OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Böyle gelmiş böyle gitmesin

Bu hafta gene eskilere doğru şöyle bir gidelim. Ya da bakalım, eski gerçekten eskimiş mi.

Çalışmalarım icabı Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde yayımlanmış eski Ermenice gazeteleri okuyorum. Buralarda çıkan yazıların hatırı sayılır bir kısmı Osmanlı Ermeni toplumunun iç işleyişiyle ilgili şikâyetleri kapsıyor. Adapazarı’nda yayımlanan ‘Pütanya’ gazetesinin 21 Ağustos 1911 tarihli sayısının başyazısında da bu minvalde şu ifadelere rastladım (Çeviri benim ama ifadeler tamamen belirttiğim gazeteye ait. Yani gocunacakların kızacağı adres ben değilim):

“Gelen giden semt komiteleri (tağayin ghorhurt), daha doğrusu ‘semt komiteleri’ ismini taşıyan ağalar, icraatlarının hesabını verme zahmetine katlanmıyorlar. Ne kendilerini seçen halka, ne de üst makamlara hesap veriyorlar.

...

Millet, kendi sesini duyursun, iradesini yansıtsın diye bir milletvekili seçiyor. O da gidiyor Milli Meclis’te oturuyor ama halkın sesini duyuracağına kendi şahsi fikrini savunuyor...

Beride ...’da semt komitesi ismini kendine etiket yapmış bir-iki efendi Taşra Yönetimi’ni aşağılıyor, hiçe sayıyor... Kendinden üst bir makam tanımıyor. Usulüne göre oluşturulmuş bir kurula defterlerini ve hesaplarını teslim etmiyor. Üst makamlar boş yere uyarıyorlar, direktif ve emir veriyorlar. Bizim efendiler oralı olmuyor. Bir gün de keyifleri olursa defterleri yeni seçilmişlerin suratına atıyorlar. Ama ne büyük aşağılamadır ki, bu düzen tanımaz, eşi benzeri bulunmaz efendiler, cemaat işlerinden sonsuza kadar el çektirilecekleri yerde, adi oyunlarla tekrar seçiliyorlar.”

Aradan geçen 101 yıla rağmen şikâyetlerin bugünkülerle benzer olduğu herhalde sizin de dikkatinizi çekmiştir. O zaman da başına buyrukluk, o zaman da hesap vermezlik, kural tanımazlık... Üstelik o zamanlar toplumun iç yönetimi, Ermenilerin ‘anayasa’, devletin ‘nizamname’ dediği yazılı bir belgeye, dolayısıyla iyi kötü kurallara bağlanmıştı. Yazıda “Millet Meclisi”, “Taşra Yönetimi” ve “milletvekili” diye bahsedilenler de, Osmanlı Ermenilerinin oyuyla seçilmiş temsilcilerden oluşan kurumlardı. Gerçi, Meclis’in oluşturulma biçimi, nüfuslarıyla karşılaştırıldığında Anadolu Ermenileri alehine müthiş bir adaletsizlik içeriyordu. O kadar ki, Anadolu Ermenileri Osmanlı Ermeni nüfusunun ezici bir çoğunluğunu oluşturmalarına rağmen söz konusu meclisin ancak yedide ikisini seçebiliyorlardı. Ama o ayrı hikâye.

Bu benzerliği, değişmemişliği nasıl yorumlamak lazım peki? Bu durum, ilk anda insanda bir hayal kırıklığı, bezginlik yaratabilir. “101 yıldır değişmediyse şimdi niye değişsin?” diye düşünülebilir insan. Yani bir nevi “Böyle gelmiş böyle gider” durumu. Fakat, böyle düşünmemek gerekir. Her şeyden evvel, bu tarz bir yaklaşım, teslimiyet ve hiçbir şeyin daha iyiye gitmeyeceğini kabullenmek demek olur. Sadece, bu durumun eskiden beri süregeldiğini, köklü bir hastalık olduğunu bilelim ve mücadelemizi ona göre yapalım. Tabii, bir şeyin daha farkına varmak gerekiyor: Bu işler öyle bir-iki kişinin söylemesi, uğraşmasıyla düzelecek işler değil. Kalabalıkların yani sizin sorunlara müdahil olmanız şart. Seyretmekle olmuyor. Değişim için uğraşanlara omuz vermek zorundasınız. Örneğin, Agos’ta rastlamışsınızdır, Türkiye Ermeni toplumunun bazı mekanizmalarının ve kurumlarının daha iyi işleyebileceğine ve işlemesi gerektiğine inanan ve dolayısıyla değişimi amaçlayan bir grup insan ‘Düşünce Platformu’ adı altında bir araya geldi. Genellikle meslek sahibi profesyonellerden oluşan, mevcut durumdan duydukları rahatsızlığı ortadan kaldırmaktan başka ortak motivasyonları ve çıkarları olmayan bir grup bu. Bırakın çıkar elde etmeyi, sorunları tartışmak için özel işlerinden, eğlencelerinden, dinlencelerinden çaldıkları vakti ve parayı kullanıyorlar. Kimseye bağlı veya bağımlı değiller ama kimseye kapalı da değiller, daha iyisi için herkesle diyaloğa açıklar. Toplumun anayasa beklentilerinin derlenmesi, toparlanmasında da başarılı bir iş çıkardılar. Daha fazlasını yapabilmek için sizin desteğinize ihtiyaçları var. Duyurularını takip edin, halka açık faaliyetlerine katılın. Bu bir fırsattır. Bir 101 yıl daha beklemeyelim.

Durumdan bir şikâyetiniz yoksa, bir sorun görmüyorsanız, ona da diyecek bir şeyim yok. Mutluluğunuz daim olsun.

 

 

 

 

 

Etiketler

Anadolu Ermenileri