OHANNES KILIÇDAĞI
Hukuk kimin kapısında yatar?
Bu ülkenin İçişleri Bakanı’nın, polise “Yakaladığınız uyuşturucu satıcılarının ayaklarını kırın, suçu bana atın” demesinin üstünden daha bir sene bile geçmedi ama doğru dürüst konu bile olmadı. Dikkatinizi çekerim, salık verdiğinin bir suç olduğunun o da farkında.
Türkiye Avrupa’yı bitiriyor
Bunu tek başına yapmıyor tabii. Hatta, Avrupa’yı ‘bitiren’ faktörler arasında en üst sıralarda da yer almayabilir ama bir rol oynuyor. Önce Avrupa’nın bitmesiyle kastımız nedir kısaca onu açıklayalım, sonra Türkiye’nin devlet ve ülke olarak bundaki payına bakalım.
Tarih ‘geçmiş gün’ değildir
Biz bugün Ermenilerin Osmanlı ordusunda askere alınmaları konusunu ne derece, nasıl ve hangi şartlarda hatırlıyoruz? Başka bir deyişle, bunun tarihi nasıl yazılıyor? Hatta, hatırlanıyor ve yazılıyor mu diye de sorabiliriz.
Gidenler, gidemeyenler, dönemeyenler
1980 darbesinden sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalanların yaşadıkları acılar, hem onların, hem bizim belleklerimizde hâlâ taze. 80’lerden geriye doğru gittiğinizde de şimdiki gibi birçok ‘entelektüel-siyasi göç dalgası’ bulmak mümkün. Ben size bunun ‘ilk örneklerinden’ birini hatırlatacağım. Çoğunuzun belki hiç bilmediği...
Soykırım nasıl mümkün oldu?
Başlıktaki sorunun tek bir cevabı yok. Ermeni Soykırımı’nı mümkün, hatta görece kolay kılan çok sayıda faktör var. Bu yazıda işin sosyolojisiyle, kitle psikolojisiyle ilgili bir noktaya değinmeye çalışacağım.
Hâkim ve savcı sınıfı
Türkiye’de savcı ve yargıçlar için korunması gereken en kutsal kavram adalet değil, devlet ve kendilerince tarif ettikleri Türklüktür. Dolayısıyla, bunların tehdit altında olduğunu düşündüklerinde bütün evrensel hukuk normlarını, hadi onu da geçtim, en basit akıl ve vicdan işlevlerini terk etmeye hazırdırlar.
Soykırım sonrası ‘millî rehabilitasyon’
Ermeni feministler, Ermeniliğin korunması ile kadın haklarının elde edilmesi ve eşitlik talepleri arasında sıkışıp kalıyorlar. Nitekim, 20. yüzyıl, Türkiye Ermeni toplumu için olduğu gibi Ermeni feministler için de bir gerileme dönemi oluyor.
“Hoşgörü değil, hak” demiştik, hâlâ öyle
Hoşgörü, kelime anlamı itibariyle size zararı olan bir duruma veya kişiye gösterilir. Peki öyleyse Osmanlı Devleti Ermenilerin, Rumların vs. nesine hoşgörü gösteriyordu ki biz bugün onu örnek alacağız?
Rezil bir maskeli balo
Ortalığın ayağa kaldırılma şekline bakarsanız, o birliği kuranlar HDP’nin “adamıydı” ve Ermeni okullarını ele geçireceklerdi herhalde!! Evet, öyle ya, şu sıralar HDP başındaki her belayı defetti de sıra Ermeni okullarına geldi! Allah akıl fikir versin!