‘Anlaşma yapıyoruz, o anda çocuğa adı konuyor’

Susulan bazı anlarda, bazıları meleklerin fısıltılarını duyarmış. Haham Albert Gerşon’la, fısıltıyla telaffuz edilen isimler ve Seferad Yahudilerinin geleneklerine göre çocuğa nasıl isim verildiği üzerine söyleştik.

“Susunca durum aydınlanır.”
Albert Camus

İsminizin anlamıyla başlayalım mı söze?

İsmim Türkçe telaffuz edilirken sonunda ‘t’ harfi söyleniyor ama kimileri, mesela Fransızca bilenler beni “Alber” diye çağırıyorlar. Amerikalılar “Albert” diyorlar. İsmimin asıl kaynağı, Avram. Avram, Tora’ya (Tevrat) göre, Tanrı’nın varlığını bu dünyaya ilk gösteren atamız. İsmi başlangıçta Avram’dı, sonra Tanrı, kendisine bağlı olup olmadığını tespit etmek için onu bir dizi teste tabii tuttu. Testleri geçtikten sonra, ismine İbranicedeki ‘h’ harfi eklendi, ‘Avram’ iken ‘Avraham’ oldu. Bu nasıl bir anlam değişikliği yaptı? İsminin ilk şekliyle, yani Avram olarak, Aram kabilesinin lideriydi; Avraham olarak, bütün milletlerin, insanlığın babası anlamını taşır oldu. Yani bir harf, onun pozisyonunu değiştirdi. Bu da bize öğretiyor ki, isimlerin ve İbranice harflerin çok büyük bir değeri var.

Size neden Avraham’ın ismi verilmiş?

Seferad geleneği gereği... Bizim geleneğimize göre ailede ilk doğan erkek çocuğa babanın babasının, ikinci doğan erkek çocuğa ise annenin babasının adı konur. İkinci erkek çocuk olduğumdan, bana annemin babasının ismi (Moiz) verilecekti. Fakat benim babamın adı da Moiz. Tora’ya göre, anne ve babaya saygı olağanüstü bir seviyede olmalıdır. Bu yüzden, hiçbir zaman, bir çocuğun ismi babasının ismiyle aynı olamaz, yasaktır. Babaya ismiyle seslenmek de yasaktır. Bundan dolayı bana, annemin dedesinin ismini koymuşlar.

Çocuğa ne zaman isim konur?

Geleneğimize göre erkeklerde isim Brit Mila’da yani sünnet töreninde konur. Sünnete kadar adı Avram olan atamız, Tanrı’nın sünnet emrini yerine getirdikten sonra Tanrı’ya bağlılığını kanıtlayan tek kişi olur. Ve ona denir ki, “Bundan sonra senin adın Avram değil Avraham olacak.” Hahamlar da buradan öğrenmiştir ki, doğan erkek çocuğa ismi Brit Mila sırasında konur, çünkü Tora’ya göre çocuğa Brit Mila yaptığınız an, aslında yaratılışı tamamlamış oluyorsunuz. Tanrı yaratıyor; anne, baba ve Tanrı, üç ortak, vücudu biçimlendiriyor ama yaratılış sekizinci gün sünnet yapılarak tamamlanıyor. ‘Brit Mila’nın kelime anlamı ‘anlaşma’dır. O ‘Brit’in, yani Tanrı’yla anlaşmanın yapılması, aynı zamanda, Avram’ın Tanrı’yla yaptığı anlaşmanın nesiller boyu devam edeceğini simgeler.

Brit Mila sırasında nasıl sözler söyleniyor?

Rabi’ler (hahamlar) tarafından düzenlenmiş bazı dualar var. Çocuğa Tanrı’nın yolundan gitmesi için dualar okunurken, o anda ismi de söyleniyor. Anlaşma yapıyoruz ve o anda çocuğa ismi konuyor. “Tanrı yolunda yürüsün, annesi ve babası yaşasın”, sonra da “Tanrı’nın adıyla onu … olarak isimlendiriyoruz” deniyor. Tabii, bu konuşma makamlı şekilde, İbranice olarak yapılıyor.

İnanışa göre, ismi çocuğun hayatında ne kadar belirleyici oluyor?

