YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Tezkere vesilesiyle AKP’nin ‘değişmeyen’ hesapları

Tezkere TBMM’ye gönderildi. Bu yazı yayımlandığında, Meclis’te muhtemelen hararetli tartışmalar yaşanıyor olacak. “Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek” gibi ifadelere yer verilen ve PKK’yı tehdit olarak gören tezkere, yabancı askerlerin geçişine de imkân tanıyor. Tezkereye bu haliyle MHP olumlu, CHP mesafeyle yaklaşmakta. HDP ise ‘hayır’ oyu vereceğini çok önceden açıkladı. Siyasal Kürt hareketi, AKP’nin IŞİD vesilesiyle Suriye’deki Kürt devrimini de zorlayacak bir tampon –ya da güvenli– bölge oluşturacağından şüpheleniyor. Bunun da ötesinde, IŞİD’in Türkiye tarafından yakın süreye kadar ‘kollanan/kullanılan’ bir örgüt olduğu algısı iyice yerleşmiş durumda. (Hükümet yanlısı Yeni Şafak gazetesinde de bu yönde analiz içeren makaleler yayımlandı. Bkz. Ali Bayramoğlu’nun 25 Eylül 2014 tarihli yazısı.)

AKP dışındaki çevrelerde genel algı şu yönde: AKP’nin Suriye’deki çalkantı boyunca iki hesabı olmuştu. Esad karşıtı İslamcı güçlere destek vermek ve bu güçlere Cihatçı grupları katmakta hiç beis görmemek. Böylece Esad’ı zayıflatmak, mümkünse devirmek. Ve bu gruplar yoluyla Suriye’deki Kürt devrimini engellemek. Zira Suriye Kürtlerinin PKK’ya yakın PYD’de ağırlıklı olarak temsil edilmesi, AKP’yi ve Türk devletini belli ki huzursuz etmekte.

IŞİD/İD’nin Kobane kuşatması bu hava içinde başladı ve çözüm sürecini zorlayacak boyuta geldi. PKK, Türkiye’nin IŞİD’i yönlendirdiğinden ve bu yolla Kürt hareketini sıkıştırmak istediğinden neredeyse emin. Silah, insan ve malzeme sevkiyatına ilişkin çok sayıda vaka var. Ortada ‘Süreç’ varken böyle bir politikayı sürdürmenin, süreci bitirmek anlamına geleceğini söylüyorlar.

AKP’nin durumu ise, bu denklemde aynı anda çok sayıda hesap yapıldığını düşündürtecek nitelikte. ‘Güvenlikli bölge’, ta Esad karşıtı hareket başladığından beri hükümetin hayaliydi. Şartlar izin vermedi. Ancak rehinelerin serbest bırakılmasından sonra Erdoğan’ın izlediği çizgi son gelişmelerin, bu hayali hayata geçirmek için bir fırsat olarak görüldüğünü gösteriyor. Koalisyona katılmaya pek hevesli görünen Erdoğan (“Dışında kalamayız”), her seferinde sözü ‘güvenli bölge’ye getiriyor. ABD’den gelen mesajlar koalisyonun böyle bir planı olmadığını ortaya koysa da, iktidar bundan ‘gündemdeki’ bir konuymuş gibi bahsetmeyi sürdürüyor; gazetelerde her gün, güvenli bölgenin ne genişlikte ve ne şekilde uygulanacağına dair haberler yer alıyor.

Bu ‘güvenli bölge’ye en azından Türkiye içinde yasal bir zemin sağlayacak olan tezkere, kapsamı hayli geniş tutulmuş bir şekilde TBMM’ye sevk ediliyor. PKK’ya ilişkin ifadelerle birlikte. AKP, PKK’ya, en azından Suriye’deki koluna karşı her an operasyon düzenleyebilecek, aynı zamanda PKK’nın lideriyle çözüm süreci yürüten bir iktidar olmak gibi bir acayipliğe düşmekte zerre beis görmüyor. AKP sözcülerine bakarsanız, bu gayet mümkün.

