Mehmet Baransu ve Tuncay Opçin tarafından yazılan Pirus adlı kitap, Ergenekon davasının tutuklu sanıkları Veli Küçük ve Doğu Perinçek’in köken olarak Ermeni oldukları iddialarına yer veriyor. Kitapta, Küçük ve Perinçek’in Ermeni kökenleriyle Ergenekon tutuklusu olmaları arasında nasıl bir ilişki olduğu sorusunun ise cevabı yok.
Dün Öcalan Ermeni’ydi, bugün Perinçek ile Küçük
FERDA BALANCAR
Abdullah Öcalan’ın soyağacı 1990’lardan itibaren Türkiye kamuoyunun ilgi alanına girdi. Farklı kesimler, kendi üslubu ve seviyesine göre Öcalan’ın annesinin köklerinin Ermeni olduğuna dair görüşlerini kamuoyunda ifade ediyordu.
Pirus adlı kitapta Perinçek ve Küçük’ün soyağaçlarının yeniden yayımlanması 1990’larda PKK’yla mücadelede kullanılan ‘Ermeni karşıtlığından şimdi de ‘Ergenekon’a karşı mücadele’de mi faydalanılmak isteniyor?’ sorusunu akla getiriyor. |
Basında ‘Ermeni piçi Apo’ gibi ifadeler gazete manşetlerini süslerken, bir İçişleri Bakanı’nın ağzından çıkan sözler bardağı taşıran damla olmuştu. Mart 1997’de İçişleri Bakanı Meral Akşener, Öcalan için “Ermeni dölü” ifadesini kullanınca kamuoyundan ve Ermeni toplumundan gelen tepkiler üzerine “Ben Türkiyeli Ermenileri değil, genel olarak Ermeni ırkını kastetmiştim” diye özrü kabahatinden büyük bir açıklama yapmıştı.
Köprülerin altından çok sular aktı. 28 Şubat dönemi kapandı. Ergenekon soruşturması sürecinde ortaya çıkan ilk iddianamenin bir numaralı sanığı, 28 Şubat döneminin kudretli isimlerinden emekli Tuğgeneral Veli Küçük oldu. İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek ise halen sürmekte olan Ergenekon davasının tutuklu sanıkları arasında yer alıyor.
Geçen hafta yayımlanan Mehmet Baransu ve Tuncay Opçin imzalı Pirus adlı kitabın 256-271 sayfalarında Küçük ve Perinçek ile ilgili oldukça ayrıntılı bilgiler yer alıyor. Her iki ismin özgeçmişlerinin, siyasi ve askeri faaliyetlerinin mercek altına alındığı kitapta soyağaçları da önemli bir yer tutuyor. Kitap, okuyucuda Perinçek’in de Küçük’ün de Ermeni kökenli olduğuna dair ciddi “şüpheler” uyandırmayı başarıyor.
150 yıllık bir hikâye
Önce Doğu Perinçek’ten başlayalım. Kitabın 256. sayfasında yer alan “Doğu Perinçek’in Dedeleri Ermeni Köyü’nden” başlıklı bölümde şu ifadeler yer alıyor:
“Doğu Perinçek, Erzincan Eğin’den. Eğin’in de Apçağa köyünden. İddiasına göre soyu Kafkaslara dayanıyor. Eğin, özellikle Apçağa üzerine yapılan araştırmalarda, buraya Kafkaslar’dan gelenlere rastlanmıyor. Ermeni, Rum ve Anadolu’da yaşamış diğer halklardan geriye kalanlar yani yerli sekene ve biraz da Türkler oluşturuyor Eğin ve Apçağa’nın nüfusunu.”
Buradan Perinçek’in Kafkas kökenli olduğuna dair kendi iddiasının doğru olmadığını öğreniyoruz. Kitabın 260. sayfasında yer alan “Muhtesip Mehmet Sadık” başlıklı bölümde ise şu cümleler yer alıyor:
“Eğin’de yaşayan Ermenilerin ortak özelliklerinden birisi de aile/sülale unvanlarına sahip olmalarıydı. Daha şaşırtıcı olan ise bu unvanların büyük kısımının Türkçe isimlerden oluşmasıydı. Muratoğlu, Değirmencioğlu, Tokatlıoğlu vs… Ayrıca aidiyet olarak hangi milletten olduğu anlaşılamayan isimler de vardı; Perinçoğlu, Kalnetoğlu, Ladifoğlu vb. (…) Perinçoğlu unvanının kökenini anlamak için yine Şeriyye Sicilleri’ne bakmakta fayda var. Burada adı geçen Perinçoğullarının hepsi Ermeni kökenlidir. (…) Şeriyye Sicilleri’nde bulunan bir başka belge ise Doğu Perinçek’in büyük dedesi Mehmet Sadık Efendi ile ilgili soru işaretleri oluşturdu. Çünkü Eğin doğumlu Mehmet Sadık, Şeriyye Sicilleri’ne göre mühtedi idi. Yani sonradan İslam dinini kabul etmiş, hidayete ermiş bir isimdi. Eğinli Mühtedi Mehmet Sadık’ın görevi muhtesiplikti.” (Agos’un notu: Muhtesip Osmanlı döneminde esnafı denetleyen görevlilere denirdi.)
