Meclis Başkanı Çiçek: Ermeniler yurtlarını terk etmeye zorlandı

SODEP'in düzenlediği 'İlk Adım' sempozyumunda konuşan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ılımlı mesajlar verdi. 'Yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Ermenilerin yerlerini yurtlarını terk etmeye zorlanmaları gerçekten üzerinde durulması gereken bir husustur” diyen Çiçek, “Birbirini ötekileştirmeyerek, farklılıklardan beslenip kendini zenginleştiren bir kültürel algıyı birlikte yaratmak zorundayız” dedi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, bireysel hak ve özgürlük taleplerinin, farklılaşma taleplerini meşrulaştırıcı mahiyette olmaması gerektiğini belirterek, “Birlikte yaşama kültürümüz zedelenmemeli. Bugüne kadar varılmaya çalışılan hedef budur” dedi. Çiçek, Sosyal Demokrat Parti’nin (SODEP) Talimhane Larespark Otel’de düzenlediği, “Acıları Paylaşmak ve Yaraları Sarmak için İlk Adım” başlıklı sempozyuma katıldı. Sempozyumun açış konuşmasını yapan Çiçek, bu toplantıyı, katılımcıları ve konusunu önemsediği için katıldığını belirterek, Türkiye‘de yaşayan herkesin, yüzleşsek de yüzleşemesek de ortak acıları bulunduğunu vurguladı.

“Ortak acılarımız var, evvela bunu kabul etmemiz gerekiyor. Bunu azaltmanın yolu da paylaşmaktan geçiyor” diyen Çiçek, bu konuları belki daha önce konuşmak gerektiğini, ancak 10 yıl önce konuşulamayanların bugün konuşulabildiğini anlattı. 

Cemil Çiçek, “Yapmamız gereken iş, bunun hukuki altyapısını hazırlamak, bunun da yolu, yeni anayasadan geçiyor. Belli ki acıları paylaşmak ve yaraları sarmak için bir adım atılması gerekiyor ama bunun çok da kolay olmadığını biliyoruz. Önyargıların egemen olduğu, insanların birbirine ideolojik körlük içinde baktığı bir süreçte bu kolay değil. Olabildiğince bu adımların sayısının çoğaltılmasında fayda var” diye konuştu.

Geçmişte yaşanan savaş, çatışma ve şiddet olaylarının, günümüzün sorununa dönüştüğü bir dönemden geçildiğini, bunun, birlikte yaşama hayalini de örselediğini vurgulayan Çiçek, “Dün dünde kaldı, ondan gerekli dersi çıkarmamız lazım. Bugünü ve geleceği sağlam inşa edebilmek bakımından konuyu sağduyuyla tartışmamız icap eder” dedi.

Meclis Başkanı Çiçek, insanlık tarihinin, savaşın ve şiddetin tarihi olduğunu, 5 bin yıllık yazılı tarihin sadece 292 yılının savaşsız geçtiğini belirterek, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, yılda ortalama 1 milyon 600 bin kişinin şiddet nedeniyle yaşamını yitirdiğini, bunların 5′te 1′inin savaş ve çatışmalar sonucu öldüğünü kaydetti.

Çiçek, 20. yüzyılın en yıkıcı savaşının 2. Dünya Savaşı olduğunu, yaklaşık 6 yıl süren savaş sürecinde 10 milyonlarca insanın yaşamını yitirdiğini belirterek, Avrupa‘da yaşanan son savaşın Yugoslavya‘nın dağılma sürecinde olduğunu, 200 binden fazla Müslüman Boşnak’ın burada hayatını kaybettiğini söyledi.

Karabağ‘ın Hocalı kasabasında 613 Azeri Türk’ün yaşamını yitirdiğini ifade eden Çiçek, benzer olayların Filistin‘de ise yıllarca devam ettiğini kaydetti.

Cemil Çiçek, dünyanın sistematik anlamda değişim geçirdiği 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyıl başında dünyada büyük acılar yaşandığına dikkati çekerek, Osmanlı-Rus savaşı ve Balkan savaşlarında Rumeli’den milyonu aşan insanın, yerini yurdunu terk etmeye zorlandığını, bu yıl 100. yılı anılan bu facia üzerine tarihçilerin halen pek de eğilmediğini ifade etti.

Çiçek, şöyle devam etti:

“Dünya savaşının en şiddetli olduğu dönemde, Anadolu büyük dramlara sahne olmuştur. İç güvenlik endişesinin baskın hale geldiği bu dönemde, Anadolu‘dan bir göç ettirme hadisesi yaşanmıştır. Bu hadise nedeniyle yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Ermenilerin yerlerini yurtlarını terk etmeye zorlanmaları gerçekten üzerinde durulması gereken bir husustur. 19. yüzyılda batıda başlayan uluslaşma sürecinden kaçınılmaz şekilde Osmanlı da etkilenmiştir. Bu süreç, beraberinde imparatorluktaki çoğulcu yapıyı bozmuştur. Daha önce yan yana yaşayan farklılıklar, ayrışarak varlığını devam ettirmeyi tercih etmiştir. Osmanlı devletindeki çözülmeden, sadece devletin asli unsuru olanlar değil, bu toplumdaki herkes etkilenmiş, doğal olarak herkes kendi istikbalini tayin telaşına düşmüş, bu da beraberinde pek çok acıyı getirmiştir.”

