Yağmurlu bir nisan günü

ÇİĞDEM MATER

Adını ilk kez duyduğum an zihnimde. Ermeni şair Çarents’le ilgili konuşuyoruz, Kars’tayız, 2005 olmalı. Bir soru var aklımızda, cevabını bulamıyoruz. Yanımızda biri “Baron Seropyan’a sorun, o bilir” diyor. Kim olduğunu anlamıyorum, ‘baron’ kelimesinin anlamından da bihaberim. Baron Seropyan aranıyor, Baron gerçekten de biliyor sorunun yanıtını.

Sonra tanışıyoruz ve fark ediyorum ki, hayattaki bütün sorulara yanıt verebilir bilgelikte ve o bilgeliğin sükûnetinde. Tanıştığımız andan beri, hem benim, hem de ona hiç sormadan “Baron’u arayın, bilirse o bilir” deyip onu aramalarını sağladığım onlarca insanın 1915’e, soykırıma, Anadolu’ya, Ermenilere dair öyle çok sorusuna yanıt oldu ki... Öyle çok insana kol kanat gerdi, kendilerini arayan öyle çok insanın yalnızlığını azalttı ki... Baron Seropyan hepimize kocaman hayatları, büyük gerçekleri, hakikatleri, küçük cümleler ve fısıltılarla öğretti. Merak edip daha çok soru sormamızı sağladı. Çok büyük biriydi. Kanatlarının altına yüzlerce insan alabilen bir yaşayan kütüphaneydi. Onu yağmurlu bir nisan gününde uğurladık. Artık sorularımızın yanıtlarını kendimiz arayacağız, her seferinde onu anarak... Agos’un ve Hrant Dink Vakfı’nın yeni binasının bahçesine dikilen o gencecik nar ağacında yaşasın güzel hatırası...