YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

2013 tahminleri (2)

Geçen hafta 2013 tahminlerimi yazmıştım, fakat yılbaşı sayısı olması nedeniyle yerimiz az olduğundan kısa kesmiştim. Bu hafta devam edebiliriz.

Türkiye-AB ilişkileriyle başlayalım. İlginç bir yıl olacak. Türkiye’nin, AB tarafından hazırlanan ilerleme raporunu çöpe atıp kendi kendine ilerleme raporu yazması, AB çevrelerinde endişeyle karşılanabilir, Türkiye’nin ruh hali açısından. Bilemiyorum, bunu yapan başka bir aday ülke oldu mu tarihte. Avrupa ile –ruhsal düzeyde de– gayet problemli bir ilişkimiz olduğunun en açık göstergesi bence bu. Anladık, Avrupa ile mesafeli bir ilişkin olabilir. Mümkündür. Ama böyle bir durumda takınacağın tavır bellidir. Ama hayır, AKP’nin –ve belli ki toplumun bir kesiminin– istediği daha başka. Biz her türlü tektipçiliği, otoriterliği yapalım ama Avrupa bize hayran olsun, bizi sevsin, beğensin istiyoruz. Beğenmedikleri zaman da çok kızıyoruz. Ulusal kanat başka türlüydü. “Bunlar bizi bölecek” diye, açık, hem fiziki hem de ruhsal bir varoluş krizi yaşıyorlardı. Kapitalist-otoriter muhafazakârlık ise başka türlü çıktı. Böbürlenmenin kompleksle iç içe geçtiği, derslere konu olabilecek bir ruh hali. Ve üstelik eski (‘ulusal’ diyebileceğimiz) resmi görüşü de içeriyor bu. Türkiye, Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığını kabul etmedi; AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, altı aydır “AB üyesinin sözde dönem başkanlığı” diyor. Yeri gelmişken hatırlatalım; bu ‘sözde’ lafını duyduğunuzda şöyle bir duracaksınız. Devlet bunu diyorsa, bilin ki Türkiye Cumhuriyeti yakın ya da uzak tarihinde bu konuda bir işler karıştırmış. Özetle, yeni dönem başkanı İrlanda ile belki de birkaç fasıl açılacaktır ama bu problemli ilişki biçimi devam edecektir, muhtemelen.

Dış politika: Suriye yine öncelikli konu olacak, belli. Başta Davutoğlu olmak üzere, hükümet 2013’e Suriye’de yeni yönetimle girmeyi bekliyordu muhtemelen, ama olmadı. ABD seçimlerinin ardından önce muhalefet yeniden dizayn edildi, sonra da yardımlar yeniden koordine edildi ancak Esad hâlâ direniyor, yerinde. Bu arada AKP’nin Sünni muhalefete böylesine gözü kara bir destek vermesi, yurtiçindeki AKP muhalefetinde de Esad yönetimine karşı, sempati demesem de –ki bazı gruplarda sempati var– bir ‘yönelim’ oluşturuyor. 2013’te bu karmaşık ruh hali muhtemelen sürecektir. Peki, Esad gider mi? Yeni yılla birlikte muhaliflere yönelik geniş çaplı bir saldırı başlattı. Bazı kritik mevkileri geri aldı. Uzun sürecek belli ki. Ve gitse bile Suriye’nin Esad sonrasında sütliman olmayacağı açık, çünkü böylesine uzun süreli iç çatışmalar sonrasında iktidar değişse bile iç dinamiklerin mücadelesi sürüyor, bölgedeki aktörlerin hesapları bitmiyor. Aynı Irak’ta olduğu gibi.

Ekonomide muhtemelen geçtiğimiz yılları arayacağız. Ekonomi temelsiz ısındığı için frene basmayı isteyen hükümetin bir kanadı 2012 boyunca bunun uğraşını verdi. Zira cari açık hem Türkiye’nin kredi notunun artmasını engelliyor, hem de ekonomiyi kırılgan hale getiriyor. Isınan bir ekonomide de, cari açık bir türlü dizginlenemiyor. Sonunda bir miktar dizginlendi ancak Türkiye hâlâ ‘üreten’ ve ürettiğiyle orantılı biçimde harcayan ve tasarruf eden değil, büyük ölçüde kazanmadığını harcayan, borçla yaşayan bir ülke. Kredi büyümesi hâlâ yakından izleniyor, ödenmeyen borçlar da öyle. Sonuçta 2012’nin üçüncü çeyreğinde ekonomi yavaşladı (Türkiye üçüncü çeyrekte %1,6 büyüdü, Ekim ayı sanayi üretimi ise %5,7 geriledi). 2013’te bu yavaşlamanın süreceği düşünülebilir. Beri yandan, asıl meselenin maliye ayağında olduğu anlaşılıyor. Maliye Bakanlığı yeni gelir vergisi kanununa son şeklini vermek üzere. Orta-üzeri gelire sahip kesimden daha fazla vergi alınacağı anlaşılıyor. En azından niyet bu. Hükümetin gelir kaynaklarında sıkıntı yaşadığının göstergelerinden biri bu. Özelleştirmelerde şenlik günleri bitti, eldeki tesisler istenen rakamlara devredilmiyor, son olarak köprü ve otoyol özelleştirmesindeki tutar da ekonomi yönetimi memnun etmedi. Yoksullar cephesinde de değişen bir şey yok. İşsizlik yeniden %9’un üzerinde. Asgari ücret arta arta net 774 TL oldu, ilk altı ay için. Doğalgaz ve elektriğe zam olması değil, olmaması artık haber değer taşıyor. “Bu ay zam yok” açıklamaları flaş haber olarak giriyor TV kanallarına. Ama hükümete bakarsanız, gıpta ile bakılan, kıskanılan bir ülkeyiz, yükselen yıldızız. Sanıyorum burada da temeli zayıf bir böbürlenmeye dayalı durum sürecek