Biz çocuğa konan isim onun mazal’ını (kısmet), şansını, yıldızını, kaderini etkileyebilecek bir yönü olabileceğine inanırız. Hahamlar bize şöyle der: “Kadın hamileyken melekler ona çocuğuna ne isim koyması gerektiğini fısıldar.” Bazen bu olur. Hani bazen içinizden bir his gelir, sizi cezbeden bir şey olur ya, öyle... Benim eşime olmuştu mesela. ‘Haya’ diye bir isim doğdu içine. Hamile değildi ama hep şöyle söylüyordu, “İleride kızım olursa ismini Haya koyacağım.” Çok geçmeden hamile olduğunu öğrendik. Kızımız oldu ve Haya koyduk ismini. İkinci çocuğumuz erkek oldu, kaçınılmaz olarak babamın ismini verdik, ‘Moşe’ dedik.

Kadınların ismi konusunda da böyle bir gelenek veya kural var mı?

O konuda Şloma Ameleh’in (Hz. Süleyman) kızları için yaptığı isim koyma töreni belirleyici oluyor. ‘Vijola’ diyoruz biz ona İspanyolcada (Judeo-Espanyolca), İbranicesi ‘Zeved Ha Bat’. Şloma Ameleh’in yazdığı bir kitap vardır, ‘Ezgilerin Ezgisi’. Bir erkeğin sevgilisine hitaben yazdığı ama aslında Yahudi mistisizmine göre bir Yahudi’nin Tanrı’yı nasıl sevmesi gerektiğini anlatan bir yazıdır, ezgidir. Orada bir kızı tanımlayan, bir kızı öven bölümler vardır; vijola töreninde kız çocuğuna onlar okunur ve ismi o şekilde, övgü dolu sözlerle verilir.

Bugün çocuk sahibi olan Yahudiler, çocuklarına nasıl isimler vermeyi tercih ediyorlar?

Cemaat olarak birlikte yaşamı terk ettiğimiz andan itibaren, isimlerin kökenini Tevrat’ta arama alışkanlığını yitirdik. Çoktan yitirdik. Gelenek de değişiyor; bugün artık gençler çocuklarına büyükanne ve babaların isimlerini aynen koymuyorlar, “Harf benzerliği olsun yeter” diyorlar.

Verilen ismin değiştirilmesiyle ilgili dinî bir kural, ritüel var mı?

Var. Mesela, aileden biri hayatı boyunca sıkıntıdan, hastalıktan kurtulamamışsa, onun isminin toruna seçilmemesinde fayda var. Seçilmişse değiştiriliyor – benim anneanneminki değiştirilmiş. Kuzeniminkini de değiştirdik. Bazen isim, kişinin ruhuna uymuyor, isminin değiştirilmesinin, ruhuna uygun isim konmasının doğru olacağına, ona iyi geleceğine inanılıyor.

Bugün Türkiye’deki Yahudilerin çocuklarına Türkçe isimler veriyor olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yahudiler Türkiye’de “Vatandaş Türkçe konuş” dönemini yaşadılar. Dışarıda İspanyolca konuşmaktan çekindiler, çocuklarına yani bize İspanyolca öğretmediler. Askerlikte veya okulda sorun yaşayacağımızı düşünerek, hep Türkçe isimler koymaya başladılar. Bu, maalesef, yaşadığımız ülkede korku duyulduğu için oluyor.

Siz askerdeyken veya hayatın başka alanlarında, isminizle bağlantılı olarak, bu tip korkuları haklı çıkaracak olaylar yaşadınız mı?

Hayır. Herkes her zaman sorar, “Senin adın neden Albert?” diye. Ben de her zaman çok net bir şekilde yanıtlarım: “Çünkü ben Yahudi’yim.” Bunu söylemekten hiçbir zaman çekinmedim. Askerde de soruyorlardı, söylüyordum. Orada bu cevabı duyunca birkaç kişi demişti ki “Gel seni Müslüman yapalım, cennete gidersin.” “Yok” dedim, “teşekkür ederim, hayatımdan memnunum.”

 

Kategoriler

Toplum

Etiketler

İsimler Hikayeler


Yazar Hakkında