Hepinizi dostça selamlarım. Meramımı daha kolay anlatabilmek için sizin referans çerçevenizi kullanmaya gayret edeceğim. Birkaç yıl öncesine kadar ülkeye fevkalade yararlı işler yapan Sayın Başbakan, artık fazla kötüye gitmeye başladı. Memleketi idare edilemez hale getirdi; her taraftan çığlık ve kan yükseliyor. Ülkenin huzura kavuşması, her konuda yangına körükle giden, hatta yangın çıkartan Sayın Başbakan’ın engellenmesi önkoşuluna bağlı hale geldi.
Dışarıdan baskı gören insanlar kendi grubunu eleştiremez; tamam. Ama artık baskı altında değilsiniz şükür. Bu durumda, eğer Sayın Başbakan’ı haklı bulduğunuz için destekliyorsanız, bu, firavunlaşmak kadar büyük günahtır. Eğer sizler için başbakan korkusu Allah korkusundan önce geliyorsa, o zaman bu en büyük günahtır.
Allah’ın verdiği cana aldırmıyor
Açlık grevlerinde Kürt ölümleri yaklaşıyor. Olayı esas olarak başlatanın ne olduğu malum: Bu insanlara, kendi dillerinde savunma hakkının inkarı. Sayın Başbakan şöyle diyor: “Bu açlık grevleriydi, ölüm oruçlarıydı bunlar şantajdır, blöftür, şovdur. Şimdi de milletvekilleri yapıyorlarmış. Ne yapıyorlarsa yapsınlar”. Bu bir Müslümanın tutumu mudur, yoksa bir Türk kavmiyetçisinin mi? Üstelik, hani İslam demek adalet demekti? Çünkü, devletimizin kurucu Antlaşması Lozan’ın 39/5 maddesi, Türkçe bilsin bilmesin, sanıklara bu hakkı tanıyor. Kimi AKP’liler insani yaklaşımdan yanayken, lideriniz, ölürlerse ölsünler politikası güdüyor. Böylesine bir inadı İslam’ın neresinde gördünüz?
Sözüne, imzasına sadık değil
Aynı konuşmada Sayın Başbakan, idamın geri getirileceğini söyledi. Oysa, kendisi kaldırmıştı. 3 Ağustos 2002’de yasalaşan Üçüncü AB Uyum Paketi, idam cezasını sadece “savaş ve çok yakın savaş tehdidi” halleriyle sınırlı tutarak kaldırdığında, o tarihte siyaset yasaklısı olan Sayın Başbakan hemen desteklemiş, partili arkadaşlarınız da silme evet oyu vermişti. Mayıs 2004’teki anayasa değişikliğinde ve (AİHS’ye Ek 13. Protokol’ün onanmasıyla) Şubat 2006’da idam cezası tamamen kaldırılırken ise, Sayın Başbakan zaten başbakan idi.
Şimdi diyor ki, Çin’de ve Rusya’da da var, idamı geri getireceğiz. Aslında biz daha 2008 sonunda ayılmalıydık, çünkü adam öldürmeyi meşrulaştırışı o tarihteydi: DTP’lilere İstanbul Dolapdere’de bazı şahısların pompalı tüfekle ateş açması üzerine, “Eğer siz vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz… o da kendisini savunma yoluna gidecektir” demişti (Taraf, 04.11.2008). Bilmeliydik: 2011 milletvekili seçimlerinden üç gün önce Kral TV’de Öcalan için, “Biz o sırada koalisyonda olsaydık ya idam edilirdi, ya da istifa ederdik, çekilirdik” demişti de, biz bunları, eski çok önemli hizmetlerinin yüzü suyu hürmetine, oy avcılığına yorup geçmiştik.
Firavunlar bile, güvenilir olmak için tutarlı olmak ihtiyacı duymuşlardır. Sözüne ve imzasına bile sahip çıkmayan bir imama İslamcılar nasıl güvenebiliyor? Böyle bir kişi, en ufak bir şeye en ufak bir itiraz ettiğinizde neler yapmaz sizlere? Yoksa İslam, imama itiraza hiç mi cevaz vermez? Siz liderinize bakıp mı parmak kaldırıyorsunuz? Hâlâ baskı altındaymış gibi?
