F. Say olayında kimi çok önemli teknik detaylar var; ben bunları geçen hafta bilmiyordum. Mesela, o mesajların kendisi tarafından yazıldığını sanmıştım. Olayın aslı şöyleymiş: ‘Tweet’, senin yazıp hesabına koyduğun mesaj; bunu, siteye giren herkes görüyor. Bir de sana yollanan mesajlar var, bunu sen görüyorsun ve hesabına koyarsan başkaları da senin üzerinden görüyor (‘retweet’). Geçen hafta hepsini F. Say yazmış gibi vermişim. Diğer yandan^, yargımıza, oradan medyamıza, oradan da magazincilere varıncaya kadar, duyurulması gereken vahim durumlar var ortada.
Önce yargıyı alalım. Muhbir vatandaşların ihbar ettiği, savcının da iddianamede “dinsel değerleri alenen aşağılamak” kabul ettiği başlıca üç tweet var: 1) “Müezzin ezanı 22 saniyede okudu yahu. Prestissimmo con fuco! [Ateşli biçimde çok hızlı] Ne acelen var? Sevgili? Rakı masası?” cümlesi; 2) Hayyam’a atfedilen dörtlük; 3) “Bilmem fark ettiniz mi ama, nerde yavşak adi magazinci hırsız şaklaban varsa hepsi allahçı; bu bir paradoks mu?” cümlesi.
Teker teker inceleyelim
1) Bunlardan birincisi F. Say’ın gönderdiği tweet, yani ona ait. Ama burada ne var ki? Sakın, diyorum, savcı, buradaki İtalyanca fuco/fuoco’yu İngilizcedeki ‘fuck’la karıştırmış olmasın? Diğer ikisine gelince, onlar sanatçının izleyicilerinden aldığı ve sitesine koyduğu mesajlar (‘retweet’). 2 numaralı olanı Melih Yağcı’dan, 3 numaralısı da Eser Erol’dan. Bu durumda savcı nasıl oluyor da tweet’i yazana değil de F. Say’a dava açıyor? Dahası, yargıç nasıl oluyor da böylesi bir iddianameyi kabul ediyor ve üstelik ihbarcıları ‘müdahil’ kabul ediyor?
2) Bu üç cümlenin içinde en çok tepki çekeni, 3 numaralısı. Onun hikâyesi: 2 numaralı tweet F. Say’ın hesabında gözükünce, magazin dünyasının çok yakından tanıdığı Nihat Doğan ve Erol Köse adlı şahıslar hakaret ve tehditler yazmaya başlıyorlar twitter’da. İzleyici Eser Erol’un, “Bilmem fark ettiniz mi...” diyen 3 numarası bunun üzerine yollanmış.
Magazinciler derken: Seda Sayan’ın sanat dünyamıza armağan ettiği ve “Kaç defa ‘İslam düşmanı Madonna gelmesin’ dedim, dinlemediniz. Depremiyle geldi” gibi, 5,1’lik Marmara Ereğlisi depremine bilimsel izah getiren sözleriyle hatırladığımız türkücü Nihat Doğan şöyle yazıyor: “Fazıla kobra kaçtı, çıkarmak için leylek arıyor. Ha bu arada ağzından değil amma yüreğinden akan şeytani salyaları bir silsen diyorum, yüreği kudurmuş saray klavyecisi seni!” Tamamlıyor: “Onun gibi ateist bir yavşak ile satırlarda dahi yan yana gelmek bana edilecek en büyük hakarettir.”
Erol Köse’yi ise, Haziran 2008’de şarkıcı Burçin Coşkun’u tacizden mahkûm olması gibi olaylar dışında, şu sözüyle de hatırlıyoruz: “BDP 23 Nisan kutlamalarına katılmama kararı almış. İsabet olmuş. Atatürk 23 Nisan’ı Türk çocuklarına armağan etmişti, o... çocuklarına değil.” O da F. Say’ın fiziğiyle eğleniyor: “Fazıl ben sana piyanist olamazsın demedim. Adam olamazsın, sil o salyanı ve kazandığın ilk mason parasıyla dişlerini yaptır! Hoşt dinsiz!”