Bunlara ek olarak, Türkiye toprakları sayılan Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili yeni haberlere göre, oradaki Türk askerleri IŞİD tarafından kuşatılmış durumda. Bu askerler her an rehin alınabilir. Bu gelişmeyi şöyle de okumak mümkün: Güvenli bölge için uluslararası bir onay çıkmazsa, Türkiye, Süleyman Şah meselesini bahane ederek Suriye topraklarına birliklerini sokabilir ya da NATO devreye girebilir. (NATO’dan gelen açıklama bu açıdan da önemli.)

Bu tabloya bakınca, karşımıza şöyle bir manzara çıkıyor: AKP iktidarı bazı cambazlıklara girişmeyi aklından geçirmekte. Bunların arasında öncelikli olan, bilhassa Suriye topraklarında boy göstermek. Bunun Suriye Kürtlerince oluşturulan kantonu bertaraf etmesi de, en azından kâğıt üstünde, bir ihtimal. PKK böyle bir hamlenin savaş başlatacağını defalarca söyledi. Dolayısıyla, en azından AKP ve TSK’nın böyle bir hamleye girişmeyeceği tahmin ediliyor olsa da, akılda tutulmalı ki, tanklar bir kez yola çıktı mı, nerede ne olacağı hiç belli olmaz.

Açıkçası şu: Olayların akışı IŞİD/İD’nin aslen Türkiye’nin işine yaradığını açıkça gösteriyor. Bu vesileyle Kürt siyasi hareketi ve PKK’yı hayli sıkıntıya soktular ve baştan beri hayalleri olan Suriye topraklarına girmek için de iyi bir gerekçe oluşturuyor bu örgüt. 30 Mart seçimleri öncesinde sızan kayıtlardan da, Türkiye’nin buralarda alengirli işler çevirme potansiyeline sahip olduğunu biliyoruz. IŞİD/İD tarafından aylardır kayıtdışı biçimde gerçekleştirilen petrol ticareti gibi ayrıntıları/iddiaları, bu tabloya katmadık bile.

Görünen o ki, hüsranla biten iddialı politikaların mucidi ve uygulayıcısı Davutoğlu-Erdoğan ikilisi, yeni bir oyun peşinde; IŞİD/İD’nin yarattığı ortamdan faydalanarak zihinlerindeki projeyi uygulamaya koymak istiyorlar. Ancak bu, götürüsü getirisinden fazla olabilecek bir plan. Yani ‘Hem Kürtlerle çözüm süreci yürüsün, hem bizim emperyal Ortadoğu planlarımız işlesin, hem PKK’yı sıkıştıralım, hem de süreçte sıkıntı olursa istediğimiz gibi operasyon yapalım’ gibi bir planın yürüme şansı çok az.

AKP’nin öncelikle şunu artık idrak etmesi gerekiyor: Süreç dediğimiz, bir ‘oyun’ ya da bir satranç karşılaşması değil. İlanihaye sürecek bir şey de değil. Amacı Türkiye’deki Kürt sorununu çözmek (olmalı). Yani Kürtleri bu ülkenin ve bu devletin eşit yurttaşları haline getirmek. Dolayısıyla, atacağınız adımlarda öncelik bu olmalı. “Önde süreç yürür, arkada bin türlü iş çeviririm, çünkü ben çok cin fikirliyim” derseniz, her şeyi zora sokabilirsiniz.

not: Murat Belge ve Aydın Engin’i hedef alan suikast tehdidi çok can sıkıcı. Böyle ortamların genellikle devlet ya da devlet içindeki gruplar vasıtasıyla yaratıldığını hep gördük, yaşadık. Dolayısıyla hükümetin bu konu üzerine hiçbir şüpheye yer bırakmayacak biçimde eğilmesi elzemdir ve acildir. Bu konudaki her ayak sürüme ve savsaklama, AKP’nin hanesine not edilecektir.