Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan ile 24 Nisan kısa süre kala, Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzüncü yılında 1915 Ermeni Soykırımı tartışmaları konusunda takındıkları tutumu konuştuk. Mahçupyan’a göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunu belirleyen, Orta Anadolu’da AK Parti ile MHP arasında gidip gelen yüzde 4’lük milliyetçi muhafazakâr ou.
Başbakan Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2015 ve Ermeni Diasporası gibi konularda farklı yaklaşımları olduğunu görüyoruz. Başbakan Davutoğlu, zaman zaman “Ermeni Diasporası, bizim Diasporamızdır” derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Diaspora’ya yönelik sert ifadeler kullanıyor. Bu farklılığı nasıl açıklıyorsunuz?
Projektörlerini farklı yerlere çevirmiş iki insandan bahsediyoruz. Tayyip Erdoğan bir siyasetçi olarak hem zamana karşı, hem de var olan kmlikler arası denge mekanizmalarına karşı çok titizlikle bakan, bu çerçevede risk almamaya çalışan bir siyasetçi. İnsani olarak Davutoğlu’ndan farklı bakmıyor olabilir, ama bir siyasetçi olarak “Ne getirir?”, “Ne götürür?”, “Neden şimdi?” gibi sorular soruyor. Böyle sorular sorduğunuz zaman da muhtemel zarar verici mekanizmalara karşı önlem alırsınız.
Burada ne tür bir zarar olasılığı söz konusu?
Seçimlere giderken, Orta Anadolu’da AK Parti ile MHP arasında gidip gelen yüzde 4’lük oy, büyük önem taşıyor. 7 Haziran seçimlerinin sonucu, gelecek 10 seneyi belirleyecek. Erdoğan’a göre, hiçbir şey önümüzdeki 10 seneden daha önemli değil. Öte yandan, Davutoğlu’na tamamen insani ve tarihî bazda soru sorulduğu zaman ve “Bunun tamiri nasıl olacak?” şeklinde sorulunca, “Diaspora, bizim Diasporamızdır” diyor.
Çanakkale Savaşı anmasının, bu yıl 24 Nisan’a alınması ne anlama geliyor?
AK Parti, 22 milyon seçmenin oyunu alıyor. Bunun en az 10 milyonu, milliyetçi muhafazakâr oylar. AK Parti yüzde 20 oy alan bir parti olsaydı, o zaman pek çok konuda daha net konuşabilirdi; ama yüzde 50’ye yakın oy alan bir kitle partisi olarak, kendisine oy veren tüm kesimlerin hassasiyetlerini gözetmek zorunda. Bu farklı hassasiyetlere, “Sen de haklısın, sen de haklısın” diye bakmıyor. Bu açıdan, Çanakkale’nin seçilmesi özel bir durum. Çanakkale Savaşı, Cumhuriyet’ten önce yaşanmış ve çoğul bir imparatorluğun hikâyesinin parçası. Orada ölenler arasında Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, kısacası herkes var. Öte yandan, karşınızda da Anzaklar, Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar gibi bu savaşın kurbanı olmuş topluluklar var. Çoğulcu, global bir anma üzerinden bir denge kuruluyor. Türk milliyetçiliği üzerinden kurulmuyor bu denge. Bunu gözardı etmemek gerekir.
Geçen yıl, Erdoğan’ın 'taziye mesajı', Türkiye ve dünya kamuoyu açısından şaşırtıcı olmuştu. Bu sene de Cumhurbaşkanı veya Başbakan’dan benzer bir tutum bekliyor musunuz?
AK Parti, önce 'taziye mesajı', ardından da Başbakan Davutoğlu’nun Hrant Dink mesajıyla çıtayı yükseltti. Bu sene 24 Nisan’da da böyle bir beklenti var. Bunun olup olmayacağını bilmiyoruz. Arka planda bir şeyler hazırlanıyor olabilir, ama benim bundan haberim yok. Bu gerçekleşse bile, tonu çok farklı olmayacaktır. Bu açıklama, dünya genelinde Ermenileri tatmin etmeyecektir. Bence bu tür olaylarda önemli olan, geri adım atma durumuna düşmeden, az veya çok birlikte ilerliyor olmak. Diaspora, bugün benim tahmin ettiğimden çok daha yumuşak bir tutum sergiliyor. Bu yıl, çok daha radikal bir Diaspora söylemi ve hareketliliği olacağını düşünmüştüm. Diaspora, bugün konuyu çok daha rahat ve soğukkanlı bir şekilde tartışıyor. Bu da Türkiye’yi çok daha teşvik edecek bir unsur olarak ön plana çıkıyor.
Seçimlerde üç partiden de Ermeni adaylar gösterilmesini nasıl yorumluyorsunuz? CHP’nin birinci sıradan Ermeni bir aday göstermesi, sizi şaşırttı mı?
Birinci sıra, her zaman sembolik bir değer taşır. Bu yüzden de hoşuma gitti. Sonuç olarak, Meclis’te tek bir Ermeni’nin olmasını istemem.
Neden?
Hem Ermeniler farklı renkleri olan bir topluluk olduğu için, hem de bütün yükün, bir kişi tarafından taşınması mümkün değil. O yüzden de üç partinin ayrı ayrı ve birbirine benzemeyen adaylar çıkartması, çok iyi oldu. Umarım, üçü de kazanır.
Sizin de AK Parti’den aday olmanız bekleniyordu. Neden olmadı?
Ahmet Davutoğlu, benim milletvekili olarak daha yararlı olacağımı düşünüyor olsaydı, aday olmamı teklif ederdi, ben de kabul ederdim. Kişisel olarak, benim parlamentoda olmamın Türkiye’ye özel bir katkısı olacağını sanmıyorum. Bu nedenle de kendim böyle bir şeye talip olmadım.
Papa’nın, 12 Nisan’da Vatikan’da yapılan ayinde, 1915 Ermeni Soykırımı hakkında söyledikleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Papa, bir Batı kurumunun başındaki ve ruhani niteliği olan biri olarak, bu yıl 1915 ile ilgili bir şeyler söylemek zorundaydı. Gördüğüm kadarıyla, bunu olabildiğince diplomatik şekilde söylemiş. Mealen "1915'in bir soykırım olduğuna dair geniş bir kanaatin varlığından" söz etmiş ki, gerçekten de öyle. Doğrusu, bir Ermeni olarak benim açımdan ne söylediğinin pek bir önemi yok. Sonuçta, Papa, kendi omuzlarında duran manevi yükü ve toplumsal beklentiyi uygun bir biçimde karşılamaya çalışmış.