Nesim Ovadya İzrail, 27 Ocak'ta Hahambaşı Rav İsak Haleva, Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzade ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in katılımıyla Ankara'da gerçekleşen Holokost Kurbanlarını Anma Günü izlenimlerini Agos'a yazdı.
Uluslararası Holokost Kurbanları, 27 Ocak 2015 Salı günü Ankara’da başlıktaki sloganla anıldı.
Türkiye’de ilk defa 2011 yılında, Türkiye Yahudi Cemaati ve Hükümet işbirliğiyle İstanbul’da Neve Şalom Sinagogu’nda yapılan anmadan sonra bu yıl anma toplantısının Ankara’ya taşınması ve ilk defa olarak Büyük Millet Meclisi Başkanlığı seviyesinde katılımın olması, Holokost Kurbanlarını Anma konusunda hükümetin daha istekli olduğunu ve dünyaya daha büyük ölçekli bir mesaj vermeye karar vermesiyle ilişkilendirilebilir.
Son yıllardaki siyasi gelişmeler nedeniyle bozulan Türkiye-İsrail ilişkileri ve bunun sonucunda hükümetin yüksek perdeden İsrail aleyhine yaptığı açıklamaların Yahudi karşıtlığını arttıran sonuçlarından büyük rahatsızlık duyan Türkiye Musevi Cemaati, sesini duyurmak ve hükümete bir mesaj verebilmek üzere, bu yıl düzenlenen Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü için kalabalık bir heyet olarak Ankara’ya geldi.
Holokost Kurbanlarını anmak üzere Ankara’da biraraya gelen, Hahambaşı Rav İsak Haleva, Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzade ve başka birçok yönetici ile birlikte 250 civarında Musevi gönüllünün ilk durağı Anıtkabir oldu.
Bilkent Üniversitesi’nde yapılan toplantıya katılımın, Musevi Cemaati açısından oldukça anlamlı yanı, İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa ve Antakya Musevi Cemaatleri Başkanları ve mensuplarının bir araya gelmesiydi.
750 yıllık Sinagogta ibadet
Eski Ankara evlerinin yer aldığı Samanpazarı’nda, 750 yıllık geçmişe sahip olan Ankara Sinagogu’nda, uzun yıllardan beri ilk defa bu kadar büyük bir katılımla yapılan ibadet, günün en önemli ve anlamlı tarihi olayı oldu. İbadet sonrası Ankara Musevi Cemaati başkanının, günün konusu üzerine yaptığı kısa konuşmadan sonra kalabalık Musevi topluluğunun Bilkent Üniversitesi’ne gidiş ve dönüşünde alınan yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekti.
Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Konferans Salonunda Holokost anması saat 19.00’da başladı. Ankara’dan çok sayıda resmi ve sivil katılımcı ile birlikte dolan salonda, Rektör Prof. Abdullah Atalar, Holokost Anması üzerinde yaptığı konuşmasında, Nazi zulmü nedeniyle Almanya’daki üniversitelerde görevlerine son verilen Yahudi kökenli bilim adamlarına Türkiye’nin kapılarını açmasını ve bu vesile ile ülkemize gelen çocuk doktoru Prof. Ekştayn’ın uzun yıllar süren çalışmalarını anlattı.
Bu konuşmadan sonra Başbakan Davutoğlu’nun ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağlayan’ın Holokost Kurbanlarını Anma günü nedeniyle, “tarihin insanlığa karşı işlenmiş bu en acımasız suçunu şiddetle kınayan, Holokost sırasında hayatını kaybeden milyonları saygıyla anan” mesajları okundu.
Doç Dr. Umut Uzer’in konuşması ve toplantı arasında Bilkent Piyano Triosu’nun verdiği müzik gösterisinden sonra Büyükelçi Ertan Tezgör söz aldı. Beşinci yılına gelmiş bulunan bu organizasyonun ilk yılından itibaren içinde yer alan Tezgör, bu sürecin adımlarını, geçirdiği aşamaları anlattı.
Türkiye Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh, konuşmasına Holokost’tan örnekler vererek başladı. “Öldükten sonra da yaşamak istiyorum” diyen Anne Frank’ın sözlerini hatırlatan İbrahimzadeh, “Her ne şart olursa olsun savaşı bir seçenek olarak görmek yerine barışın bekçiliği yapan toplumlar yetiştirilmesi gerektiğini” ifade etti.
Çiçek: Her ülkenin vicdani bir ders çıkarması gerekir
26-27 Ocak günlerinde Prag’da düzenlenen ve 28 Avrupa Birliği ülkesinin Parlamento Başkanlarının davetli olduğu Holokost anma programına katılan Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Ankara’ya dönmesinin ardından Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenen toplantıya katıldı.
Bilkent Üniversitesi’ndeki toplantıda söz alan Çiçek, “Sebebi ne olursa olsun belli süreden beri özellikle Avrupa'da antisemitizm, İslamofobi, ayrımcılık, aşırılık ve nefret söylemlerinde ciddi bir yükseliş olduğunu” vurguladı ve buna karşı uluslararası işbirliği yapılamazsa yeni acıların yaşanmasının mukadder olacağını, ortak tavra ihtiyaç var olduğunu söyledi.
