KARİN KARAKAŞLI

Karin Karakaşlı

ÜVERCİNKA

Kış güneşi

Bahar havalarının namı önden gider ama asıl tehlikeli olan kış güneşi. Öyle beklenmedik çıkar ki karşıma, her seferinde gafil avlanırım. Varacağım yer önemsizleşir, sokaklar dost, yolda olmanın kendisi başlı başına bir nimettir artık. Derin bir nefes alır, yüzümü o güneşe doğru kaldırırım.

Oyunbaz ve cömerttir kış güneşi. Biz fanilerin en güzel halini çıkarır ortaya. Saçlar daha bir parlak görünür, gözler daha bir sıcak bakar. Gülüşün ısıtır, adımların yaylanır sanki. Bedenen, ruhen, yüreğin ve zihninle bir bütün hisseder, kendi varlığından hoşnut olursun.

Merhametli ve cesaretlendiricidir kış güneşi. Yalanların sağanağında, kendi kendini kandırışların ayazında bir ömür titreyen biz fanileri, ılık ılık sarmalar. Şefkatin ne olduğunu anımsatır. En son ne zaman birine, bir şeye şefkat duyduğumuzu kendimize sorar oluruz. Öyle ya, soru sordurur kış güneşi. Zaten tam da bu yüzdendir tehlikesi. İçimizdeki iyiyi ve cesuru ortaya çıkarır. Farkına bile varmadan göze alırız pek çok şeyi.

Ve hayat, bir anda, Turgut Uyar’ın ‘Denge’ şiirindeki gibi, şirazesinden çıkmış ve böylelikle en kendi olmuş haliyle akmaya başlar.

Bütün ağaçlarla uyumuşum / Kalabalık ha olmuş ha olmamış / Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum / Ama ağaçlar şöyleymiş / Ama sokaklar böyleymiş / Ama sizin adınız ne / Benim dengemi bozmayınız

Tek damla içmeden sarhoş eder kış güneşi. En yakında duranların bize aslında nasıl da mesafeli olduğunu idrak ve itiraf ederiz bir anda. Kibar kisveli hakaretleri, övgü kılıflı kötücüllüğü, hesapları, hasetleri. Akabinde el yabancının yakınlığını keşfederiz ikinci anda. Yabancı, bilinmezliği ve beklentisizliği içinde yeni bir ihtimal olarak belirir. Hâlâ bir yerlerde ayrı ama benzer hikâyeler, söze dökülmeden paylaşılan acılar ve tam da bundan sebep, devşirilen umutlar mümkündür demek.