VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

AB’nin terör listesi

 

Ülkesini savunmak için işgalcilerle savaşan biri terörist sayılabilir mi? Ülkesini işgal eden İsraillilere karşı savaşan Lübnanlı, Avrupa Birliği tarafından teröristler listesine alınıyor. AB, geçen hafta, bir yıl kadar önce Bulgaristan’ın Burgaz kentinde yaşanan ve İsrailli turistlerin ölümüyle sonuçlanan terör eylemini gerekçe göstererek, Lübnan’daki Hizbullah Partisi’ni terör örgütleri listesine aldı.

Burgaz’daki saldırı insanlık dışı bir terör eylemidir, ve aynı zamanda, ilk günden itibaren, uluslararası platformda Hizbullah’a karşı mücadele etmek için siyasallaştırılmış bir dava... Anımsatmak için belirtelim ki, Lübnan’da Hizbullah, üyelerinin çoğunluğunu Şiilerin oluşturduğu ve İran ile ilişkisini gizlemeyen yasal bir siyasi partidir. Parti 80’li yılların başlarında, Lübnan İç Savaşı sırasında, Şiilerin ilk olarak yaygın bir siyasallaşma süreci yaşadığı dönemde kuruldu.

İsrail 1982’de Lübnan’a saldırdı, birkaç önemli bölgeyi, bu arada ülkenin güneyini işgal etti. Diğer bölgelerden 1984-1985’te çekildiği halde, güneydeki işgalini 2000 yılına kadar sürdürdü. Güney Lübnan’ın kurtuluşu Hizbullah sayesinde gerçekleşti. Hizbullah, İran’dan ve Suriye’den elde ettiği silahlarla gün boyu savaştı İsrail’e karşı. Ardından, 2006 yılının Temmuz ayında, İsrail bir sınır çatışmasını bahane ederek Hizbullah’a ve genel olarak Lübnan’a savaş açtı ve 1300 sivilin ölümüne neden oldu.

Ancak, Temmuz savaşının sonucu Hizbullah’a yaramıştı. Gerçi parti sınırda sekiz İsrail askerini öldürerek ve ikisini de kaçırarak İsrail’i kışkırtmakla suçlanmıştı ama bütün dünya, İsrail’in karşı saldırısının kabul edilemeyecek kadar orantısız olduğunda hemfikirdi. Lübnan’ın altyapısı, hava alanları tahrip olsa bile İran-Suriye-Hizbullah işbirliği savaş boyunca verimli oldu ve İsrail, Hizbullah güçlerine ağır bir kayıp verdirmeden geri çekilmek zorunda kaldı. İsrail, altı yıllık bir zaman dilimi içinde ikinci kez yeniliyordu Hizbullah’a.

Tabii, bu arada, bölge siyasetini de göz önünde bulundurmak zorundayız. Suriye ordusu uluslararası baskılar sonucunda Lübnan’dan çekilmek zorunda kaldığında, Hizbullah da epey sıkıntılı bir duruma düşmüştü. Temmuz Savaşı’nın Suriye’nin başka yollarla Lübnan’a dönmesine hizmet ettiğini düşünenler de var, bunu kanıtlamak mümkün olmasa da. 2006’nın ardından 2008 Beyrut olayları yaşandı. Daha sonra Lübnan’da hükümet istifa etti. 2009’da kurulan hükümet, bütünüyle Hizbullah’ın etkisi altındaydı. Bu hükümetten en çok yararlananlar, siyasi projelerine doğal olarak öncelik verilen Suriye ve İran oldu. Ardından da 2011 geldi ve Suriye İç Savaşı başladı.

Savaş İran’la İsrail arasında mıdır, yoksa Hizbullah ile İsrail arasında mı? Yanıtlanması zor bir soru... Burgaz’daki saldırı, kapasitesi ve etkisi itibarı açısından bir ilkti. Hatta bu saldırıda Hizbullah’ın veya bir Hizbullah üyesinin parmağı olmuşsa dahi, bu eylemin Lübnan’ın amaçları için gerçekleştirilmiş olmadığı çok açık. Bu da bize, Hizbullah’ı terör örgütü saymanın başlı başına siyasi bir tasarruf olduğunu düşündürüyor. Hizbullah’ın kınanmasının zamanlaması da çok önemli; bu kınama, Burgaz’daki terör eylemiyle mi ilgili, yoksa Suriye’deki savaşla mı?

Geçen ay, Hizbullah savaşa doğrudan katılınca Suriye Savaşı çok ciddi bir yol ayrımına geldi. Kuseyr kentindeki çatışmalarda Hizbullah’ın rolü belirleyici oldu. Çatışmalar, Suriye’deki iktidarın lehine sona erdi. Hizbullah Suriye’deki savaşa gittikçe daha çok bulaşıyor ve uluslararası kamuoyu da, Suriye’deki iktidara olduğu kadar, hatta belki daha da fazlasıyla, Hizbullah’a da baskı uyguluyor. AB partiyi terörist diye yaftaladıktan bir gün sonra, Hizbullah hükümetiyle işbirliği yapmaya karşı olmadığını, bu yaftalamanın sadece askeri kanatla ilgili olduğunu açıkladı. Bu gülünç açıklama, aslında kararın hukuki veya güvenliğe yönelik değil, siyasi ve özellikle Suriye’yle ilgili olduğunu, İsrail’le veya Burgaz’daki saldırıyla hiçbir bağı olmadığını açıklıyor.