Ermenistan, Down Sendromu ile doğan bebek Leo’nun annesi tarafından reddedilmesi ile birlikte son günlerde tekrar engelli çocukların aileleri tarafından doğum sonrasında terk edilmelerini konuşuyor.
Yeni Zelandalı Samuel Forest, Ermenisitan’lı eşi Ruzan Badalyan ile Yerevan’da yaşıyordu. Şubat ayında doğan bebekleri Leo’nın down sendromlu olduğunu doğumdan hemen sonra doktorlardan öğrenen Ruzan, bebeği istemediğini söylediğinde eşi bunu kabul etmedi. “Ya ben, ya bebek” diye direten Ruzan, eşinin bebeği seçmesi ile boşanma kararı aldı. Eşinden bir hafta içinde boşanan Sem, oğlu ile birlikte Yeni Zelanda’ya gidebilmek için yardım kampanyası başlattı. Kampanyaya katılım çok büyük, yaklaşık 500 bin dolar toplayan Yeni Zelandalı baba “Engelli bir çocuğun zor büyüyeceğini ben de biliyorum, ama onu terkeden bir kadını eş olarak kabul edemezdim. Her şeyi denedim, çok tatlı bir bebek olduğunu, onu kucaklamasını söyledim…” diyor. Ruzan ise Ermenistan’ın engelli bir çocuk için zor bir ülke olduğunu, doktorların bile doğumdan sonra kendisine bağlanmaması için bebeği göstermediklerini ve vazgeçmesini önerdiklerini söylüyor.
Geçen ay Yerevan’da elleri gelişmeden dünyaya gelen ve ailesi tarafından terkedilen Rafael bebek, ‘engelli çocuk’ ebeveynleri ne yapmalı sorusunu yeniden gündeme taşımıştı. Büyük tartışmalara yol açan konu, Ermenistan’da engelli bir çocuğu büyütürken manevi ve maddi desteğin önemini ve devlet desteğinin yetersizliğini anımsatırken, aynı zamanada ailede engelli bir bireyin olmasının toplum tarafından hoş görülmediği ve ayıplandığı gerçeklerini de bir kez daha gözler önüne serdi.
Zaruhi K. (33,kuaför): Kızım doğduğunda sağ elinde iki parmağın eksik olduğunu söyledi doktorlar, çok üzüldüm. Daha sonra kabul edecek misiniz diye sordular. Şaşırdım, tabii ki o benim yavrum, dedim. Eve gelince göz aydını yerini nerdeyse taziye telefonları aldım. Utanmadan keşke hastanede bıraksaydınız diyenler oldu, inanamadım. Kızım 6 yaşında, dünyalar güzeli, ama komşular hep acıyarak bakıyorlar, ya da birbirlerine “Bak büyüdükçe daha da belli oluyor parmakları ” diyorlar, duyuyorum. Birkaç ay önce hastaneden bir telefon geldi, yine bizim kızımız gibi bir kız bebek doğmuş, ailesi istememiş, doktor da bu bebek sağlıklı, hiçbir sorunu yok diye üstelemiş. Bizden gelip anne-baba ile konuşmamızı ve kızımızı da getirmemizi istedi. Gittik, ikna edemedik. Baba “Bir gün gelip isterlerse, bu ‘ayıpla’ kızımı nasıl evlendirim” dedi. Kızım da olup bitenden çok etkilendi, eve dönünce siz beni bırakmazsınız değil mi anne, diye saatlerce ağladı.
Ermenistan’da benzer olaylardan sonra genç kadınlar tarafından kurulan “Pari Mama” (İyi Anne) grubu yöneticilerinden 2 çocuk annesi Marine Rafaelyan Yerevan Devlet Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Marine “Kadınlara, çocuklarının ne engeli olursa olsun, onlardan utanmamaları gerektiğini, onları yetimhanelere bırakmamalarını, onları sevmeleri ve yaşam alanı yaratabilmek için mücadele etmeleri gerektiğini anlatıyoruz” diyor. Devlet desteğinin daha fazla olması gerektiğini belirten Marine, mahalle baskısına ve ayıplamalara teslim olmamak konusunda anneleri yüreklendirip, yalnız olmadıklarını hissetmelerini istiyor.