Meclis Başkanı Çiçek sözlerine devamla, “İkinci Dünya Savaşı'nda başta Yahudiler olmak üzere farklı toplumların, toplulukların sırf taşıdıkları etnik, dini vesair kimlikleri nedeniyle topyekûn ortadan kaldırılmaya çalışılması ve bunun da daha önceden hiç yaşanmamış bir şekilde ve endüstriyel bir yöntemle yapılması maalesef insani değerler kaybedildiğinde nelerin yaşanabileceğinin en somut göstergesidir. Bundan herkesin ve her ülkenin kendince vicdani bir ders çıkarması ve bir daha böyle büyük insanlık trajedilerin yaşanmaması için gayret göstermesi gerektiğine inanıyorum” dedi
Antisemitizmin artmasında, Filistin-İsrail ihtilafının önemli bir neden oluşturduğunu vurgulayan Meclis Başkanı, “Bu çözülmediği sürece Filistinlilerin hakları, hukukları, egemenlikleri ve bağımsız bir Filistin devleti kurulmadığı sürece ne Ortadoğu'da barış olabilir ne de bu şikâyet ettiğimiz hususları (antisemitizmi) belli bir yerde tutmak mümkün olabilir. Onun için hele hele İsrail hükümetinin, son zamanlarda Kudüs'ün statüsünü zorlayan, Müslümanların ilk mescidi olan Mescid-i Aksa'ya ve Kudüs'e yönelik saldırıları, saygısızca tutum ve davranışları bölgede kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Mavi Marmara faciasının halen bir şekilde sonuçlanmaması, bir mutabakata varılamamış olması da kabul etmek gerekir ki Türkiye açısından üzerinde önemle durulması gereken bir husustur. Bir taraftan geçmişteki acıları hatırlarken yaşadığımız bu acıları özellikle son Gazze saldırılarında 2 binden fazla masum çocuğun, kadının katledilmiş olmasını da kimse görmemezlikten gelemez. Onun için fotoğrafı bütünüyle görmek ve çözüm bulunacaksa bu bütünlük içerisinde, bütüncül bir çözüm arayışı içerisinde olmamız gerektiğini burada ifade etmek istiyorum” dedi.
“Toplumumuz, kültürümüz ve tarihimizin ayrılmaz bir parçası olan Musevi vatandaşlarımızın, son dönemlerde, İsrail hükümetinin uyguladığı politikalardan dolayı itham edildiklerini, hatta kin ve nefret içeren ifadelere maruz kaldıklarını üzüntüyle müşahede ediyorum. Musevi vatandaşlarımız, diğer tüm vatandaşlarımız gibi ülkemizde inanç ve ibadet hürriyeti dâhil tüm hak ve özgürlüklere sahiptir. İsrail hükümetinin izlediği politikayla hiçbir ilgisi bulunmayan ve yalnızca aynı dine mensup olmaları nedeniyle suçlanan, haksız ithamlara, kin ve nefret içeren ifadelere ve saldırılara maruz kalan Musevi vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerini korumak, onlara huzur ve refah sağlamak tüm Türk vatandaşları olduğu kadar bizim için de boynumuzun borcudur.”
Toplantı sonunda, salonda bulunan tüm katılımcıların ayağa kalkmasıyla, Türkiye Musevileri Hahambaşısı Rav İsak Haleva öncülüğünde, aralarında bazı öğrencilerin de bulunduğu grup, Holokost kurbanları anısına mumlar yaktı. Haleva, mum yakarken, “Dünyamız, böylesi vahşete bir kez daha tanık olmasın temennisinde bulundu.
Neden 27 Ocak?
Bundan tam 70 yıl önce, 1945’te 27 Ocak günü, Alman Nazilerinin öncelikle Yahudileri yok etmek üzere kurdukları, toplama ve imha kamplarından en çok bilineni olan, bir milyondan fazla Yahudi’nin imha edildiği Polonya’daki Auschwitz kampına, Alman Ordusu ile savaşarak gelen Sovyet askerleri girmişti. Karşılaştıkları manzara, daha önce bildiklerinin çok ötesindeydi. Yahudilere uygulanan soykırımın gerçek boyutunu dünya o günden sonra anlamaya başladı. İnsanlık, bu dehşetli tablonun Almanya ve Avrupa’nın her yanında yaşandığı gerçeğiyle insanlık yüz yüze geldi.
2. Dünya Savaşı öncesinden başlayarak 1945 yılına kadar devam eden Yahudileri imha etme uygulaması olan Yahudi Soykırımı, ilerleyen yıllarda kendisine has uluslararası bir isimle, ‘Holokost’ olarak anılmaya başlandı.
Bu insanlık suçunun, dünyanın hiçbir yerinde bir daha yaşanmaması için, Birleşmiş Milletler’de Türkiye’nin de katılımıyla, 2005’te 27 Ocak günü, “Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü” ilan edildi.