:
-Gözaltında kayıpla başta olmak üzere, Türkiye’deki insanlığa karşı suçların hangi nedenlerle işlendiğinin ve bu suçları işleyen faillerin açığa çıkarılabilmesi için yasal statüsü olan bir özel hakikat komisyonu kurulmalıdır.
-Türkiye, Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına dair Uluslararası Sözleşme’nin tarafı olmalıdır.
-Türkiye, ceza kanununda Sözleşmede de belirtildiği gibi zorla kaybetmeyi yasaklayan ve bu suçu bir insanlık suçu olarak niteleyen hükme yer vermelidir.
-Böylelikle zorla kaybetme bakımından zamanaşımının işlemeyeceği garanti altına alınmalıdır.
-Savcılar resmen harekete geçmeli ve kayıp vakalarının yaşandığı dönemlerdeki emniyet ve jandarma birimlerinin sorumlularını tespit etmelidir.
-Benzer olayların tekrarının önlenmesi bakımından gözaltına alınan kişilerin avukatları ile görüşmesini engelleyen ve kamuoyunda ‘’iç güvenlik yasası’’ olarak bilinen yasa ve diğer düzenlemeler yürürlükten ve uygulamadan kaldırılmalıdır.
-Soruşturma ve kovuşturma makamları kamu görevlilerinin karıştığı olaylar bakımından uyguladıkları cezasızlık politikasından vazgeçmelidir.
Eylem, yapılan basın açıklaması ve alana karanfil ile mum bırakılmasının ardından sona erdi.