RAKEL DİNK
Duydum ki hastasın ve beni görmekmiş arzun. Koştum geldim.
Her zamanki gibi derin keder, acı, saygı ve sevgi ile baktın, baktın. Düşündün ve yine düşündün. Hep ben konuştum, izninle dua ettim, 19. mezmuru okudum. Ölüm ve ölüler hakkında, yaşam ve Mesih’in ikinci gelişi hakkında konuştum. Saatler geçti. Hiçbir şey konuşmadın. Manuşak Kuyrig’le biraz ağlaştık, dertleştik. İşte geç oldu, çok gelenler de oldu, artık kalkayım. Bir söz, bir şey demedin bana. O derin ve bilge bakışınla, “Her zaman söz söylemeye gerek yoktur” dedin ya, çok haklısın. Sözsüz de çok şey söylenir, 19. mezmur gibi.
“Gün güne söz söyler,
Gece geceye bilgi verir,
Ne söz geçer orada, ne de konuşma,
Sesleri duyulmaz.
Ama sesleri yeryüzünü dolaşır,
Sözleri dünyanın dört bucağına ulaşır.” (Mez 19:2-4)
Onca bilgiye, akla, hafızaya rağmen, o kadar halim ruhlu ve alçakgönüllü oldun ki, etrafındakilerin ve her birimizin sevgisini ve saygısını anlatılamaz bir ölçüde büyüttün.
Atalarına ve tarihine olan derin sevginle ve hasretinle büyük bir çınar oldun. Genç yaşlı herkes, gölgenin farkındaydı. Varlığın herkese yetişiyor ve yetiyordu. Herkese emek verdin. Yaşına rağmen o kadar ani ve kısa sürdü ki hasta olma halin herkesi şok etmiş, şaşkınlık içindeler.
Varlığın hep özlenecek.
Hatıran her daim taze kalsın. Bütün sevenlerine Kutsal Ruh’un tesellisini ve gücünü diliyorum. Sonsuz saygı, sevgi ve dostlukla...