İngiltere dışındaki tüm ülkelerin tek bir bağımsızlık bayramı var, Ermenistan Cumhuriyeti’nin ise iki. Biri 28 Mayıs 1918’de kurulan cumhuriyete, diğeri ise 21 Eylül 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kurulan, bugünkü cumhuriyete adanmış. İlk cumhuriyet kısa sürdü; 1920’de, Sovyetleşme sürecinde bağımsızlığını yitirdi. Sovyet Ermenistanı ise, 70 yıl sonra bağımsız Ermenistan’a dönüştü.
Bir asır içinde üç cumhuriyet değiştirmek için fazlaca küçük bir ülke Ermenistan. Üç cumhuriyet de, uluslararası siyasette önemli bir yere sahip olmasalar da, Ermeni halkının kaderinde çok büyük rol oynadı. Soykırım’dan kıl payı kurtulan bir kitle 1918 Cumhuriyeti’ne sığındı. Stalin’in stratejik bir adımı ya da Yahudilerin İsrail’e göçüne paralel bir proje olsa da, 1940’lı yıllarda düzenlenen iç göç operasyonu ile, çok büyük sayıda Ermeni bu küçük arazi parçasına geldi
21 Eylül’de kurulan Bağımsız Ermenistan’ın kaderi farklı oldu. İnsanlar iç göç yerine ülke dışına çıkmayı tercih ettiler. İki yıldır süren, Suriye Ermenilerinin Ermenistan’a göçünü saymazsak, bugüne dek Ermenistan’a kitlesel bir göç olmadı. Tabii, Azerbaycan Ermenilerinin Ermenistan’a, Ermenistan Azerilerinin Azerbaycan’a göçü ile oluşan nüfus mübadelesini de anımsayabiliriz ama bu, 21 Eylül’de bağımsızlığını kazanan Ermenistan‘dan ziyade Sovyet Ermenistanı’yla ilgili bir durum.
1918’deki bağımsızlık bir zaferle kazanıldı, ya da en azından öyle algılandı. 1991’deki bağımsızlıkta ise bu tür bir zafer söz konusu değildi. Deprem, kriz, savaş, üstüne bir de ambargo... 1988’deki Karabağ hareketi bugüne kadar Ermenistan’ın en önemli sorunu olma özelliğini korudu. Karabağ hareketi, yüzyıllar sonra gelen ve küçük bir halk kitlesinin kurtuluşunu sağlayan ilk güvenlik zeminini oluşturmuştu. Oysa bugün Karabağ’dan, Karabağ için yapılan fedakârlıklardan ötürü Ermenistan’ın daha az bağımsız olduğu, yadsınamaz bir gerçek.
Türkiye-Azerbaycan ambargosu bir yandan iktisadi kaynakları zayıflatırken, diğer yandan da, Rusya’nın askeri üssü öyle bir güvenlik düzeni oluşturuyor ki, Ermenistan’ı Rusya’sız düşünmek mümkün olmuyor. Gürcistan ve İran’ın siyasi ve iktisadi durumları ise, Ermenistan’ın bir nebze nefes almasını sağlamaktan uzak. Bu şartlar altında Ermenistanlılar ülkeden uzaklaşırken, bir parça da bağımsızlık götürüyorlar beraberlerinde. Bütün bu sorunların altında Karabağ için yapılan fedakârlıkları görebiliriz. Başka bir deyişle, Gürcistan’ın Güney Osetya’dan ve Abhazya’dan vazgeçtiği gibi, Ermenistan’da Karabağ’dan vazgeçse, muhtemelen yirmi yıl önce Türkiye ile sınırlarını açmış olurdu; Bakü-Ceyhan hattı, Ermenistan topraklarından geçerdi; Ermenistan NATO’ya ve AB’ye üye olurdu. Ama tarih böyle bir şeydir, “eğer”lerden hoşlanmaz.
Sorun sadece Karabağ değil şüphesiz. Diaspora gerçeği de kendi hesabına Ermenistan’ın bağımsızlığına belirli bir zarar verdi. İlk yıllardaki Taşnak Partisi - Levon Der Bedrosyan cepheleşmesi Ermenistan- Diaspora ilişkilerini bugüne dek damga vurdu. Buna bir de zaman içinde oluşan “28 Mayıs Taşnakların, 21 Eylül diğerlerinin bayramıdır” yargısını eklersek, nasıl bir bölünme halinde olduğumuz daha net görülür. Gerçek bağımsızlığın hangisi olduğu tartışmaları içinde, bir parça da biz koparıp uzaklara götürürüz Ermenistan’ın bağımsızlığından.
Karabağ ve Diaspora bir yana, esas mesele, oligarşik grupların, ülkenin zenginliğini çalması. Halkın ülkeyi terk ederek, bağımsızlığa ölümcül darbeyi vurmasının sebebinin de onlar olduğu söylenebilir. Bu iktidar çevreleri Karabağ gibi ulusal sorunlardan beslenir ve bütün Ermenistan’ı satın almaya kalkan Rusya ile, gözünü kırpmadan işbirliği yapar, bu alışverişin kırıntılarından da fildişi şatolarını inşa ederler.
21. yüzyılda bağımsızlık nasıl mümkün olur? Gelecek yıl Karabağ’da ateşkesin 20. yılını kutlayacağız. Oysa savaştan 20 yıl sonra ülke dışına göç inanılmaz boyutlarda sürüyor. Orduda iç meselelerden dolayı askerler ölüyor ve devlet dış borçların ve Rusya’nın baskıları altında gitgide eziliyor. Bu şartlar altında, bağımsızlık kutlamalarının anlamı ne?