Köşe yazılarında 19 Ocak

Hrant Dink'in 8. ölüm yıldönümünde, Dink mirasından ve cinayet sürecinden bahseden köşe yazılarını derledik.

Aydın Engin: Unutmayın, bugün 19 Ocak

Yoğurdu üfleyelim. Çünkü daha şimdiden cinayeti “paralel yapı”ya yıkma manevrasının ipuçları belirdi. Sekiz yıllık adalet arayışımızın kirli bir siyasal çekişme için araçsallaştırılmasına göz yumacak değiliz herhalde. “Hepiniz oradaydınız ve kol kolaydınız ulan” diye haykırmaktan bizi kimse alıkoyamaz…  

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Orhan Kemal Cengiz: Hrant Dink'i kim öldürdü?

Orhan Kemal Cengiz: Şimdi, tetikçileri, azmettiricileri, cinayetin işleneceğini bilmelerine rağmen bilmezlikten gelenlerin hepsini cezalandıralım, eyvallah...

Ama o cinayeti çözmek için her şeyi hatırlamamız gerekiyor; her şey hafızalarımızın kıvrımlarında saklı bir şekilde duruyor...

Hatırlıyor musunuz?

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.  

Hasan Cemal: Sevgili Hrant kardeşim, sen huzur içinde uyu ama...

Gerçek barış̧ ve demokrasi ne yazık ki hep tarifsiz acıların içinden geçerek, Hrant Dink örneğinde olduğu gibi ancak büyük bedeller ödenerek gelebiliyor. Anlaşılan o ki, toplumların hayatında bazı taşlar bir bedel ödemeden yerinden oynamıyor ya da yerli yerine oturmuyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız. 

Cengiz Çandar : Saat üçte öğleden sonra 

Federico Garcia Lorca’nın Ignacio Sanchez Mejias için ağıtını bilir miydi acaba Hrant? “Akşamüstü saat beşte/Saat beşti akşamüstü..” diye başlayıp giden...

‘Güneşler gibi yandı yaralar akşamüstü saat beşte/Kırarken camları kalabalık akşamüstü saat beşte/Akşamüstü saat beşte/Ah, o korkunç beşte akşamüstü!/Beşi gösteriyordu bütün saatler!/Akşamın gölgelerinde saat beşti!” diye biten o müthiş ağıtı biliyor muydu acaba Hrant?

Bizler biliyoruz; 2007 yılından bu yana her 19 Ocak’larda, “Öğleden sonra saat üçte /Ah, o korkunç üçte öğleden sonra...” demesini. Her 19 Ocak’ta Agos’un önünde öğleden sonra saat üçte bir araya gelmekten, hiç vazgeçmedik.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Ümit Kıvanç: 19 Ocak ve 2015 - Utanç verici işler

Büyük utanmazlığa gelelim. Her yıl 18 Mart'ta çeşitli faaliyetlerle anılan Çanakkale savunmasının bu yıl "Ermenilerin 24 Nisan'ı"na rakip çıkarılması, bunu akıl edenlere müthiş bir zekâ ürünü olarak görünmüş olabilir. Herhalde öyle görünmüş. Ama böyle bir oyunbazlığın daha başka nelerin ifadesi sayılabileceğini bu kişiler ya akıl edememiş ya da önemsemiyorlar. Muhtemelen ikincisidir. Çünkü artık kibir fazlasından infilak etmek üzereyiz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız. 

Okay Gönensin: Yargının ve adaletin en örgütlü çöküşü

Hukuk eğitimi veren okullarda mutlaka okutulmalıdır bu vaka, yargı nasıl kendi eliyle kendini çökertir, adalet nasıl el birliğiyle yok edilir.

Vaka, 8 yıl önce işlenen Hrant Dink cinayetidir. Yargı bu sekiz yıl boyunca adaletin yerine gelmemesi için çalışmıştır.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız. 

Müge İplikçi: Mevsimler geçerken, Hrant! 

Bu yazdığım kaçıncı Hrant Dink yazısı, bilemiyorum. Bu konuda yazarken hep aynı duyguyla yazıyor olmaktan utanır hale geldim. Onca insanın çabasıyla kat edilen yolların bir çırpıda başka bir noktaya savrulduğunu görmekten... Ülkemizde gazetecilerin öldürülmesi, yazılarına sansür uygulanması yeni bir şey değil. Ama buna inatla alışmamamız gerekiyor. Bu acıyı göremeyenlere, bu acının üstünü örtenlere karşı er ya da geç insanlığın kazanacağını (belki sonra yine kaybedeceğini, ama sonra yine kazanacağını, sonra yine kaybedeceğini, sonra...) usanmadan anlatmak. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.  

Murat Aksoy 1915’ten 2015’e Hrant’sız 8 yıl

Gelişmeler önemlidir ama tek başına yeterli değildir. Çünkü, bugün mesele sadece Hrant’ın katillerinin ortaya çıkarılması değildir. 8 yıl boyunca o katillere, o katilleri koruyan sisteme bekçilik edenler, onları sahiplenen ve onlara yataklık edenlerin de hesap vermesi gerekiyor. Hrant’ı iktidar mücadelesine alet edenler, o sistemi ve devleti savundukça katilleri ortaya çıkaramazlar.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız. 

Markar Esayan: Hrant’ın ‘arkadaşı’ olmaya gerek yok, dürüst olun yeter 

Hrant’ın “arkadaşları” ve AGOS “Bu cinayet paralele sığmaz” yazıları yazıp manşetler atacaklarına bu kritik soruları gündemleştirsinler. 

Tarafsız ve cesur olmak yeterli.

 Yazının tamamını okumak için tıklayınız.  

Hilal Kaplan: Bu dava ‘paralel’e sığmaz mı?

Hem “Bu dava ‘paralel’e sığmaz” şeklinde açığa çıkmış paralel yapıyı bile tırnak içine alıp kollayanlar hem de  BTK raporunda davaya ilişkin çekilmiş en net fotoğrafın altında imzası olan Erdoğan’ı ve son bir sene içerisinde davadaki kamu görevlilerin araştırılmasını geç de olsa sağlayan hükümeti hedefine koyanlar tetikçilerin paralel yapı ve polisleriyle ilişkisine dair de net bir duruş sergilemeliler. Tabii bunun için önce tırnak dışına çıkmaya cesaret etmeleri lazım...

 Yazının tamamını okumak için tıklayınız. 



Yazar Hakkında