'Ev sahipliği duygusu'na dikkat çekti

İmparatorluğun çoğulculuğundan ulus devletin tekilciliğine devşirilen sistemin, toplum tarafından kolay kolay benimsenmediğini, bu durumun ister istemez devlet ve toplum arasında bir yabancılaşmaya neden olduğunu anlatan Çiçek, “ev sahipliği duygusu” nedeniyle Anadolu halkının kendi yaşadığı acıları unutup başkalarının acısına üzüldüğünü savundu:

“Bu yabancılaşma nedeniyle toplum içinde devlete paralel yapılar teşekkül etmiştir. Savaşlar ve şiddet olayları zaman zaman katliamlara, sürgünlere, göçlere yol açmıştır. Bundan ötürü insanlar derin acılar yaşamıştır, yaşanan acıların her bireyde ve toplumda farklı tepkileri olmuştur. Biz, acıları unutmayı tercih eden bir halkız. İmparatorluk kültüründen gelen bir halk olmamızdan olsa gerek, başkalarının acılarını hatırlıyoruz. Buna biraz da ‘ev sahipliği duygusu’ diyorlar. İçin kan ağlasa da gözyaşını belli etmeme gururu gibi bir şey. Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması döneminde, Anadolu‘nun işgali yıllarında yaşadığımız dramlar yüreğimize gömülmüştür. Biraz da kaderci inancın etkisiyle başımıza gelenleri Hak’tan bilip gönlümüzü teselli etmişiz, yeteri kadar da sebepler üzerinde duramamışızdır.Yeni bir başlangıç için eskiye takılıp kalmamak en pragmatik tercihtir. Bundan ötürü, kurduğumuz yeni devletle birlikte eskiye dair ne varsa unutmak isteğimizi fazla yadırgamıyorum. Çünkü acılar öfkeye, öfke nefrete, nefret kine dönüşebiliyor. Bu duygular, yarına ait duygular değil, dünün yaşanmışlıklarına ait duygulardır. Acıları kaşımak kimseye bir yarar getirmez. Acılardan ders çıkarmak ve tekrar yaşanmaması için tedbir almak hepimizin menfaatinedir. Unutulmaması gerekir ki, acıları kışkırtmanın arkasında bir kısım uluslararası çıkarların olduğunu da biliyoruz. Her dönemi kendi şartları içinde değerlendirmek gerekiyor. Bugün yapmamız gereken 19. yüzyılın son çeyreğinde ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ve 20. yüzyılda yaşanan hadiselerin tekerrür etmemesi için çalışmak.”

'Eşitlik talebi, imtiyaz talebine dönüşmemeli'

İnsanların birbiriyle boğazlaşmasından başlayarak, toplumların birbirleriyle çatışmasına meydan vermeyecek bir dünya ve toplum düzenini hep birlikte kurmak zorunluluğu bulunduğunun altını çizen Çiçek, “Birbirini ötekileştirmeyerek, farklılıklardan beslenip kendini zenginleştiren bir kültürel algıyı birlikte yaratmak zorundayız. Kişisel hak ve özgürlükleri teminat altına almak gibi bir sorumluluğumuz var” dedi.

Çiçek, mensup olunan toplumun eşit bireyi olmayı herkesin hak ettiğini anlatarak, şunları kaydetti:

“Temel hak ve özgürlüklerden herkes kadar kendimizin de yararlanmak hakkı olduğunu bilmeliyiz. Eşitlik talebi, imtiyaz talebine dönüşmemeli, elde edilen haklar, gönül bağlarını koparıcı mahiyette olmamalı, mensubiyet hislerini örselememeli. Bireysel hak ve özgürlük talepleri, farklılaşma taleplerini meşrulaştırıcı mahiyette olmamalı, birlikte yaşama kültürümüz zedelenmemeli. Bugüne kadar varılmaya çalışılan hedef budur.

‘Zorunlu beraberlik yerine gönüllü beraberlik en güçlü beraberliktir’ diye düşünüyorum. Yürüttüğümüz çalışmaların hedefi de budur. Bu hedefe ulaşmak için, toplumun tüm kesimlerinin yürüttüğümüz çalışmaya destek vermesini diliyorum. Siyasi bir belirsizliğe meydan vermeden, Türkiye‘yi istikrarlı bir şekilde yarınlara taşıyabildiğimiz takdirde, hukukun üstünlüğü ilkesinin Türkiye‘de egemen olacağına inanıyorum.”

SODEP Başkanı Ergün

Toplantıda konuşan SODEP Genel Başkanı Hüseyin Ergün de, bugüne kadar iktidara gelen hiçbir partinin bütün vatandaşlarına eşit yurttaşlık hakkını ele almadığını söyledi.

Ergün, şöyle devam etti:

“Son 10 yılda AK Parti, yoluna insan gözüyle bakarak başladı ama devlet gözüyle bakarak devam ediyor. Niye- Çünkü bu iktidar da herkes için değil, kendisi için özgürlükçü. Onun için insan gözünden devlet gözüne kayıyor. SODEP bundan 1 yıl önce kuruldu. İktidarların insan gözüyle baktıkları bütün projeleri destekliyoruz ve destekleriz. Yurttaşlar arasındaki hak ve özgürlük farklarını tasfiye edeceğiz. ‘Sizin acınız bizim acımız’ diyebilmeliyiz. Bu sempozyumu bu anlamda ilk adım olarak değerlendirmeliyiz. Yeni anayasa, bir haklar ve özgürlükler bildirgesi olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için hepimiz Cemil Çiçek‘e yardımcı olmalıyız.”

 
(Kaynak: SODEPGazete)

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem