Gördünüz mü işte? Bu kadar büyük önlem alınırsa hasar da az olur tabii… diyenleri duyar gibi oluyorum. Binlerce polis, gıcır gıcır TOMA’lar, tonlarca takviye biber gazı, helikopterler, gaz maskeleri, coplar, sopalar, silahlar… Ve aklıma gelmeyenler. Önlem üstüne önlem… Savaş olacak ya. Başbakan yine “Biz size yer gösterdik, gidin orada toplanın” dediydi. Taksim’deki Gezi Parkı’nda yaşananları anmak için ta oralara gitmeliydi demek insanlar. Olur mu yahu, olur mu?
Merak ediyorum; acaba insanlar karar verip gösterilen yerde toplansalardı yine bu kadar önlem alınır mıydı? Yani metro, füniküler ve vapur seferleri iptal edilir miydi? İskelelere kepenk indirdiler, olacak şey mi? Adalar’da ve karşı sahilde ikamet edenler evlerine gidemediler. Önceden de bildirilmemiş ha, insanlar son vapura yetişebilmek için, kapanmakta olan kepenklerin altından sürünerek geçtiler, ezilme tehlikesi yaşadılar.
Keşke hiç kimse hiçbir yerde toplanmaya kalkmasaydı. Emniyet mensupları Gezi Parkı’nda bütün gün yayılır, Taksim Meydanı’nda akşama kadar, pusatlarını kuşanmış, öyle boş boş bekleşirlerdi. Ertesi gün de eylemciler, her yere ‘Şaka yaptık’ yazan pankartlar assalardı. Zira sonu yok bu işin, çaresi yok, kendi gibi düşünmeyen kimseye hiçbir zaman söz hakkı vermemeye kararlı bir yönetim var tepede. Ben neyi, nasıl istersem öyle olacak. İşte bu kadar!
Ben günler öncesinden dualar ediyordum, biber gazı gerektiren olaylar yaşanmasın diye. Bir duam da o zehrin dünyaca yasaklanması. Ölümlere neden oluyor o ve benzeri, adlarını belleyemediğim zehirler. Çok fena taktım çok fena, öldürmezse, gözlerde kalıcı hasar bırakıyormuş bunlar, bende bıraktı valla. Bugüne kadar birkaç kez tam orta yerinde kaldım ama büyük kısmını evimde oturduğum yerden soludum.
Siyasiler, yaptıkları konuşmalarda; herkesin protesto ve yürüyüş yapma hakkı vardır diyorlar, var mıdır gerçekten? Ha ama mala ve cana zarar vermeden diye de ekliyorlar. Bence cana zarar gelmesine aldıran yok. Mallar sağlam kalsın da canlar harcanabilir. Öyle olmasaydı polisin cana verdiği zarar böyle göz ardı edilmezdi. Kaç can harcıyor polis, hesaplayan var mı? Ceza alan var mı? “Başkanım emretsin çatır çatır öldürürüm” diyorlar.
Başbakan “Maalesef sizler bunları ağır ödediniz, bizler de sizin sayenizde bu badireyi atlattık” dedi bir konuşmasında. E aferin bize o zaman. Artık o ‘biz’ hangi ‘biz’se? Aman, bunu yorumlamaya kalkmayacağım valla. Kalkar ters bir şey yazarım şimdi neme lazım gerek yok, gerek yok. Neyse… geçtim bunu. 31 Mayıs’ta olan bitenler, ancak ertesi günkü haberlerde anlatılmaya başlandı. Onlarca şehirde binlerce kişi eylem yaptı. Yüzlerce kişi itile kakıla, dövüle dövüle gözaltına alındı. “Polis defol, bu sokaklar bizim” sesleri gazla, ilaçlı suyla kesildi. Hareket belli, önce kalkan cop, sonra gazla su, sonra gözaltı.
Duydunuz mu? Bir adam Taksim’e gitmesini engelleyen polise karşı tek ayak üstünde durarak kitap okuma eylemi yapmış. Adamı yaka paça götürmüşler. Yasak kardeşim, kitap okumak da yasak, durmak da… hele tek ayakla durmak da ne oluyormuş? Durup durup eylem modeli çıkarıyorlar yahu. Cihangir’de polisin biri adamı tartaklarken düşüp kolunu kırıyor, derken efendim arkadaşları yetişip sebep oldu diye adamı kıyasıya dövüyorlar. Ah biliyor musunuz Taksim’de sivil polisler sabah erkenden ellerinde, içinde maske ve cop olan komik market poşetleriyle dolanmaya başladılar. Sonradan sırt çantalılar da peydahlandı ama o ilk parti poşetliler çok komikti. O koca coplar poşete sığmıyor tabii yarısı dışarıda duruyor. Çantalara da sığmadı ya neyse. Kimileri de haince sırıtarak resmen tuttukları sopaları pat pat ellerine vurup kötü bakışlarla etrafı tarıyordu, dövecek adam arar gibi… Akşama doğru kendimi eve hapsedip burnumu pencereden dışarı çıkarmama kaydıyla, dizi neyim izledim. Olayları ertesi gün öğrenebildim. Çıkan arbedelerden hiç söz edesim yok, ne masumlar kaldı yine arada. Düğüne giden insanlar gazdan zehirlenmişler, kafelerde oturanlar gözaltına alınmışlar, ya CNN Avrupa muhabirinin gözaltına alınmaya çalışılmasına ne demeli?
Sinirlere hâkim olarak nasıl bitirilir bu yazı? Bulmalıyım, kara da olsa mizaha saran bir şey bulmalıyım. Ay buldum valla. Pazar günü ortalık biraz sakinleşince, kadın polislerin AKM’nin damına çıkıp selfie çektikleri fotoğrafı gördünüz mü? Budur işte. Ben diyorum orayı polis rezidansı yapsınlar diye, oldu olacak, havuza ilaveten damına da muhteşem bir teras kondursunlar bari. Aslında halk hepten ortadan kalksa da sırf polisle siyasiler keyif çatsalardı bu şehirde, ne kolay olurdu her şey di mi?