Dersim Ermenileri
“Ermeni bizi kabul etmiyor ki!”
Alanyazı köyünden, 87 yaşındaki Mehmet Ali Boztaş o yıllarda 15 yaşındaymış: “38’i gördüm, anam ‘oğlum bizi kıracaklar’ dedi. Bir tabur asker geçti, sonra makineli tüfekle öldürdüler herkesi”. Mehmet Ali Bey, yıllarca bölgedeki halkla beraber yaşadıkları hâlde ayrımcılığın değişmediğini söylüyor: “Gökte Hızır da olsam Ermeni diyorlar, onlar için en kutsal kişi olan Hızır’ın oğlu olsam da Ermeni diyorlar. Annem Ermeni değil. Biz Alevi diyoruz kendimize, keşke Ermeni olsaydım, ama Ermeni bizi kabul etmiyor ki, siz Alevisiniz diyorlar, bana da, çocuklarıma da, Ermenice bilmiyorsunuz, Hıran aşiretindensiniz diyorlar. Hâlbuki ben damarımı inkâr etmem.” Mehmet Ali Bey’in amcasının oğlu İbrahim Boztaş da kökenini inkâr etmiyor. 1934 doğumlu olan İbrahim Bey’in ailesi 1915’te Büyükyurt köyünden gelmiş Dersim’e, dedesi Temir Ağa’ya sığınmış. Henüz dört yaşında olduğu 1938’e dair ona anlatılanları ise çok iyi hatırlıyor: “Dersimli bir grup bir mağaraya saklanıyor, onlardan biri albaya haber veriyor nerede saklandıklarını. Komutan önce şikâyet edeni vur diyor, kendi halkına faydası olmayanın bana hiç faydası olmaz. Onu vuruyorlar, sonra da mağaradakileri öldürmüşler.” İbrahim Bey yine de 12 Eylül’den önce rahat olduklarını ama “pis bir zaman” dediği 12 Eylül’den sonra çok çektiklerini anlatıyor: “Ambargo koydular, 10 çocuğum var, 12 kişiye haftada bir kilo şeker, yarım çuval un, neye yeter. Ambargo Elazığ’da, Erzincan’da yoktu, sadece bize vardı. Cemevine bağlıyız, dedemiz Aleviliği kabul etmiş, mecbur o yolda gidiyoruz, ama bizim sülalemiz Ermeni olduğu için daha çok sıkıştırdılar.” Göçlerin başladığı terör yıllarında eşi Güzel Boztaş “buradan gidelim” demiş ama çocukları göç etse de onlar hiç ayrılmamışlar köylerinden.
(Fotoğraf: Danaburan Köyü’nde çamaşırlar hâlâ çeşme başında yıkanıyor (üstte))