Yine kitaptan öğrendiğimiz kadarıyla Doğu Perinçek’in büyükbasının babası Mehmet Sadık’ın doğum tarihi 1850 idi. Yani Doğu Perinçek’in büyükbabasının babası, aşağı yukarı 140-150 yıl önce İslam dinine geçmiş bir gayrimüslimdi.
‘Anadili gibi Ermenice biliyor’
Veli Küçük’ün Pirus’ta anlatılan hikâyesi de oldukça ilginç detaylar içeriyor. Kitabın 264. sayfasında yer alan Küçükoğullarından Veli Küçük’e başlıklı bölümden şunları öğreniyoruz:
“(…) Emekli Tuğgeneral Veli Küçük de iddialara göre Ermeni kökenliydi. Türk ordusunda Ermenice konuşabilen birkaç subaydan birisiydi. Küçük’ün Ermenice bildiği subay arkadaşları tarafından da biliniyordu. Soranlara Ermeniceyi komşularından öğrendiğini söylüyordu. Oysa çocukluğunu geçirdiği köyde, resmi kayıtlara göre tek bir Ermeni bile yaşamıyordu. Osmanlı kayıtlarına göreyse Bilecik’in Türkmen köyü tamamen Ermenilerin yaşadığı bir köydü.
(…) Osmanlı Devleti’nin mali kaynaklarının bir parçası olan Cizye defterlerinde de Veli Küçük’ün köyü olan Gölpazarı’na bağlı Türkmen köyü hakkında bilgi bulmak mümkündür. 1845 tarihli bir cizye kaydında söz konusu köydeki bütün Ermeni nüfus hakkında vergi kayıtları tutulmuşken aralarında iki isim oldukça dikkat çekicidir; “Küçükoğullarından Artin’in 30 kuruş” ve “Küçükoğullarından Minas’ın oğlu Haçik’in 30 kuruş” vergi verdikleri görülmektedir. O dönemde Ermeni milletinden Küçükoğulları ailesinin ödediği 30 kuruş vergiden ailenin maddi durumunun iyi olduğu ortadadır.
Nitekim yukarıda bahsedilen vergi kayıtlarında da Küçükoğlu Minas’ın oğlu Haçik’e ait bir kaydın olduğu görülmektedir. Bu kayıtta, 2 dönüm ekilmiş tarlası, 2 dönüm ipek bahçesi, 1 dönüm bağ olup senelik tahmini kazancının 470 kuruş olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu kayıtlardan sonra Küçükoğulları’na ya da Türkmen köyünün Ermenilerine ne olduğu bilinmemektedir. Tehcir ya da başka bir nedenle köyü boşalttıklarına dair tek bir belge bulunmamaktadır. Ancak Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra köydeki bir kısım kimseler Küçük soyadını almışlardı.
Bugün Türkmen köyünde tek bir Ermeni bile yok. Veli Küçük ise anadili gibi Ermenice konuşabiliyor. Yakın çevresine bu dili köydeki komşularından öğrendiğini söylüyor. Küçük Paşa’ya Ermenice’yi acaba kim öğretti?”
Bu satırlardan sonra okuyucunun aklında Veli Küçük’ün Ermeni kökenli bir aileye mensup olduğuna dair neredeyse hiçbir şüphe kalmıyor. Ancak ortada cevaplanmayı bekleyen başka sorular var. Birincisi, Perinçek ve Küçük’ün Ermeni kökenli olmaları ya da olmamaları neyi değiştirir? Her ikisinin de siyasi ya da askeri faaliyetleri ve/veya dünya görüşleriyle Ermeni kökenli olmaları arasında nasıl bir ilişki vardır? Kitapta bu sorulara yanıt olabilecek herhangi bir ifadeye rastlamıyoruz.
Kitapta yer alan Doğu Perinçek’in biyografisi Chronicle dergisinin Nisan 2009 tarihli sayısında, Veli Küçük’ün öyküsü ise aynı derginin Haziran 2009 tarihli sayısında yayımlanmıştı. 28 Şubat 1997’den 2003-2004’e kadar ordunun siyasete ve toplumsal yaşama yönelik müdahalelerin perde arkasını anlatma iddiasında olan Pirus’ta Perinçek ve Küçük’ün soyağaçlarının tekrar yayımlanmasının konuya nasıl ışık tuttuğunu bilemiyoruz. Ancak geçmişte Abdullah Öcalan ile ilgili olarak yoğun şekilde, günümüzde de zaman zaman dile getirilen iddiaları düşününce akıllara şu geliyor: Ergenekon’un arkasında da ‘Ermeni parmağı’ var denmek mi isteniyor? Yoksa 1990’larda PKK’yla mücadelede işe yarayacağı varsayılan ‘Ermeni karşıtlığı’ndan şimdi de ‘Ergenekon’a karşı mücadele’de mifaydalanılmak isteniyor?