Öldürmeyi işe yarar sanıyor
Bir şiir okumaktan hapis yatırıldı. Şimdi kendi aleyhinde yazanları işten attırıyor, kendisini kedi olarak çizen karikatürcüleri mahkemeye veriyor. Ama en az bunun kadar vahimi, idam cezasının hep geri teptiğine bile aldırmıyor. Birkaç örnek:
Kemalistler Şeyh Said’i, Seyit Rıza’yı idam ettiler. Kürt hareketi durdu mu, büyüdü mü? Kemalist Ordu Adnan Menderes ve iki arkadaşını idam edince, S. Demirel ve T. Özal onun çizgisinden gitmediler mi? Sayın Başbakan, Adnan Menderes’in mirasçısı değil mi? Menderes çizgisi idamla engellenebildi mi, yoksa daha mı güçlendi? Kemalist Ordu, D. Gezmiş ve iki arkadaşını idam etti diye öğrenci hareketleri durdu mu, yoksa büyüdü mü? Niye “Yaklaşık 18 yıl yetecek kadar” biber gazı stok edildi? (Radikal.com.tr, 13.11.2012)
Hepsini bırakın; Şapka Kanunu daha Kasım 1925’te çıkmadan, Temmuz 1924’te “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı 32 sayfalık bir broşür yazdı diye, Kemalistler İskilipli Atıf Hoca’yı idam ettiler. Bu, AKP’nin “kahir ekseriyet”le iktidara gelmesini engelledi mi? Bundan şu kadar sene sonra, “İslamcılar Kürtleri idam ettiler” denmesi siz müminlere ne kadar şeref getirir?
Sadece ikbalini düşünüyor
Bu açlık grevlerinde 1 tane, tekrar ediyorum, tek 1 tane ölüm vuku bulsa, insanları vallahi tutamayız. Zaten yönetilemez hale gelmiş bu ülke kaosa gömülür. Bu devlet şiddetinin PKK şiddetini nasıl tırmandıracağını düşünün. Bombalar artık AVM’lerde patlamaya başlayınca, hanımınıza ve çocuğunuza AVM’leri nasıl yasaklayacağınızı düşünmeden önce, bu patlamaların hesabını öbür dünyada nasıl vereceksiniz, onu düşünün. Daha işin en başında, PKK’yı 1984’te doğuran Diyarbakır Askerî Cezaevi olmadı mı? Hadi, dininiz-imanınız-vicdanınız müsaade ediyorsa “olmadı” deyin.
Siz bunları düşünüyor musunuz bilmiyorum ama, Sayın Başbakan’ın düşünmediğini biliyorum. Tek derdi var: Başkan olmak. Bunun neresi İslam? Bu apaçık kibir değil mi? Bu inanılmaz ihtirası, yakın adamları, “Gerginliklerin azalması için” diye izah etmeye kalkıyorlar, alay eder gibi. Başka hiçbir şey için söylemeyin ama, dininizin, imanınızın hakkı için söyleyin, katılıyor musunuz buna?
Sümme hâşâ, hadis mi sanıyorsunuz nedir, tak diye emir veriyor, şak diye yapıyorsunuz. Bununla yetinmiyor; yok tek dil, yok kürtaj, yok sezaryen, yok kuzu kebap, yok idam, bir biçimde gerginlik yaratıyor, sonra gerginlik giderilsin diye daha yukarıya tırmanmak istiyor, ülkeyi daha da geriyor, biraz nefes alayım diyen milleti birbirine düşürüyor. Var mıdır böyle şey İslam’da, düpedüz günah değil midir?
Peki, aranızdan, böyle bir kişiyi dostça uyaracak tek bir kişinin çıkmaya cesaret edememesinin adı nedir?