Benzeri önemli sözlerinin yanı sıra, son haftalarda “Türkiye arzu ederse üç saatte Şam’a varır” demesiyle akıllarda kalan AKP milletvekili Şamil Tayyar da bir tweet’le kibar bir katkı yapıyor: “Kuran’ın seçmeli ders olmasına içerleyip kutsal kitabımız ve ezana küfreden insan kılığındaki Fazıl Say hangi kerhanede dünyaya geldi?” İşin ilginç tarafı, F. Say bunlara hakaret davası açacağına, savcı F. Say’a açıyor.
Aleyhinde de, lehinde de
3) F. Say, kendisine yollanan bu tweet’leri niye ‘retweet’ ediyor derseniz: Aleyhindekileri de ediyor da ondan. Mesela: “Akşam ezanı kısa okunur Fazıl Bey. Rakı ile bağlantı kurman biraz ağır olmuş”, veya: “Sana elimle müdahale edemem, dilimle edemem, o halde kalbimle buğz ediyorum ve unfollowluyorum. Seni follow etmek günah.” Ama hepsini koymuyor oraya. Fikir vermesi için, affınıza sığınarak, ‘dindar’ olduğu anlaşılan birinden sansürlenmiş örnek: “F. Say ananı avradını s... senin piç. Müslümanlar ananı s... kimsin lan sen İslam’a dil uzatıyosun koparırım o dilini g.. oğlanı!” (Harun Raşit Aydoğdu imzalı). En efendicesi de şu: “F. Say, ağzından piyanonun üstüne düşen salyanı bile ALLAH (cc) yarattı” (‘tutsak ama sende’ imzalı).
4) Savcı, hangi tweet’leri suç saydığını belirtmemiş; ihbarcıların yazdıklarını sıralıyor. Bunların arasında şunlar yer alıyor: “Rakı cennette varsa ve cehennemde yoksa ama chivasregal cehennemde var cennette yoksa?” Veya: “Ateistim ve bunu bu kadar rahat söyleyebildiğim için gururluyum”, veya: “Ben ateistim, Allaha inanmıyorum.” Bunların tümü retweet; hiçbiri F. Say’a ait değil.
Bu durumda, galiba, bu davada F. Say değil, ‘ateist olduğunu ileri sürmek’ yargılanıyor. Acaba bu TCK’nın hangi maddesinde suç? Bazı vatandaşlar, “Ben dindarım, Allah’a inanıyorum” derken, niçin bazı vatandaşlar “Ben ateistim, inanmıyorum” diyemiyor? Milli birlik-beraberlik mi bozuluyor? Bazıları ‘rencide’ mi oluyor? Kaldı ki, bu twitter’da basıyorsun ‘unfollow’ düğmesine, bir daha o kişinin mesajlarını hayat boyu görmüyorsun.
5) Savcı, “... başkalarından alıntı (retweet) yaptığını iddia ettiği” demek suretiyle F. Say’ın bu retweet’leri bizzat yazdığını ima ediyor. Üstelik, yazılanların “kamusal barışı bozmaya elverişli olduğu”nu kanıtlamak için, bunların “yazılı ve görsel medyada tepki ve tartışmalar” çıkardığını ileri sürüyor. Burada da, sevgili medyamız yargıya yardımcı olmuş oluyor.
Hepsi güzel de, kardeşim, O. Pamuk’a yapılan ayıptan ders almayıp bu minvalde gitmeye devam eden bir ülkeye, vatandaşların bir kısmı nasıl “vatanım” diyecek? Ya sevecek, ya terk mi edecek? MHP’den sonra yargımız da mı bunu istiyor?