LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Şaraba kavuşmak

Orhan Pamuk’un ‘Yeni Hayat’ adlı romanı şöyle başlar: “Bir kitap okudum, hayatım değişti.”

Ben henüz hayatımı değiştirecek bir kitapla karşılaşmış olmasam da, beni etkileyen pek çok kitap oldu. Yemekten ve şaraptan bahseden iyi bir kitabın, favorilerim arasında yer alacağı kesindir.

Bu nedenle, sırf adıyla onu alıp okumamı garantileyen ‘Şarapla Kavuşma’yı elime ilk kez aldığımda, onu seveceğimi biliyordum. Türkçe baskısının yapıldığı 2002 yılından beri birkaç kez okudum bu kitabı. Hep kolay ulaşacağım yerlerde oldu. Şaraba duyulan aşkın en elle tutulur halini bu kitapta görmek mümkün. Yazar, şarabı medeniyetin en önemli göstergelerinden biri olarak ele alıyor, ki bu benim hiç itiraz etmeyeceğim bir görüş.

Son günlerde gözümüzün önünde yaşanan İslami terör vahşeti bu kitabı bana daha sık hatırlatır oldu. Başka dinden olanı, hatta aynı dinden olan ama kendi istediği gibi uygulamayanı kâfir sayıp kelleler kesen, girdiği her kasabada katliam yapan bir vahşet dalgasına tanık olurken, kitap daha da fazla anlam kazandı gözümde.

Şarapla İslami terörün ne alakası var demeyin, kitabın hikâyesi tam burada başlıyor.

Jean-Paul Kauffmann, şarabı seven ve bu konuda yazılar yazan bir gazeteci iken, şarapla ilgisi olmayan bir gazetecilik çalışması sırasında, Lübnan’da İslami Cihad terör örgütü tarafından kaçırılıyor, ve kitap bu olayla başlıyor. 22 Mayıs 1985 ile 4 Mayıs 1988 arasında örgütün tutsağı olarak yaşayan Kaufmann, bu süre zarfında akıl sağlığını korumanın yolunu, etrafındaki diğer esirlerle şarap üzere konuşmakta buluyor. Örneğin 1855 Bordeaux Klasifikasyonu’nu hatasız şekilde hatırlayabilmesini, hâlâ delirmemiş olduğunun işareti sayıyor.

‘Şaraba Kavuşma’, Türkçede yayımlanmış diğer şarap kitaplarından epey farklı. Kitapta yer alan yazılar, Kauffmann’ın yayın yönetmenliğini yaptığı şarap dergisi ‘L’Amateur de Bordeaux’da dizi halinde yayımlanmış. Yazı dizisi, sadece kitaplara verilen ‘Relais Gourmand’ ödülünü aldığında, çok istenmesine rağmen, kitap olarak basılmamış. Çünkü yazar yaşadığı acıdan fayda sağlamak istemiyormuş. Yazar, bu yazı dizisinin sadece Türkiye’de kitaplaştırılmasına izin vermiş ve kitap, 2002 yılında, Kavaklıdere Kültür Yayınları tarafından, Ömer Bozkurt’un çevirisiyle yayımlanmıştı.

Kitapta şarabı, hem medeniyetin bir simgesi, hem de eve dönüşün heyecanı olarak görüyoruz. Bu kitap bağnazlık ile modernizmin, şarap ve tutsak hayatlar ikileminde anlatıldığı bir belgesel, ama yine de, şaraba yapılmış edebi bir övgü aslında...

Şarap tadında, biraz ‘kekremsi’ ama ‘bitişi iyi’ olan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Son olarak, kitaptan küçük bir alıntı: “Bağnaz kişi korkunç bir basitleştiricidir. İşte iyi bir aşçının ve şarap üreticisinin tam karşıtı.”

Bağnazlığa karşı durmakta bugün her zamandan fazla gayretli olmalıyız galiba.

Diren Kobanê...