Ani R.( 24, mağaza’da çalışıyor): Hamileliğim süresince hiçbir sorun yoktu, tüm tahliler iyiydi. Bebeğim doğduğu an, doktorlar kontrol için götürdü ve bebeği getirmediler. Bir iki saat sonra, doktor geldi. Bu çocuk yaşamaz, sabaha çıkmaz, karar ver kabul ediyor musun yoksa imzala şu kağıdı dedi. Daha sonra başka doktorlar da geldi, hemşireler, hasta bakıcılar herkes vazgeç, gençsin, sağlıklı çocuklar doğurursun, ne büyük dert biliyor musun deyip korkuttular beni. İmzaladım kağıdı ve eve gittik. 5 ay sonra Rahibe Teressa Evi’nden bir telefon geldi, bebeğiniz burada, yaşıyor gelip görebilirsiniz dediler. Ben ve eşim 2 ay boyunca ziyaret ettik bebeğimizi, hastalığı rahibelerden öğrendim, omuriliği gelişmemiş, iki kere ameliyat ettirmişler fakat hâlâ ayaklarını hareket ettiremiyor. Rehabilitasyona yollarız, size maddi yardımda bulunuruz, geri alın çocuğunuzu dediler, bize yardım edeceklerine söz verdiler. Aldık, oğlum şimdi 1 buçuk yaşında, yürüyemiyor, ama umudumuz var. Rahibeler, doktorlar ameliyat gerekli derse bize yardım edeceklerini söylüyorlar. Keşke ilk başta doktorlar daha iyi anlatsalardı, beni bırakmaya zorlamasalardı, 5 ay ayrı kalmazdım oğlumdan, ona süt verebilirdim.
2006’dan bu yana Yerevan’ın Nor Nork semtinde 3 katlı müsatakil bir evde faaliyet gösteren Rahibe Teressa Evi, ailesi tarafından terkedilen engelli çocuklar için bir yuva. Rahibeler ve hasta bakıcılardan oluşan yaklaşık 10 kişilik bir ekipleri var. Kurumun şu an bakımını üstlendiği çocuk sayısı 50. Rahibe Miki “Ermenistan da diğer Kafkas ülkeleri gibi engelli çocuklara karşı çok önyargılı, genc çiftler etki altında kalıyor. Özellikle kayınvalideler bu çocukları bırakmaları konusunda gelinlerine baskı yapıyor. Biz hastaneler ile bağlantı halindeyiz, terkedilen çocukları alıyor, burada tedavi ve rehabilite etmeye çalışıyoruz. Ailelere yine çocukları almaları için telkinde bulunuyor, en iyi bakımın bile anne sevgisi yerine geçemeyeceğini anlatıyoruz” diyor.
Ermenistan UNICEF Çocuk Koruma programı yöneticisi Meri Poghosyan aslında kültür olarak Ermenilerin çocuklarına düşkün bir halk olduğunu, yaptıkları araştırmalarda Ermenistan’lıların %84 “Engelliler hastanede terk edilmemelidir” dediklerini, fakat olumsuz birkaç örneğin bile insanlar üzerinde büyük etki bıraktığını söylüyor.
UNİCEF’in raporuna göre.( Ermenistan 2014)
Engelliği bir tanıdığınız var mı?
%60 var. %40 yok. Var diyenlerin sadece %2’nin ailesinde engelli var.Engelliler toplumda görünür olmalı mı?
%60 evet %30 hayır % 10 bilmiyorumÇocuğunuzun engelli arkadaşı olmasını ister misiniz?
