Şarap uzmanı eline kadehi alır, yavaşça çevirir, önce şarabın rengine bakar, sonra kadehi burnuna götürüp şarabı hafifçe koklar, ardından ufak bir yudum alır ve not almaya başlar. Şarabın rengini kokusunu ve lezzetini tanımlamakla kalmaz, hangi bölgenin bağlarından geldiğini, nasıl üretildiğini, meşe fıçıya girip girmediğini, hangi üzümle üretildiğini ve yılını söyler.
Bu gerçekten mümkün mü? Bordeaux Üniversitesi’nden Frederich Brochet’nin aklına bu soru gelmiş olmalı ki, 1998’de, tadımlarla ilgili bir dizi deney yapmış.
Deneyler için 44 şarap uzmanı üniversiteye davet edilir. Tadımcılara, alışılageldiği gibi, önce beyazlar, sonra kırmızılar sunulur. Tadımcıların notları beklendiği gibidir. Beyaz şaraplar hakkındaki notlarında, şeftali, limon, bal gibi kokular aldıklarını belirtir, “canlı ve taze bir şarap” gibi nitelemeler kullanırlar. Kırmızıları ise “kırmızı orman meyveleri, kiraz, böğürtlen aromalarına sahip, baharatlı, yoğun” gibi ifadelerle anlatırlar. Tam olarak, kırmızı şarapların tanımlanması gerektiği gibi...
Ama şaraplarda bir gariplik vardır; beyazlar da, kırmızılar da aynı şaraplardır. Brochet, beyaz şarapların içine, kokusu ve tadı olmayan bir gıda boyası katmıştır. 44 tadımcıdan hiçbiri, bırakın şarapların aynı olduğunu, birbirine benzediklerini bile söylemez. Tüm tadımcılar aldanmıştır.
Brochet bununla da yetinmez. Tadımcılara iki şarap tattıracağını, ilkinin basit bir sofra şarabı, ikincisinin ise pahalı bir üst seviye şarap olduğunu söyler.
Sofra şarabı olduğunu söylediği ilk şarabı açar, tadına bakar ve hiç hoşlanmadığını belirten hareketlerle, tadımcılara sunar. Şarap uzmanları bu şarabı “basit, dengesiz, boş ve kısa (damakta tat bırakmayan)” bir şarap olarak değerlendirirler.
Sıra üst seviyede olan şaraba geldiğinde, Brochet, şaraptan bir yudum alır, beğendiğini gösteren hareketlerle servis eder. Tadımcılar bu şarabın “kompleks, yoğun, dengeli ve mükemmel” olduğuna karar verirler.
Oysa ikisi de aynı şaraptır – harcıâlem Bordeaux...
Peki, bu ne anlama geliyor? Benim gibi şarap ukalalığı yapan herkes, aslında –amiyane tabirle– sallıyor mu? Şarap uzmanı diye anılan insanlar kırmızı ile beyazı, uyduruk bir şarap ile iyi bir kırmızıyı birbirinden ayıramıyorlar mı?
Aslında, bu deneyden çıkarılacak sonuç bu değil. Brochet’nin kendisi de bir şarapsever, üstelik bir şarap üretim merkezinin sahibi. Peki, neydi sonuç?
Bordeaux Üniversitesi’nde Bilişsel Sinirbilim araştırmacısı olan Brochet, bu deneyle, algıya bağlı beklentinin gücünü ortaya koyuyordu. Brochet’ye göre beynimiz tat alma duyumuzu bağımsız olarak ele almıyor; tüm duyularımızla birlikte yargıya varıyor ve görme duyusuna, diğerlerine oranla yirmi kat daha fazla önem veriyor.
Daha da ilginci, şarap uzmanı ne kadar deneyimli ve bilgiliyse, kanması o kadar kolay oluyor. Uzmanları bu yanılgıya sürükleyen, bir şarabın nasıl bir tadı olması gerektiği konusunda koşullanmış olmaları.
Tadımlarda aynı şaraba tüm tadımcıların bire bir aynı puanları verdiklerini görmüş biri olarak söyleyebilirim ki, evet, yukarda bahsettiğim tüm değerlendirmeleri, tecrübeli bir tadımcı yapabilir. Yeter ki manipüle edilmemiş olsun...
Bu yüzden, Brochet’nin deneyinden, şarap uzmanlarının ‘salladıkları’ sonucunu değil, aslında tüm hayatımıza yayılan, başka bir sonuç çıkarabiliriz: Beklentilerimiz, gerçekliğimizi belirliyor.
R6: “Tamam; şarap için hakikaten zengin ve gösterişli, damakta soylu, iyi tutunan, oldukça gevrek, çok yönlü ve dengeli, güçlü ama aynı zamanda insana şapka çıkarttıracak bir zarafete sahip diyorsun da, tadı nasıl?”