Tarafsız gözlemci için, AKP’yi tahlil zordur. Birkaç gün arayla, birbirine fevkalade zıt şeyler yapar. Örnek bol. Ermenistan’la protokol mutabakatı ilan edildi, 21 gün sonra Erdoğan Bakü’ye gidip olayı sıfırladı. TRT-Şeş başlatıldı, 3,5 ay sonra KCK tutuklamaları başladı. Vakıflar Genel Müdürlüğü gayrimüslimlerin gasbedilmiş mallarını geri verdi, aynı hafta Hazine, Mor Gabriel’in tapulu malını gasbetti. Sebep: AKP genlerine göre hareket etti. AKP, birbiriyle akraba, ama çok zıt işler yaptırıcı iki gen kökeninden geliyor:
AKP’nin iki geni
1) Tüm dünyada tutucu yerel değerlere sahip olmakla maruf kasaba kökeni. Bu, başat gen. Bu nedenledir ki koyu muhafazakâr, gelenekçi, İslami, milliyetçi. Özellikle son nitelik, eğitim yüzünden ‘Türk-İslam Sentezi’ne denk düşüyor. Bu gen nedeniyledir ki AKP dindan olmayanların her şeyine karışmayı hak sayıyor.
2) Ulusalcı/İttihatçı olmama kökeni. Türkiye’nin bunca yıldır epey demokrasi yaşamış olmasıyla birleşen bu köken, gerçek hayat da zorlayınca, Cumhuriyet tarihinin en liberal girişimlerini üretmekte. Gayrimüslimlerin üzerindeki baskının eskiye göre azaltılması başta olmak üzere.
Yalnız, başat gen yukarıdaki olduğu ve ayrıca, iktidar yozlaştırdığı için, bu ‘İttihatçı olmama’ meselesi o kadar yalın değil. AKP 90 yıl boyunca Kemalistlerin Diyanet’i kullanarak dindarlara baskı yapmasından çekti, şimdi de kendisi Diyanet’i kullanarak dindar olmayanlara baskı yapıyor. Kürtaj işine yani kadınların orasına bile bulaştırdıktan sonra, Diyanet’e Alevilik konusunda ahkâm kestirmiş, çok değil. Boşuna icat edilmedi ‘Kemalist İslamcılık’ terimi.
Buna ilaveten, harıl harıl zenginleşmekle meşgul bir Anadolu Sermayesi var. Küreselleşmenin genel kurallarına uymak zorunda olduğu için, AKP’nin pragmatik ve liberal kararlar almasını kolaylaştırabiliyor. Ama El Beşir reziliyle son imzalanan askeri anlaşma tamamen bu sermayenin eseri. A. Gül 2009’da anlatıyor: “Sudan çok büyük ekonomik potansiyeli olan bir ülke. Ne yapacaktık biz, sırtımızı mı çevirecektik? Türk işadamlarının orada çok büyük yatırımları var. Bir Türk firması bir köprü yaptı, efsane!” (Hürriyet, 24.02.2009)
Erdoğan’ın genleri
Erdoğan şu anda çok güçlü. Bazılarımıza öfkelendirici gelebilir ama, Atatürk bize anlatıldığı kadar güçlü olmadı. 1927’ye kadar iktidara hâkim değildi, rejim kurulduktan iki yıl sonra Kürtler, yedi yıl sonra da Türkler isyan etmişti (Serbest Fırka). Kurtuluş Savaşı sırasında Hint Müslümanlarıyla sınırlı olan yurtdışı etkisi, sonrasında Afgan ve İran liderlerini etkileme ve Time’a kapak olmayı aşamadı. Dış konjonktür öyleydi.
Erdoğan, malum sebeplerle çok daha güçlü: Ekonominin iyi gitmesi, İttihatçı kafanın yasakları kalkınca oluşan kitlesel hoşnutluk, din unsurunun ibadullah kullanılması, dindar olmayanlara gelen baskının henüz kemiğe dayanmamış olması. Dışarıda da Arap kitlelerin ciddi bir teveccühü. Onun için, Erdoğan’ın gen haritasını incelemek, en az AKP’ninki kadar önemli:
O da, tabii ki AKP’nin yukarıda sayılan temel niteliklerinden geliyor. Ama çok önemli bir ilaveyle: Rizeli + Kasımpaşalı. İstanbul’da değil de İzmir’de doğsa Eşrefpaşalı olacaktı. Bunca iktidar ele geçirmiş biri için bu kültür a) Kendine çok güvenme kültürüdür; b) Sözünü dinletemediği zaman çok öfkelenme kültürüdür. Tabii, ‘büyüğe saygı, küçüğe sevgi’ kültürü de denebilir ama, küçüğün küçüklüğünü bilmesi şartıyla. Bilemedi mi, bit-ti.
Örnekleri çok. Denktaş’ı tasfiye etti, Rumlar Annan Planı’nı reddedince Denktaşlaştı. 2009’da Habur’dan Kürtleri getirtti, fazla tezahürat olunca, gerisi malum. Arabuluculuk yaptığı İsrail, Aralık 2008’de Gazze’ye saldırınca, Ocak 2009 Davos ve Mayıs 2010 Mavi Marmara olayı patladı. Suriye ve Esad konusunu kendisi anlatsın: “Doğrudur, ailece görüşüyorduk. Ama çizgiden kopulduğu anda biz babamız olsa bırakırız” (Milliyet, 08.06.2012). Biz. Kendine büyük güven. Karşıya büyük öfke, hatta aşağılama.
Keskin sirke
Bu gen haritasının karizmatik katkısıyla çok güçlü, ama yine Baba Diyalektik sonucu içte ve dışta tatsızlıklar başladı ve artacak:
İçte, kendisine sorulmadan en basit bir karar alınamıyor. Karşıtlarına çok sinirleniyor, dava açıp karikatürcüleri bile mahkûm ettiriyor, gazetecilere hakaret ediyor. İnsanlar yazı yazmaya korkuyor. Çevresi kendisine, sümme hâşâ, tapınıyor. Hele solcu demokratların AKP’den sıtkının sıyrıldığı şu konjonktürde böyle bir yakın çevre, lideri bitirir.
Bu durum da Türkiye’yi dışarıda bitirir. Şimdi duruldu ama, Arap Sokağı’nda bir Erdoğan tutkunluğu var. Erdoğan da buna çok tutkun. Oysa hesap etmediği bir dizi acı gerçek var: Oradaki bütün etkisini İsrail’e posta atmaya ve Araplara Yumuşak Güç kullanmaya borçlu. Posta atmak Arap lider yokluğunda çok etki yaptı ama şimdi Mısır kendini toparlıyor. Yumuşak Güç de Türkiye’deki demokrasiden kaynaklandığı için, kendisi içeride sertleştikçe dışarısı da kendisine karşı sertleşecek. Bu da onun dışarıda Sert Güç’e başvurmasına yol açacak (nitekim Suriye’de açtı).
Erdoğan hesap etmiyor ki, daha Bölgesel Güç olamadan kendi kendini Küresel Güç’e terfi ettiren bu zincirin sonunda, Osmanlı’nın Meydan-ı Şüheda’sını unutmamış olan Arap halkı nezdinde kaybetmek mukadder. AKP burada durmak zorunda. Ben de artık durayım. İleri gideni çikin ediyolar, İzmir tabiriyle.