%60 hayır %30 Evet %10 farketmez
Erkek toplumun hediyesi cinsiyet tercihli kürtajlar
Engelli çocukların ayrımcılığa maruz kalması dışında Ermenistan’da yaşanan bir diğer can acıtıcı durum ise cinsiyet tercihli kürtajlar. Yani hamilelik sırasında bebeğin kız olduğu anlaşıldıktan sonra hamileliğe son verilmesi. Cinsiyet tercihli kürtajların çok büyük kısmına ailece hatta aile büyükleri tarafından karar veriliyor. İlk hamilelikten de başlayabilen bu uygulama, ikinci ve üçüncü çocuk mevzubahis olduğunda çok daha yaygın bir hale gelebiliyor. Erkek çocuk doğur(a)mamak kadının iffetine zarar verirken, erkeğin şiddetine yol açıyor. Eşinin, kayınvalidesinin zoruyla kürtaj sandalyesine ağlayarak oturan kadınların yanında erkek doğuramamayı gurur meselesi yapıp, erkek çocuğu bulana kadar bu uygulamayı yıllarca sürdüren anneler de var.
Doktorun duruşu önemli
Sağlık Bakanlığı Kadın ve Doğum Bölümü Başkanı Doç. Dr. Gayane Avagyan, bu gidişatın 50 yıl boyunca devam etmesi durumunda büyük demografik sorunlara yol açabileceğinden korktuklarını ve sorunun çözümü için yollar aradıklarını belirtiyor. Bunların başında cinsiyet tercihli kürtajı yasaklama çözümünün geldiğini, ama bu konunun Ermenistan'da bazı sivil toplum kuruluşlarınca insan haklarına müdahale olarak algılanabileceğini, hem de kürtajın ne sebeple yapıldığını her zaman tespit edemeyeceklerini anlatıyor. Ayrıca yurt dışından getirtilen ilaçlar ile cinsiyet tespit edildikten sonra bazı kadınların evde de çocuklarını düşürdüklerini belirtiyor. Avagyan, kişisel olarak da yol alınabileceğini, bu noktada doktorların duruşlarının çok önemli olduğunu anlatıyor. Hastalarına kız çocuklarını sevmelerini, erkek çocuk istiyorlarsa bunun en iyi yolunun çok çocuk sahibi olmaktan geçtiğini vurguladığını belirtiyor.
İnsanoğlu tabiata müdahale etmediği sürece 100 kız çocuk için 105 erkek çocuk doğuyor. Farklı uluslararası araştırma kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin raporlarına göre ‘Erkek çocuk daha iyidir' hastalığından muzdarip ülkelerde yapılan müdahaleler sonucunda 100 kız çocuğuna karşılık 136 erkek çocuk bile doğabiliyor. Erkek çocuk isteğiyle cinsiyet tercihli kürtajların en belirgin oldukları ülkeler 1970'lerden itibaren Güney Kore, Çin ve Hindistan olurken, 1990'lara geldiğimize bu ülkelere rakip hatta onları uzak ara geçen ülkeler ortaya çıktı. Bu listede yer alan Kafkaslar'daki 3 ülke; Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan.
Birleşmiş Milletler'in Ermenistan temsilcisi Garnik Hayrapetyan, erkek çocuk tercihini, Ermenistan toplumunda ve bölgede hüküm süren ataerkil düzene, kadın-erkek eşitsizliğine, kadının toplumun belirli kesimlerinde hâlâ tam anlamıyla birey olarak kabul edilmemesine bağlıyor. Hayrapetyan'ın gözlemlerine aile içinde yaygın olan “Kız evlenir, başkasına gelin olur, erkek bize kalır” paranoyası ve bu bölgede de Türkiye'deki gibi yaygın olan “Erkek adamın, erkek çocuğu olur” saplantısı da eklenince aile içinde kız çocuk doğuramayan kadınlara yapılan baskı kötüye doğru gidiyor.